taehyung eve daha yeni girebilmişti, yoğun bir gün geçirmişti. kendini koltuğa atıp gözlerini kapattı. ışıklarını bile açmamıştı daha.
"sonunda." dedi karanlıktan bir ses. "saatlerdir bekliyorum."
"yanıma gelseydin." dedi taehyung yorgun bir sesle. yoongi'nin evinde olması onu şaşırtmamıştı. ki zaten fark etmişti de eve girer girmez.
"askerler beni geriyor." yoongi oturduğu koltuktan kalkıp yanına oturdu onun. dizlerini yine kendine çekti. "çok mu yoruldun?"
taehyung gözlerini açıp ona baktı, gülümsedi. "hayır, yorulmadım. bir şeyler yapmak ister misin?"
"yalan söylediğini anlayabiliyorum." uzanıp onun gözlerine giren saç tutamlarını kenara çekti parmaklarıyla. "yorulduysan dinlenmelisin."
"ama ben seninle vakit geçirmek istiyorum." yanına kaydı onun. "sen de benimle vakit geçirmek istiyorsun?"
yoongi başını salladı.
"o zaman birlikte bir şeyler yapmalıyız." gülümsedi yine, başını onun göğsüne yasladı. "ne yapmak istersin şu an?"
"ben aslında konuşmak için gelmiştim." yoongi dizlerini indirip parmaklarıyla oynamaya başlayınca taehyung kafasını ellerinin üstüne koydu onun, tırnak etlerini yolmasın diye. yoongi onun saçlarıyla oynamaya başladı bilinçsizce.
"hoseok'la kavga mı ettiniz? konuşabiliriz istediğini."
"hayır. ben dün gece sizi gördüm."
"biz kim?" gözlerini kapattı taehyung. dışarıdan bakılınca ne güzel görüntüydü, asker üniformalı bir adam başka bir adamın dizine yatmış uyukluyordu.
"jimin ve sen." dedi yoongi. "barıştınız mı?"
"senin gece o saatte dışarıda ne işin vardı?"
"ne demek ne işin vardı?" kendisine bakan adama baktı yoongi. "gece dışarı çıkmam ne zamandan beri yasak? buna sen mi karar veriyorsun?"
taehyung derin bir nefes alarak doldurdu ciğerlerini, bir süre içinde tuttu ve nefesi geri verirken doğruldu. "neden herkes bana böyle davranıyor, ben mi kendimi anlatamıyorum insanlara?" elleriyle yüzünü kapattı. "tabi ki ben karar vermiyorum veya yasak değil yoongi. neden öyle düşüneyim ki?"
"üzüldün mü? üzülmesene." yoongi yanına gidip dizleri üstüne oturdu, arkasından beline sarıldı.
"korkuyorsun tek dışarı çıkmaya diye demiştim." dedi taehyung yorgun bir sesle. belindeki elleri tuttu. "korkmadan kendin çıkabilmene sevindim."
"denemek istedim."
taehyung önüne çekti onu incitmemeye çalışarak. yoongi kucağına oturup yaslandı ona. "özür dilerim."
"dilemene gerek yok. ben anlıyorum seni." yanağına bir öpücük kondurdu yorgun savaşçının. "üzülme jimin'le küs olduğun için. seni çok seviyor hala."
"sen de seviyor musun?" taehyung ona baktı. yoongi düz bir suratla, "hayır." dedi.
"neden ama?" dudağını sarkıttı taehyung. "birbirimize aşığız sanıyordum."
"şşşşt. bunu her yerde dillendirme, bir duyan olacak."
"hala hoseok'tan gizliyoruz demek..." gülümsedi taehyung.
"tabi ki! öğrenirse kızar, yeterince kızıyor zaten. soruna gelecek olursak, sevmiyorum çünkü sen bana anlatmadığın şeyi gidip o yeni gelene bile anlatıyorsun." parmağını salladı ona tehditkarca. taehyung ısırdı gözünün önündeki parmağı. "yanlış bir kelime seçimi olmuş. bile değil. sadece ona anlattım. o da jimin anlatmamı sorun etmez diye."
