O gece düşünceleri miydi onu uyutmayan yoksa uykusu mu yoktu bilmiyordu Lin. Yatağa gireli uzun bir zaman olmasına rağmen hala uyuyamamıştı. Gözlerini açmıyor, hareket etmiyor, düşünmemeye çalışıyordu ama hiçbiri işe yaramıyordu.
Aklı konuşmalarından hemen sonra abisine teslim ettiği ilaçtaydı. Epey uzun bir süre kullanmış, sayamayacağı kadar kutu bitirmişti. Bir dönem o ilaç sayesinde iyi hissettiğini inkar edemezdi. Ama sorun şuydu ki, bıraktıktan sonra da iyi hissetmişti. Bu yüzden bir süredir doktora da ilaca da ihtiyacı olmadığını düşünüyordu ama yeni fark ettiği bir ihtimal onu rahatsız etmişti şimdi.
İlaçsız da iyi hissetmesini hayatındaki ani ve büyük değişikliğe bağlayabildiği gibi bu değişikliği ilacı artık kullanmamasına da bağlayabiliyordu. Kendini bilmemesi, o kazadan beri kendini annesine bırakması, hiçbir şeyle ilgilenmemesi yüzündendi bu. İlacı kullanma sebebini bile bilmiyordu. Tek bildiği annesinden duyduklarıydı. Hastasın sen... Uyandığından beri sık sık duyduğu o cümle... Farkında olmadan o kadar benimsemişti ki bu durumu... Diliyle inkar etmesine rağmen hiçbir detayını bilmediği bu 'hastalığı' kabullenmişti. Kullandığı ilacın da iyileştirici bir etkisi olmalıydı o yüzden. Bıraktığında değişiklik hissetmeliydi. Negatif bir değişiklik hatta...
Ama Lin'de değişen şey hayatı olmuştu. Tüm hayatı... Ve bu sebepleri canını yaksa da varlığı onu çok mutlu eden bir değişiklikti.
Tam da bu yüzden irdelemek istemiyordu işte. Mutluydu. İlacı, raporu, tüm olanları birleştirince hoşuna gitmeyecek bir sonucun çıkma ihtimali ona düşünmekten uzaklaştırıyordu.
İç çekerek başka bir şey getirmeye çalıştı aklına. Sonra da uyuyamayacağını kabullendi ve zorla kapalı tuttuğu gözlerini araladı, küçük kızına bakmak amacıyla sağ tarafına döndü.
Ve o anda, hiç beklemediği bir anda Minho'yla göz göze geldi.
Minho da yattıklarından beri uyuyabilmiş değildi. Sarılarak uyudukları iki geceden sonra Lin'in yokluğunu hissediyor, kolları onu arıyordu. Fazla uzakta değildi gerçi genç kadın, yine aynı yataktalardı ama aralarına küçücük bir şey girmiş, onlardan önce tam ortada yayıla yayıla uyuduğu için iki uca yatmışlardı. Ama az kalmıştı, sabrı tükeniyordu Minho'nun. Biraz sonra küçük kızın aralarında sıkışmasını önemsemeden kolunu Lin'in üzerine atacak ve kendine çekecekti.
Tam harekete geçeceği anda uyku girmeyen gözleri Lin'inkilerle buluştu. Beklemediği için şaşırdı önce. Sonra gözleri parladı adeta.
"Uyuyamadın mı?" diye sordu heyecanla ama fısıldayarak. Genç kadının da henüz uykuyla hiç buluşmadığı bakışlarından belliydi.
"Hiç uykum yok." Dudaklarını bükerek cevapladı Lin. "Sen de uyuyamamışsın sanırım."
"Evet, benim de hiç uykum yok." Elini kaldırıp parmağıyla Sun'ın yanağını dürttü. "Uyuyacak yer de yok."
Dalga geçmişti aslında ama abartıyor da sayılmazdı. Küçük kız nedense bu gece fazla yer kaplıyordu. Sırt üstü, kollarını ve bacaklarını iki yana açarak çapraz bir şekilde yatmıştı. Boyu gereği Minho ve Lin için de yeterince yer vardı elbette ama ayrı ayrıydı işte.
Kıkırdadı Lin fazla ses çıkarmamaya özen göstererek. Aynı şekilde o da küçük kızın diğer yanağını dürttü sonra. "Çok komik uyumuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fairytale | lee minho
FanfictionLee Minho, kızıyla birlikte gittiği bir mağazada üç yıl önce kaybettiği sevgilisiyle karşılaşır.