Hiç içime sinmeyen ve kesinlikle boşluk bulduğumda dönüp eklemeler yapacağım bir bölüm oldu. Bölümü kafamda tasarlamama rağmen gerçekten yazarken aşırı tıkandım. Bir türlü devamı gelmedi. Her girişimde birer cümle yazıp çıktım resmen ve bu yüzden aşşşırı uzun sürdü bitmesi. Sizi daha fazla bekletmemek için de üzerinde çok duramadım. İyi ya da kötü paylaşıyorum artık. Umarım siz beğenirsiniz.
İyi okumalar❤️
...
Pazartesi sabahı evdeki herkes mutlu uyanmıştı güne. Sun'ın değişen alışkanlıkları sayesinde çok daha makul bir saatte uyanmaları bir yana Minho için sonunda o yoğun hafta sonu geçmiş, Lin ve kızıyla geçireceği koskoca beş gün gelmişti. Hem ailecek hem de Lin'le yalnız vakit geçirmek gibi planları vardı genç adamın. Bunun için biraz Lin'i kovalaması, kızını da oyalaması gerekecekti tabii.
Uyanır uyanmaz yataktan kalkmak yerine biraz Sun'ı şımartarak güzel vakit geçirmişlerdi. Ardından da hızlı bir kahvaltı yapmışlardı. Şimdi ise Sun televizyon izliyor, Minho da mutfağı toparlıyordu. Lin de önce biraz kızının yanında durmuş şimdi ise mutfağa girmişti.
Tezgaha yaslandı ve şarkı mırıldanarak bulaşıkları yıkayan Minho'nun sırtını izledi bir süre. Ardından sordu. "Yardım lazım mı?"
Kendi mırıltısından ve suyun sesinden kadının geldiğini fark etmeyen Minho irkilerek omzunun üzerinden arkaya doğru baktı. "Lin..." dedi ve suyu kapattı. "N'oldu? Sun nerede?"
"Televizyon izliyor." diye cevapladı Lin. Bunun üzerine Minho'nun dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı. Lin'i kovalamaya başlamadan yanına gelmesi hoşuna gitmişti. Cumartesi akşamı yaşadıkları yakınlaşmadan beri bu ilk yalnız kalışlarıydı. Pazar günü zaten Minho çalışmış akşam da Jeongin ve Seungmin olduğu için Sun uyuduktan sonra da yalnız kalamamışlardı. Baş başa oldukları tek an yatmadan önceki birkaç dakikaydı ki yorgunluklarından ve saatten dolayı o anı da uzatamamıştı Minho.
"Hım..." diye mırıldandı keyifle. "O zaman biz gidip televizyonu kapatana kadar kalkmaz koltuktan, değil mi?"
"Aynen öyle." Lin kafasını salladı. Sun da gözlemlediği bir şeydi bu. Babası fazla izlediğini söyleyip onu koltuktan kaldırana kadar asla ağzını açmıyordu. Hatta bu sürenin uzadığı fark ettiğinde kendisini unutturmak adına hareket bile etmemeye başlıyordu. "Temizlik falan diyordun yine dün akşam. Ben de Sun hazır bizimle ilgilenmiyorken yapabiliriz diye düşündüm."
Minho'nun normalde de titiz olması bir yana evde çocuk olduğu için ekstra özen gösterdiği temizlik, yine evde çocuk olmasından ötürü çok daha sık yapılıyordu. Evin sürekli dağınık olması -Minho topladıkça yenisi ekleniyordu- ve kirlenmesi kaçınılmazdı. Neyse ki Minho'nun bunun için bol bol vakti oluyordu. Tabii şu sıralar o vakti de Lin'e ayırmak istediği için bu konuda biraz huysuzdu.
"Şimdi boş ver onu, bir ara yaparız. Ama tam şu an bana yardım etmek istersen..." Ellerini lavabonun içine doğru sallayarak üzerindeki su damlalarının bir kısmından kurtuldu. Sonra da Lin'in yanına doğru adımladı, ellerini arkasındaki tezgaha yasladı ve hafifçe eğildi. "Saçlarım gözüme geliyor, çeker misin?"
Böyle bir yardım beklemeyen Lin kaşlarını kaldırarak göğsünde bağladığı kollarını çözdü. Yaslandığı yerden hafifçe doğruldu ve böylece aralarındaki mesafeyi biraz daha azaltmış oldu.
"Sen neden yapmıyorsun bunu?"
Minho ise bu soruyu bekliyormuş gibi dudaklarını büktü ve ellerini kaldırdı. "Bulaşık yıkıyorum." Ardından da ellerini eskisinden daha yakına koyarak bir nevi Lin'i sıkıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fairytale | lee minho
FanfictionLee Minho, kızıyla birlikte gittiği bir mağazada üç yıl önce kaybettiği sevgilisiyle karşılaşır.