"bana da anlat neden küstüğünüzü."
"benim yüzümden dedim ya."
"hep böyle diyip geçiştiriyorsun."
"ama bu bir sır. ilişkimiz gibi. insanlara anlatırsam jimin üzülebilir. jimin'in üzülmesini hiç istemeyiz."
ofladı yoongi. "istemeyiz peki."
"insan sevdiği insana oflar mıymış hiç?" taehyung bakışlarını çevirdi ondan, belindeki kolunu da çekmişti.
"ben insan değilim." yoongi uzanıp kolunu beline geri koydu. "bir oyuncak bebekle sevgili olduğunu unutma."
"bence gayet iyi iş çıkarıyorsun insan olarak..." yanağını onun başına yasladı. "o dileği dileyen çocuk her kimse, ona bir teşekkür borçluyum. hayatımda en sevdiğim insanı bulmamı sağladığı için."
"ben insan değilim. ayrıca en sevdiğin de değilim. ayrıca o adi çocuk yüzünden insan olmak zorunda kaldım nefret ediyorum ondan arkadaşı olmam için istedi kendi bencilliği yüzünden ama bak şimdi yok bile ben burada tek başıma yaşamak zorundayım hoseok da beni tekrar çevirmiyor olmam gereken hale zaten..." yoongi hızlı hızlı konuşarak mızırdanıyordu, bu konu ne zaman açılsa yaptığı gibi.
"tam da olman gereken yerdesin." dedi taehyung kucağını kast ederek, yoongi aniden sustu, yüzünü onun göğsüne gömdü.
"bölüyorum ama..." namjoon yanlarına geldiğinde taehyung'un yüzündeki ifade silinmişti. "evet bölüyorsun." dedi.
"jungkook'la hala konuşamaz mıyım?"
"ben jungkook değilim, bana neden soruyorsun?"
"soracağını söylemiştin çünkü..." namjoon iç çekti. "artık kardeşimle konuşmak istiyorum."
"bana bak yabancı." taehyung yoongi'yi kucağından indirdi yavaşça, namjoon'un karşısına dikildi. "senin bu tavırlarından çok sıkıldım yabancı. çocuk seninle konuşmak istemiyor, onu rahatsız ediyorsun anla artık. seninle geri dönmeyecek, onu da bizi de rahat bırak. evimde istediğin kadar kalabilirsin ama eğer bir kez daha jungkook'u rahatsız ettiğini görürsem, seni, öldürürüm. anlatabilmişimdir umarım."
namjoon karşısında dikilen askerin gözlerinin içine baktı, "pekala." dedi. bu insanlardan çok sıkılmıştı, sadece jungkook'la bir kez konuşup özür dilemek ve evine dönmek istiyordu. "pekala. yeterince açıktı. teşekkürler." gülümsedi, koltuktaki adama başıyla selam verdi, evden çıktı. zaten alacak eşyası da yoktu.
bomboş sokakta yürüyordu, gidecek bir yeri yoktu ve jungkook'la konuşmayı hala gerçekten istiyor muydu emin değildi. ayağının ucundaki taşları tekmeleye tekmeleye yürüyordu öylece.
"kaybolmuşsun." burnuna dolan karanfil kokusu ve ona seslendiğini düşündüğü sesle durdu namjoon. arkasını döndüğünde garip şapkalı adamı gördü.
"korkarım öyle." dedi kısık bir sesle.
"pusulan yok mu?"
"senin var mı?"
"var. evimi gösteriyor. gelmek ister misin?" gülümsedi garip adam, namjoon evet demesi gerektiğini hissetti. "eğer rahatsızlık vermeyeceksem..." dediğinde adam çoktan onun yanından geçip yürümeye başlamıştı. onun peşinden gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🎩 Harika ♯ Jungkook ✓
FanfictionHARİKA | ritmi hissediyorum tek başıma dans ediyorum çünkü tek başına dans etmekle bir problemim yok jungkook düğününden kaçarken bulduğu beyaz tavşan tarafından harikalar diyarına götürülmüştü. +20. şiddet, sh, !ntihar bahsi ve bilimum kötü tetikle...