22

142 15 367
                                    

taehyung, jimin ve namjoon ormanda karşılaştıktan ve biraz lafladıktan sonra seokjin'in onlara attığı konuma gittiler.

gittikleri yerde upuzun bir masayla birlikte masada birkaç tanıdıkları karşıladı onları.

taehyung yoongi'nin yanına geçti görür görmez. onun jungkook'la olan sohbetini bölmeden elini tuttu, önündeki çay bardağı alıp içti. yoongi ona dönerken taehyung'un yüzü buruşmuştu. "bu çok acı."

güldü yoongi. "sana sütlü hazırlayalım, sen sevmezsin bunu."

homurdandı taehyung. "bunu nasıl içebiliyorsun, çok acı, çok sıcak... gerçi yeterince tatlısın şekere gerek kalmıyordur."

ofladı yoongi gülerken. "sus ya." süt bardağına uzandı. taehyung onun diğer yanındaki jungkook'u gördü o eğilince. "jimin'den ayrılmak istiyormuşsun?" diye sordu, yoongi de jungkook da kalakaldılar bir an, kızardılar ve sessizleştiler.

taehyung güldü. "sorun değil, utanmayın. bir bildiğiniz vardır yaptıysanız." kolunu yoongi'nin beline sardı. "çayı senin dudaklarından içsem tatlı gelir mi?" diye fısıldadı kulağına, yoongi daha da kızarmıştı. güldü yine taehyung. "tamam ya demedim." onun hazırlamaya çalıştığı çay bardağını aldı.

onlar konuşurken jungkook kendisinden epey uzakta kraliçe ve seokjin'le konuşan jimin'i izliyordu. göz göze geldiklerinde jimin sert bakışlarını kaçırıyordu ondan, jungkook çok üzülüyordu. yoongi'yle sürekli insanların laflarına maruz kalıyorlardı, taehyung ve jimin tehlikeli insanlardı ve bu laflar yüzünden ikisinin de içine bir kurt düşmüştü. böyle bir plan yapıp onları denemek istediler, ayrılmak istiyoruz diye bile sormadan birbirlerini örnek gösterdiler ki boşu boşuna gerginlik çıkmasın.

ayrıca jimin'in de taehyung'un da 'o yapmaz öyle şey canım!' dememesi haklılık payları olduğunu gösteriyordu, yine de jungkook çok pişmandı tabi ki. belli ki taehyung'un aksine sevgilisi affedecek gibi değildi. jungkook şimdiden özür cümleleri ve sürprizleri düşünmeye başlamıştı.

o düşünürken sohbeti biten jimin ona doğru gelmeye başlamıştı, masada onca boş sandalye varken jimin onun yanına oturdu.

jungkook elini tuttu onun. kendisine bakmadığı için başını eğerek onun görüş açısına girmeye çalıştı. "küs müyüz?"

jimin ona baktı, "evet." dedi düz bir ses tonuyla.

"bu tonu sevmiyorum. iş konuşmaları tonun bu." suratı asıldı jungkook'un. "özür dilerim, barışalım."

bir şey demedi jimin, tabaktaki kurabiyelere uzandı. iki tane alıp bir tanesini jungkook'un tabağına koydu. diğer elini onun elinden çekmeye çalışsa da jungkook parmaklarını kenetleyerek bunu engelledi. "özür dilerim?" eğildi yine önüne. jimin ona baktı. "dileme jungkook."

"jungkook kim?" kaşlarını çattı. "benim adım jungkook değil, benim adım hayatım."

jimin'in dudakları kıvrılsa da kendini tuttu ve gülmedi. başını çevirdi ondan. jungkook onu dürtükledi, koluna sarıldı, çenesini tutup kendine çevirmeye çalıştı. jimin sonunda ona döndüğünde yanağını öptü. "barışalım hadi."

"git başımdan." yanağını sildi jimin. eline ruj bulaştığını görünce ona döndü panikle. "ruj mu sürdün, alerjin tutarsa ne olacak? abin burada mı? namjoon!" etrafına bakınmaya başladı, jungkook gülerek geri oturttu onu. "bunlar alerji yapmayan boyalar ya hani, sen almıştın?" jimin suratına bön bön bakınca güldü yine. "o kadar mı unuttun? geçen hafta aldın ya, alerji yapmıyormuş bunlar diye. saçımı da boyayacaktık hatta?"

"haaa." rahat bir nefes aldı jimin. "çok korktum." onun masada duran, elinin biraz yanındaki, az önceki hengamede bıraktığı eline elini değdirip parmağıyla parmağını tuttu, küs olduğu için alenen tutacak değildi tabi, naz yapıyordu.

🎩 Harika ♯ Jungkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin