1

1.4K 88 23
                                    

Merhaba! Okuyacak çok fazla Stray kids bxg hikayesi bulamamamın üzerine kendim yazmaya karar verdiğim ve yazmaya Minho'yla başladığım hikayeme hoş geldiniz. Oy vererek ve yorum yaparak destek olursanız çok mutlu olurum.

Ayrıca bildiğiniz güzel hikayeleri de önerirseniz çok sevinirim.

İyi okumalar❤️

...

Cumartesi, bir düğün alışverişi için oldukça uygun bir gün olabilirdi belki ama o düğün yarınsa kesinlikle geç kalınmıştı.

"Hyunjin! Hiç boşuna şikayet etme." dedi genç kadın. Elinde takım elbiseyle birlikte Hyunjin'i kabinlere sürüklemeye devam etti. "Bunu son güne bırakan sensin."

Genç adam bıkkın bir şekilde kadının peşinden ilerliyordu. "Takım elbisemin bana olmayacağını nereden bilebilirdim? Kilo almam benim suçum mu?"

"Kilo almak bir suç olmayabilir belki ama elindeki tek takım elbisenin lise mezuniyetinden kalmış olması ve bunu bana söylememen senin suçun." Kadın kafasını iki yana salladı. Kim en son yedi yıl önce giyilmiş bir takım elbiseye güvenir ve düğünden sadece bir gün önce denerdi ki? Hatta eğer genç kadın olmasaydı, Hyunjin bir gün önce bile denemeyecek, düğüne hazırlanırken giyecekti. Ah hayır, giyemeyecekti.

Hyunjin isyan edercesine konuştu. "Takım elbise yerine kot ve gömlek giysem olmuyor mu? Tanrı aşkına bu benim düğünüm bile değil." Normalde giyinmeyi de alışverişi de severdi ama işin içine zorunluluk girince tüm isteği kaçıyordu. Ayrıca resmi kıyafetlerden hoşlanmıyordu.

Genç kadın olumsuz bir şekilde kafasını iki yana salladı ve boş bulduğu kabinin kapısını açtı. Sonra Hyunjin'i içeri itti, takım elbiseyi de göğsüne bastırdı. "Bunu giy. Ben de görevlinin getireceği yeni takım elbiselere bakacağım."

Hyunjin'in sızlanmalarını umursamadan ona arkasını döndü ve ileriye doğru bir adım attı.

"Ah!"

Duyduğu tatlı inleme ve bacağında hissettiği baskı durdurmuştu genç kadını. Birkaç saniye ne olduğunu anlamayarak etrafa bakındı. Ardından gözlerini aşağıya indirdi ve alnını ovan küçük kızı gördü. Yamuk bağlanmış iki kuyruğundaki sarı bukleler sağa sola oynuyordu. Ufak burnu kırışmış, ıslak dudakları sarkmıştı.

Genç kadın, kızın kendisine çarptığını anlayınca telaşla yere eğilip ufaklığa yaklaştı. "Hey, iyi misin? Alnına bir şey oldu mu? Bakabilir miyim?" diye sordu endişeyle.

Küçük kız ilgili sesi duyunca alnındaki eli yavaşça indirdi. "Sadece birazcık acıdı—" Sözü yarım kaldı. Kahverengi gözleri kocaman oldu ve ardından dudakları tekrar aralandı.

"Anne?"

Fotoğraflardan ve babasından duyduklarından çok iyi tanıdığı annesine baktı. Onu canlı bir şekilde ilk defa görüyordu ama hiçbir tereddütü yoktu. Emindi. Bu güzel kadın, annesiydi.

Şaşkınlığı uzun sürmemişti. Her gün görüyormuş gibi hissettiği ama yine de derin bir özlem çektiği annesini karşısında görmek, neşeyle dolmasını sağlamıştı. Bu yüzden bir kez daha "Anne!" dedi. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı şimdi ve kollarıyla ayakları bir an önce annesinin kucağına atlamak için titriyorlardı.

fairytale | lee minhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin