Umarım beğenirsiniz bölümü. Yorumlarınızı eksik etmeyiniz yine lütfen, çok mutlu oluyorum okuyunca. İyi okumalar :)
---
Şebnem uyandığında saat 9'a geliyordu. Kaçta uyuduğunu, nasıl uyuduğunu hatırlamıyordu bile. Son hatırladığı Selim'i yolladıktan sonra odasına gidip ağlamaya başladığıydı. Ağlarken uyuyakaldığını düşündü.
Şebnem Gürsoy, bir mecburiyeti yokken bu saatte kendiliğinden uyanacak biri hiç değildi ama şuan canı uyumak bile istemiyordu. Zaten başı da ağrıdan çatlıyordu. Zar zor ayağa kalktı, aynanın karşısına geçti. Makyajı tamamen akmış, elbisesi de buruş buruş olmuştu. Şuan korku filmi setinden fırlamış gibi durduğuna emindi.
Oflayarak dolabını açtı, siyah taytını çıkardı. Üstüne de kısa bir beyaz tişört geçirdi. Havanın ne kadar soğuk olduğu aklına gelince rastgele hırkalarından birini de üstüne giydi. Tekrar aynanın karşısına geçip, iğrenç bir hale gelmiş makyajını temizledi. Saçlarını tarayıp tepeden topladıktan sonra ördü. Aynadaki yansımasına baktı, rastgele giydiği şeylerle ve bu özensiz haliyle bile çok güzel olduğunu düşündü, gülümsemeden edemedi.
Önce Almilla'nın odasına girdi, öperek uyandırdı. Almilla gözlerini açmakta zorlanırken kendine gelsin diye biraz gıdıkladı kızı. "Hadi salona." dedi odadan çıkarken.
Sonra Kainat'ın odasına girdi, yatağın üstüne atladı aniden. Kainat korkuyla yerinden sıçradı. "Hiii! Şebnem, napıyon sen ya napıyon?"
Şebnem gülümsedi arkadaşını öperken. "Salona gelin ya, sizi özledim."
Odadan çıktıktan sonra salona geçip Almilla'nın yanına oturdu. Onlar Kainat'ı beklerken Kainat bir türlü gelememişti. Şebnem sinirle bağırdı. "Aaa Kainat, yavaşlıkta everestsin ya nerde kaldın?"
Kainat gülerek girdi elindeki tepsiyle. "E birinin bunları düşünmesi lazım..." dedi masaya kahvelerini bırakırken. "Uykunuz açılsın diye."
Almilla gülümsedi. "Eline sağlık."
Şebnem Kainat'ın yanağından makas alırken övgülerini de ihmal etmedi. "Valla bu hareketinle gönüllerin şampiyonu oldun kuzum, genç erkeklerin rüyalarını süslüyorsun, evlenilecek kızsın be!"
Kainat güldü. "Abartma Şebo... Afiyet olsun." Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra aniden Şebnem'e döndü. "Ayy sen dün ne yaptın, onu anlat önce."
Almilla da başını salladı. "Aslında biz bekleyecektik seni ama sonra çok uykumuz geldi, uyuyalım dedik."
Şebnem aslında hiç konuşmak istemiyordu ama en yakın arkadaşlarından saklayacak hali de yoktu. Saklamaya kalksa bile rahat bırakmayacaklarını biliyordu. Derin bir nefes alıp tüm detaylarına kadar anlatmaya başladı.
Bitirdikten sonra arkadaşlarına baktı birşeyler demelerini bekler gibi.
"Bir daha görüşmeyecek misin yani?" dedi Almilla.
Şebnem'in kararı kesindi. "Hayır."
Kainat başını 'hayır' anlamında salladı. "Olmaz Şebo öyle."
Kaşlarını kaldırıp baktı Şebnem. "Niye olmuyormuş?"
"E sen Şebnem Gürsoy'sun ya. Pes edip bırakacak mısın yani? Hani süründürecektin, intikam alacaktın, özür diletecektin?"
Şebnem bıkkınlıkla ofladı. "Ya orası öyle de... Umrunda değil ki, özür falan dilemez o. İmkansız."
Almilla gülümsedi. "Şebnem sen demiyor muydun 'Zoru başarırız, imkansız biraz zaman alır' diye. Olacak bence. Ben hissediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan Hikaye (ŞebSel)
FanficYolları tekrar kesişen Şebnem Gürsoy ve Selim İnan'ın hikayesi...