jimin sakinleşebildiğinde taehyung eğilip yüzüne baktı onun. "iyi misin?" dedi endişeli bir sesle.
bir şey demedi jimin. yüzünü gereğinden fazlaca silmekle meşguldü.
"sessiz sinema mı oynayacağız? neler hissettiğini tahmin mi etmeliyim?"
göz devirdi jimin. "ne hissediyor olabilirim ağladığıma göre?"
güldü taehyung. "neden üzgünsün peki?"
"jungkook o kadının elinde ve ben ne yapacağımı bile bilmiyorum taehyung, onu kurtaramam, geri dönemem, her an kızıl kraliçe onun idamına karar verebilir ve ben buna seyirci kalmaktan başka bir şey yapamayabilirim."
uzanıp yüzündeki saçları çekti taehyung, yanağını okşadı onun. "ben buradayım daha jimin, ölmedim ya. niye endişeleniyorsun bu kadar?"
ofladı jimin. "ne yapabileceğiz ki?"
cebinden ufak torbayı çıkarıp ipinden tutarak sallandırdı taehyung. "kraliçe bunu verdi."
"nasıl? nasıl verir? ben aylarca yalvardım ışınlanma tozundan bana da ver diye!"
"jungkook'u senden daha çok seviyor olabilir." güldü taehyung, jimin homurdandı. "sevemez."
"her neyse, kardeşim." ayaklandı asker. "seni bu üniforma ile daha fazla görmeye tahammülüm yok, beni jungkook'a götür. evime dönmek istiyorum."
"ben de." dedi jimin yine homurdanarak.
"sen gidersen biz ne yaparız?" diye bir ses duydular arkalarından. taehyung arkasını dönünce jest'le göz göze geldi, gülümsedi. "iyi akşamlar kralım!"
"iyi akşamlar düşman." jest seke seke yanlarına geldi. "yalnız mısın?"
"ne için sorduğuna bağlı, tehditsen değilim."
"aman be askeeer," dedi jest gevşek gevşek. "ne tehditi? o işleri cath yapıyor bizde." parmağını ikisi arasında savurup dudak kıvırdı. "siz ikiniz de benim umurumda değilsiniz."
güldü taehyung, jimin onları umursamadan çatının yanındaki merdivene geçip merdivenden kayarak aşağı indi. taehyung da peşinden gitti, aşağı indiğinde jest çoktan aşağıdaydı. beraber sessizce zindanlara gittiler. jest çok görünmüyordu, jimin bütün askerleri geçti ve zindandakini de postaladı kulağına fısıldayarak.
taehyung yaklaştı ona. "nasıl kovdun askeri?"
"meslek sırrı." mırıldandı jimin zindan kapısını açmaya çalışırken, taehyung göz devirdi. "ne dedin?"
"ailesinin adresini söylemem yeterli oldu." kapıyı açtı, yeni uyanan jungkook onlara bakıyordu. ayaklanıp yanlarına geldi gözünü kaşırken. jimin'e yaslandı. "eve mi gidiyoruz?"
"sen gidiyorsun." dedi jimin sesi titrerken. kolunu beline sarıp saçlarına yüzünü daldırmıştı.
"ben! ben?" yan zindandaki karanfil demirler arasından kafasını çıkarmıştı, kolunu uzatıp taehyung'un gömleğini tuttu. "beni burada ölüme terk edemezsiniz."
güldü taehyung, jimin'den anahtarı alıp onun zindanına gitti. "iyi olurdu aslında, çene çalıp duran birinden kurtulurduk."
"kötü insanlarsınız siz."
"biraz daha sallanırsanız hepinizi zindana kendi ellerimle atmak zorunda kalacağım." dedi jest homurdanırken, bakışları jimin ve jungkook'un üzerindeydi.
jimin ona baktı. "lütfen beni kendi ellerinle öldür." dedi jungkook'a daha sıkı sarılırken.
"o hiç benim tarzım değil, canım." güldü jest, kahkahası uzun sürerken diğerleri sessizce onu izliyordu. hepsi onun arkasında bir şeye bakıp, jimin jungkook'u arkasına çekince jest arkasında sevgili eşinin olduğunu anlayarak sustu ve arkasını döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🎩 Harika ♯ Jungkook ✓
FanfictionHARİKA | ritmi hissediyorum tek başıma dans ediyorum çünkü tek başına dans etmekle bir problemim yok jungkook düğününden kaçarken bulduğu beyaz tavşan tarafından harikalar diyarına götürülmüştü. +20. şiddet, sh, !ntihar bahsi ve bilimum kötü tetikle...