Bu sefer daha uzun tutmaya çalıştım bölümü, yorumlarınızı ve fikirlerinizi merakla bekliyorum. Umarım beğenirsiniz. :) Okurken Cem Özkan-Kim Demiş Ki şarkısını dinlemeniz tavsiye edilir. (Medyada mevcut)
———
Selim Şebnem’in arkasından bakarken boş bulunup aklına gelen ilk cümleyi kurdu. “Eskisi gibi olsun istemiyorum zaten.”
Şebnem bir an neye uğradığını şaşırdı, bu kadar umursamamasını beklemiyordu. Diyecek hiçbir şey bulamayıp duymamazlıktan gelmeyi tercih etti mutfağa doğru ilerlerken.
Selim de sinirle gözlerini kapattı kendine küfürler ederken. O çok başka birşeyi kast etmişti ama Şebnem’in ne anladığını da biliyordu. Yine de bunu açıklayacak değildi. Hayatı bu kıza yenilerek geçmişti, daha çok yenilmek istemiyordu.
Biraz durduktan sonra mutfağa gitti, herkes iş yapıyor Şebnem’se sürekli komut veriyordu. Gülmeden edemedi, sonra sordu. “Ee ne zaman çıkıyoruz?”
“Bitti bitti.” dedi Kainat.
Elinde sandviçler vardı, bu kadar kısa sürede nasıl hazırlayabildiklerine şaşırdı Selim. “O zaman çıkalım hadi.” dedi sonra da.
Ayakkabılarını giydikten sonra dışarı çıktılar.
Özgür fırsatı değerlendirip atladı. “Ee arabaya sıkışmasak mi Selim, ben Almilla’yı alıp motorla geliyim?”
Selim düşünmeden cevap verdi. “Olur kardeşim.”
Özgür, Almilla’ya döndü onay almak ister gibi bir ifadeyle.
Almilla da gülümseyerek başını sallayınca onlar motorun yanına gittiler.
Selim de kısa bir an Şebnem’e baktıktan sonra, “Hadi binelim biz de.” diye mırıldandı.
Kainat’la Can arkaya oturunca Şebnem de istemeye istemeye ön koltuğa oturdu. Kapısını da kendisi açmıştı üstelik.
Selim arabayı çalıştırırken ukala bir sesle başladı cümlesine Şebnem. “Kibarlığın ilk güne özeldi herhalde. Fabrika ayarlarına dönmüşsün.”
Selim güldü. “Her şey karşılıklı Şebnem Gürsoy. Sen böyle davranırsan, benden de kibarlık bekleyemezsin.”
“Hadsizlik dili ve edebiyatı diyorsun… O fakülteyi başına yıkarım senin, dikkat et.”
Kainat arabadaki gerginliğe daha fazla dayanamayıp araya girdi. “Aaa Şebnem, napıyon sen ya napıyon? Geçinsenize kardeş kardeş.”
Selim sinirle güldü. “Yaa…” dedi imalı imalı. “Kardeş kardeş.”
Şebnem gözlerini kısıp Selim’e baktı. “Evet, Selim İnan öyle olmak istemiyormuş.”
Can bir şey diyecekken Şebnem’in telefonu bozdu sessizliği. Eline aldı ve arayana baktı Şebnem. Arda Dinçer… Bu çocuk gerçekten sıkmıştı. Gözlerini devirdi istemsizce, onunla olmak istemediğini anlaması için daha kaç kez reddetmesi gerekiyordu acaba? Tam meşgule düşürecekken bir anda aklına bir fikir geldi. Selim bu çocuktan nefret ederdi. Hala ediyor olmasını umarak hevesle açtı telefonu.
“Ardaa!” dedi çok sevinmiş gibi bir sesle. Selim kaşlarını çatarak Şebnem’e döndü. Şebnem ona bakmıyordu bile.
Arda da şaşırmıştı. “Şebnem, naber?”
Şebnem gülerek cevap verdi. “İyiyim tatlım benim ya, sen nasılsın?”
Arda hala çok şaşkındı. “İ-iyiyim ben de…” dedi kekeleyerek. Sonra devam etti. “Bu hafta İstanbul’a geliyorum da, görüşsek mi diyecektim. İster misin?”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan Hikaye (ŞebSel)
FanfictionYolları tekrar kesişen Şebnem Gürsoy ve Selim İnan'ın hikayesi...