Şebnem, Selim'i baştan aşağı süzdükten sonra yavaşça yutkundu. Panik dalgası tüm vücudunu kaplamıştı. Selim'le konuşmaya hazır olduğunu düşünmüyordu. "Senin ne işin var burada?" diye sordu, soğuk olmaya çalışan bir sesle.
"Ben..." dedi Selim şaşkınca. Bakışlarını Şebnem'in vücudunda gezdirmemeye çalışarak gözlerini yüzüne sabitledi. "Benle alakası yok. Çocuklar bize oyun oynamış, kapıyı kilitlediler..."
Şebnem ikna olmadığını belli edecek şekilde tek kaşını havaya kaldırdı. "Sen bu odanın benim odam olduğunu bilmiyordun yani?"
"Onu biliyordum da..." dedi Selim. Bir an detaylı açıklama yapmaya girişecekti ki boşa çabaladığını düşünerek vazgeçti. "Yalan söylediler işte." diyerek kısa kesmeyi tercih etti. Gözleri ister istemez Şebnem'in vücuduna doğru kayarken yutkundu. Bornozla durduğu yetmezmiş gibi bornozun önü de fazla kapalı sayılmazdı. "Sen üstünü değiştir istersen." dedi zar zor.
Şebnem afallayarak başını eğip üstüne baktığında kıpkırmızı kesilerek, önünü iyice kapamaya çalıştı. "Ben banyoda giyineyim." dedi şaşkınlığı yüzünden sesindeki sinir birden bire yok olurken. Dolabından ondan beklenmeyecek bir hızla rastgele bir şeyler seçtikten sonra banyoya girdi.
Çıktığında Selim yatağın üzerine oturmuş, gözü banyonun kapısında onu bekler pozisyonda duruyordu. "Evet." dedi net bir sesle. "Şu saçmalığı halledelim önce."
Selim ne yapacağını anlamayarak ona bakarken, Şebnem kapıya doğru hareketlendi ve kapıya bir kaç kez vurdu. "Almilla! Kainat! Gelin şuraya!" Ses çıkmayınca sesini daha da yükselterek bağırdı. "Size diyorum, açın şu kapıyı!" Duyulmayacak bir sesle kendi kendine birşeyler homurdandıktan sonra tekrar bağırdı. "Ya siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?! Daha acısız intihar yöntemleri de vardı dimi? Şebnem Gürsoy'u kavgalı olduğu biriyle aynı odaya kilitlemek nedir? Kendinizi düşünmediniz tamam, bunu da mı düşünmediniz acaba?" Yan gözle Selim'i süzdükten sonra onun güldüğünü fark edince tekrar önüne döndü. "Aloo! Şebnem Gürsoy konuşuyor ya burda! Beyniniz lens mi sizin?"
Selim gözlerini devirip ayağa kalktıktan sonra, Şebnem'in yanına ulaştı. Onun hala kapıyı yumruklayan ellerini avuçlarının içine alıp sıkı sıkı tutarak kendisine çevirdikten sonra, gözlerini Şebnem'in gözlerine sabitledi. Şebnem bir anda ne yapacağını bilemese de şokun etkisinden çabuk kurtularak ellerini kurtarmaya çalıştı. "Bıraksana be! Ya Selim, ağzını burnunu kırıcam bak bırak!"
Selim alaylı bir şekilde gülümsedi. "Şu halde bile egondan da özgüveninden de taviz vermiyorsun ya, gerçekten takdir edilesi." dedi imalı bir sesle. "Kilitliyiz farkındaysan. Onlar kapıyı açmadan onlara bir şey yapamayacağının farkındasın, değil mi?"
"Ama sana bir şeyler yapabilirim, sen de bunun farkındasın değil mi?" dedi Şebnem sinirle solurken. Kocaman gözlerini iyice açmış, Selim-seni-öldürürüm bakışlarını kullanıyordu.
Selim bir kaç saniye düşünür gibi yaptıktan sonra gözlerini tekrar Şebnem'e dikti. "Teknik olarak bana da bir şey yapamazsın. Ellerini bile kurtaramıyorsun, baksana."
"Sen buraya beni aşağılamaya mı geldin?!" diye bağırdı Şebnem sinirle.
"Buraya ben gelmedim. Beni buraya sokup kapıyı üstüme kilitlediler." dedi Selim ufak bir düzeltmeyle. Şebnem'in ellerini yavaşça serbest bırakırken onun herhangi bir vurma girişimine girmemesine şaşırarak devam etti. "Biz barışalım diye... Ve açıkçası benim de istediğim bu. Tam olarak."
Şebnem ağzını açıp bir şeyler söylemeye karar vermişti ki bir anda vazgeçti, sanki tüm enerjisi ve gücü çekilmiş gibiydi. Yavaşça eğilip kapının önüne çöktü. "Ben seninle konuşmak istemiyorum." dedi mecali olmayan bir sesle. Ses tonu öyle garipti ki Selim bir an ne diyeceğini bilememişti. Şebnem Gürsoy meydan okumuyordu, Şebnem Gürsoy laf sokmuyordu, Şebnem Gürsoy tehdit savurmuyordu, Şebnem Gürsoy sinirli değildi, Şebnem Gürsoy... Sadece kırgındı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan Hikaye (ŞebSel)
FanfictionYolları tekrar kesişen Şebnem Gürsoy ve Selim İnan'ın hikayesi...