20

778 61 130
                                    

Sun'la birlikte taksiden indikten sonra kafasını kaldırıp beklediğinden çok daha büyük olan binayı inceledi Lin. Adresi Felix'ten almıştı. Geldiklerinden Minho'nun haberi yoktu henüz. Hyunjin ve Changbin'le olan buluşmalarına daha 2 saatten fazla olduğu için anne-kız küçük bir sürpriz yapmak istemişlerdi Minho'ya.

Lin, Sun'ın elini tutarak döner kapıdan geçti ve ferah girişe baktı. İlk defa geldiği için Minho'nun nerede olabileceğine dair hiçbir fikri yoktu. Bu yüzden danışmaya ilerledi ilk önce ve tezgahın arkasında oturmuş telefonuyla ilgilenen genç çocuğa baktı.

"Merhaba," dedi dikkatini çekebilmek için. Genç çocuk geldiklerini fark etmemişti bile. Telefonunda kız arkadaşıyla mesajlaşmakla meşguldü. "Lee Minho'ya bakıyoruz da... Nerede olduğunu biliyor musunuz?"

Çocuk yalnızca birkaç saniyeliğine gözlerini kaldırıp genç kadına baktı. "Derste olması lazım şu an. Ne zaman ara verirler bilmiyorum. Salon 4'ü kullanıyor." diyerek telefonuna geri döndü.

Lin zaten derste olma ihtimalini biliyordu ve bunu göze alarak gelmişti. "Tamam o zaman salonun önünde bekleyelim biz." diye mırıldandı.

"Hayır, hemen babamın yanına gidelim. Biz Jeongin'le gelince gidiyoruz hep. Babam bana kızmıyor."

Önündeki tezgah ve vermediği ilgisi yüzünden küçük kızı fark etmeyen genç çocuk, sesi duyar duymaz sandalyesinden kalktı. "Sun! Hoş geldin ufaklık." Ve Lin'e döndü tekrar. "Kusura bakmayın, sizi tanımadığım için fark edemedim. Hoş geldiniz."

Lin, sorun yok dercesine gülümseyerek kafasını iki yana sallarken Sun heyecanla "Annem o benim!" dedi. Tanıdık tanımadık herkese annesinden bahsetmeyi ve yanında olduğunu göstermeyi çok seviyordu. "Onu ben getirdim buraya. İlk defa geliyor."

"Öyle mi? İyi yapmışsın." diyerek güldü çocuk. Dirseklerini tezgaha yasladı ve boğazını temizledi. Küçük kızın 'anne' dediği kadının kim olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Burada çalışan ve saygı duyduğu hocalardan biri olan Minho'nun özel hayatı hakkında bildiği tek şey, eşini kaybettiğine dair dolaşan dedikodulardı. Bu yüzden duyduğu cümleye şaşırmış ama bozuntuya vermemişti.

"Minho hoca salon 4'ü kullanıyor genelde ama yine de kontrol edeyim sizin için dersi neredeymiş." diyerek önündeki bilgisayardan programa baktı sonra. "Aynen, orada. İkinci kat. Büyük ihtimalle derstedir ama kapıyı çalıp girin, sorun olmaz."

Genç kadın teşekkür ederek asansöre doğru ilerledi bu sefer. Söylenen kata kısa sürede çıktıktan sonra dört numaralı salonu buldu. Dışarıya kadar gelen müzik sesi yüzünden duyulacağını sanmıyordu ama yine de kapıyı tıklattı. Zaten tam o esnada da Sun ellerini kaldırarak kapının koluna asılmış, kapıyı açmıştı.

"Dur anneciğim rahatsız etmeyelim." diyerek son anda Sun'ın elini tutmaya çalışsa da geç kalmıştı Lin. Küçük kızın açıp ittiği kapıdan içerisi ve hatta direkt olarak Minho gözükmüştü.

Senkronize bir şekilde dans eden grubun başında duruyor, onları gözlemliyordu Minho. Ama kapıdaki hareketlenmeyi fark ettiği an gözlerini oraya çevirmiş Lin'le göz göze gelmişti. Hemen de gülümsemişti.

Önce gruba "Devam edin siz." dedi. Sonra da kapıda ona bakan ikiliye gelmeleri için kafasını sallayarak onay verdi. Yetmedi bir de eliyle 'gelin' işareti yaptı.

Sun hemen babasına doğru koşmaya başlamıştı zaten. Lin de arkalarından kapıyı kapatmış, dans edenleri izleyerek ve dikkatlerini dağıtmamaya çalışarak yavaş yavaş yürümüştü.

Minho yanına gelen kızını kucağına aldı ortalıkta koşup dikkat dağıtmaması için. "Az kaldı bebeğim, bekle biraz." dedikten sonra da dikkatini tekrar dans edenlere çevirdi. Zaten dediği gibi yaklaşık 30-40 saniye sonra da müzik kesilmişti.

fairytale | lee minhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin