14.BÖLÜM: Anılar

5.1K 138 39
                                    

Merhabalaar. Saat 4.29, bölümü anca ekleyebiliyorum. Planım haftasonu eklemekti, biraz geç oldu ama baya da uzun bir bölüm oldu diye düşünüyorum. Seveceğiniz türden bol flashbackli, tamamen ŞebSelli bir bölüm gibi geliyor bana, öyledir umarım. :) Yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar.

--

Şebnem bir süre daha baksa da dikkatlerini çekmemek için içeri doğru ilerlemeye başladı. Telefonu hala kulağında tuttuğunun farkında bile değildi, titreyen sesiyle yarım kalmış cümlesini tamamladı. "Sorarım, tamam. Görüşürüz." Telefonu kulağından indirdikten sonra yürüdü ve sandalyesine oturdu.

"Selimler nerede?" diye sordu Özgür, Şebnem'in geldiğini görünce.

Şebnem bir an soruyu anlayamayıp afalladı, boş gözlerle Özgür'e bakarken omuz silkti. "Konuşuyorlardı." dedi detaylara girmeyerek. Ayağa kalkarken devam etti. "Ben bir makyajımı tazeleyeyim." 

Arkasından söylenenleri duymazdan gelerek lavaboya gittiğinde yüzünü sanki ateş basmış gibi hissediyordu. Derin derin nefes alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. Şebnem Gürsoy kolay kolay özeleştiri yapacak biri değildi çünkü genelde her şeyin en doğrusunu yapar ve eleştiri kabul etmezdi. Ama şimdi onları gözetlemek için dışarı çıkışının aptallıktan ibaret olduğunu kendisi bile kabullenmişti.

Aynada kendisine bakarken neye kırıldığını, öfkelendiğini tam olarak bilmiyordu. Selim'in onu çok sevdiğini düşünürken hayatından bir anda çıkışı aklına geldi, o zamanlar Selim'in değer verdiği tek kişi olduğunu düşünürdü. İçinde Mine'ye dair tanımlayamadığı şüpheleri olsa da belli ki artık tek değildi, hatta artık değerli olduğundan bile emin değildi. Sinirlenip düşüncelerini susturmaya çalışırken içeri Mine'nin girmesiyle yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. 

"Aa sen burda mıydın?" dedi Mine gülümserken.

Şebnem kaşlarını çatıp ters bir sesle sordu. "Burda değil gibi miyim?"

Mine afallasa da bozuntuya vermedi. "Yani Selim soruyordu da, seni aramıştı."

"Kızlara söylemiştim." dedi Şebnem sorar gibi bir ifadeyle. "Sorsa, söylerlerdi." Bu kızın kesinlikle yalancı bir tarafı vardı ve aptal gibi pot kırıp duruyordu, ama tam olarak amacını da anlayamamıştı. Cevap vermediğini görünce sordu. "Sen niye geldin?"

"Makyaj." dedi Mine çantasından rujunu çıkarırken.

Şebnem gülümsedi, "Evet, rujun dağılmış biraz." dedi imalı bir sesle. Mine bakakalırken cevap vermesine fırsat bırakmadan çıktı, masaya geldiğinde Selim ona bakıyordu. "Sen beni mi aradın?" diye sordu düz bir sesle.

"Yoo." dedi Selim şaşırırken. "Kızlara sordum, söylediler. Niye?"

Şebnem başını salladıktan sonra içkisinden bir yudum aldı. "Hiç." dedi kısık bir sesle. Sonra fikrini değiştirip tekrar Selim'e döndü. "O zaman kız arkadaşın neden yalan söyleme gereği duydu?" Bir süre bekledikten sonra devam etti. "Yani artık kız arkadaşındır sanırım?"

Selim ilk sorunun cevabını kendisi de bilmediği için görmezden gelmeyi tercih etti, ikincisini dikkate alarak "Artık?" dedi sorar gibi. Cevabı bilmesine rağmen Şebnem'den duymak istemişti.

"Öpüştüğünüzü gördüm." dedi Şebnem yüzünü ifadesiz tutmaya çalışarak. Başarılı da olmuştu. 

Selim bu kadar umursamamasına kırılırken isteksiz isteksiz başını salladı. "Kız arkadaşım." dedi onaylayan bir sesle. Mine'nin gelip aralarına oturmasıyla konuşma son bulmuştu. Şebnem diğerlerine dönüp kadehini kaldırdı, yüzünde yapmacık bir gülümseme vardı. "Kadehimi bugün ilişkilerinin ilk günü olan yanımdaki sevgi pıtırcıkları için kaldırıyorum."

Yarım Kalan Hikaye (ŞebSel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin