14

592 53 30
                                    

Erken kalkma konusunda Sun'la yarışan Jeongin, geceden kalma olmasına rağmen yine saat 8'de uyanmış, Seungmin'i rahatsız etmemeye özen göstererek inmişti merdivenleri. Minho'nun anlattığından sonra Sun'ın bu sefer de erken uyanmamış olabileceğini, bu yüzden yalnız kalacağını düşünüyordu ki televizyonun sesini duyup neşeyle girdi salona.

"Günaydın!"

Durgun bir tebessümle karşılık veren Lin'i es geçip dikkatli gözlerle televizyondaki çizgi filmi izleyen Sun'a ilerledi. Son zamanlarda bıraktığı parmak emme alışkanlığını tekrarladığını görmüştü. Elini tutup parmağını ağzından çekti ve Sun'ın rahatı bozulduğu için huysuzlanmasına sebep oldu. Bu hali fazlasıyla tatlı geldiği için küçük kızın önüne geçti ve televizyonla arasına girdi.

"Ya! Jeongin!" dedi küçük kız kafasını hareket ettirip ekranı görmeye çalışırken. "Çık!"

Jeongin çıkmadı elbette. Kız koltukta kaydıkça o da önüne geçti ve uğraşmaya devam etti. "Çık mı?" dedi sonra. "Hım? Çık mı dedin sen bana?" Küçük kızın kollarını tutup canını yakmadan koltuğa yatırdı. Tek eliyle kızın hareket etmesini engellerken diğeriyle de bir burnumu bir dudaklarını bir yanaklarını sıkıyordu.

Sun, çizgi filmi izlemesine engel olması bir yana kendisiyle uğraştığı için Jeongin'e sinir olurken "Bırak!" diye bağırıyor aynı zamanda onun elinden kurtulmaya çalışarak çığlıklar atıyordu.

"Bırak ha?" Bu durumdan epey zevk alan Jeongin ise gülüyordu. Kızın yanaklarının iki yanına bastırarak sıkıştırıp bıraktı. Bunu birkaç kez daha yaptıktan sonra "Bırakır mısın dersen bırakırım." dedi.

Ama Sun inatçı bir çocuktu. Şu anda onu dinlemek istemiyordu ve arkasında babası olduğu sürece kimsenin tehditinden de korkmuyordu. Aksine tehdit edip korkutan oydu.

"Babama söyleyeceğim seni!" dedi küçük kız. "O da sana böyle yapacak, görürsün."

Jeongin, burnunu kırıştırdı. "Öyle mi yapacaksın? Nerede peki baban? Ben göremiyorum." Hem etrafı göstermek için hem de kızı artık bunalttığı için ellerini üzerinden çekip etrafı gösterdiğinde nefes nefese yattığı -yatırıldığı- yerden doğruldu küçük kız. Elleriyle dağılan saçlarını düzeltti.

"Bağırırsam gelir hemen." dedi. Sonra derin bir nefes alıp bağırmaya hazırlanmıştı ki Jeongin diğerlerini uyandırmaması için elini ağzına kapatırken Lin de hızlıca ayağa kalktı.

"Sunnie, babana uyanınca da söyleyebilirsin değil mi? Biraz daha uyuyup dinlensin şimdi uyandırmayalım." diyerek sakinleştirdi onu Lin. "Hem böyle bağırarak uyandırırsan sana bir şey olduğunu sanıp korkar. Birkaç saat sonra güzelce uyandırırsın."

Küçük kız kafasını salladığında Jeongin elini çekip tuttuğu nefesi verdi. Bir anlığına ödü kopmuştu çünkü eğer Sun çığlık atsaydı gazabına uğrayacağı tek kişi Minho değil, aynı zamanda bu saatte uyandıkları için Seungmin, Felix ve Jisung da olurdu.

"Tamam ya sen izle çizgi filmini." dedi Jeongin koltuktan hızla kalkarak. Söylenmeyi de ihmal etmedi. "Seungmin hep böyle seviyor seni, ona böyle yapmıyorsun ama. Kırk yılın başı uğraşalım dedik, evden kovduracak bizi."

Lin gülerken Sun omuz silkti. Jeongin kıza bulaşmak için yanlış zamanı seçmişti. Normalde favori amcası Jeongin'di ama ona bile iyi davranmıyordu şu an. Babasını özlemişti çünkü. Babasıyla hasret giderene kadar annesinden başka kimseye tahammülü yoktu.

Mutfağın kapısına ilerleyen Jeongin içeri girmeden durdu. "Kahve yapacağım Lin, ister misin?" diye sordu. Lin de kafasını sallayarak ayaklandı ve küçük kızı izlediği çizgi filmle baş başa bırakarak Jeongin'in peşinden gitti.

fairytale | lee minhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin