Epey uzun bir bölüm oldu. Siz de bol bol yorum yapın lütfen🥺🥺
İyi okumalar❤️
...
Minho, Jisung, Seungmin, Felix ve Jeongin sahilde diğer insanlar uzakta sakin bir yer bulmuşlardı kendilerine. Katlanabilir sandalyelerini daire şeklinde kurmuşlar, ortaya da uzun uğraşlar sonucu ateş yakmayı başarmışlardı. Aldıkları alkolleri ve atıştırmalıkları da getirdikleri küçük masalara dizmiş, sohbet etmeye başlamışlardı.
Konuşacakları ana konu belliydi zaten, Lin.
Ama konuya direkt olarak girmemişler, ateşle ve aldıkları alkolle ısınırken ilk olarak Sun'dan bahsetmeye başlamıştı Minho.
"Sabah görmeniz lazımdı, o kadar mutluydu ki!" diyerek anlatmaya başlamıştı. Kızının sabahki heyecanını şu anda da o yaşıyordu. "İnanabiliyor musunuz, uyanmasına rağmen uyandırmadı bizi. Bebeğim ya, annesiyle babasını iki yanında görünce sesini çıkarmadan yatmaya devam etmiş resmen." Sun'ı düşündükçe onun yanaklarını sıkmak için kaşınan ellerini yumruk yaptı ve burnunu kırıştırdı genç adam. "Sabah kendi kendime uyanınca afalladım başta tabii. Sonra hemen Sun'a baktım, bir eli benim üzerimde bir eli Lin'in üzerinde... Gözleri açıktı ama ona baktığımı görünce kapadı hemen. Sonra döndü sarıldı Lin'e, benim de elimi tutup üzerlerine attı."
"Kıyamam ya." dedi Felix, bir yandan gülümserken. "Çocuk da ne olduğunun farkında değil ki. Annesine kavuştu diye mutlu ama bir yandan da anlayamıyor hiçbir şey. Hissediyor bir gariplik olduğunu da anlam veremiyor."
"Evet." dedi Seungmin. "Arabada bir sürü soru sordu bize. Söyleyecektik size de bir türlü doğru vakti bulamadık. Ve açıkçası Lin'in üzerinde de baskı oluşturmak istemiyorum, bu yüzden sadece sana söylemek daha doğru."
Kaşları çatıldı Minho'nun. Gelecek şeyden korktuğu için içkisinden büyük bir yudum aldı. "N'oldu? Ne sordu?"
"Tahmin edebileceğin şeyler aslında." diye yanıtladı Seungmin. "Annemle babam niye birlikte uyumuyor, annemin neden başka evi var, neden bizimle kalmıyor, neden hiç sarılmıyorlar gibi şeyler."
"Evet, aranızdaki mesafenin farkında." Jisung devam etti. "Sordukça sordu, cevap da veremedik mal gibi kaldık."
"Öyle değil falan dedik en sonunda geçiştirdik ama üzülüyor belli. İyi oldu şimdi birlikte uyumanız, soruları azalmıştır."
Anladım dercesine kafasını sallayarak onayladı Minho, Jeongin'i. "Evet, güzel oldu Lin'in böyle bir şey teklif etmesi."
"Aynen aynen güzel oldu." diyerek yarım bir şekilde güldü Jisung. "En çok da senin için." Göz kırpıp dürttü hafifçe. Minho ise göz devirdi.
"Şikayetçi değilim elbette ama ima ettiğin gibi bir güzellik yok Jisung. Ortamızda Sun varken ne bekliyorsun? Hayır onu geçtim, kız sırf Sun'ı düşündüğü için teklif etti böyle bir şeyi."
"Yalnız ben çok şaşırdım. Böyle bir hamle beklemiyordum Lin'den." dedi Seungmin kafasını ağır ağır sallayarak. "Bence bu büyük bir adım. Yakın zamanda olursunuz siz tekrar."
Minho kafasını iki yana salladı. "Sanmıyorum." dedi umutsuz bir şekilde. "Lin bana karşı hiçbir şey hissetmiyor artık. Onun için sadece kızının babasıyım."
"Ama her şey çok yeni." Dudaklarını büktü Felix. "Zamanla düzelir bence. Hem belki hafızası yerine gelir."
"Öyle olsa bile... Hayatında biri var Felix. Başkasını seviyor artık. Hafızası yerine gelse bile ne olacak?" Seungmin'e döndü. "Hemen o adamdan ayrılacak mı? Şu anki duyguları yok mu olacak ya da görmezden mi gelecek? Lin'i biliyorsunuz, gerçekten seviyorsa bırakmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fairytale | lee minho
FanfictionLee Minho, kızıyla birlikte gittiği bir mağazada üç yıl önce kaybettiği sevgilisiyle karşılaşır.