15.BÖLÜM: Ağlamam Zaman Aldı

4K 143 46
                                    

Hiç ama hiç içime sinmeyen bir bölümdü, ama üzerinde daha fazla uğraşacak başka bir vaktim olmadığı için eklemek zorunda kaldım. Bir sonraki bölümle telafi etmeye çalışacağım, bölüm için şimdiden özür diliyorum. Bir de bir önceki bölüme göre biraz kısa gelebilir ama normal bir uzunlukta biliyorsunuz. :) Bölüm şarkısını da multimedyaya ekledim bu arada, dinlemeniz tavsiye edilir. Bölüm kötü de olsa yorumlarınızı bekliyorum, eleştirileri dikkate alacağım.

--

Ekranda 'Arda' ismini görünce daha fazla kaçamayacağını anlayarak sinirle telefonu açtı. "İki gündür manyak gibi arıyor olma sebebini açıklamak için 10 saniyen var Arda."

"Bir saniye..." dedi Arda şaşkınlıkla. "Söyleyeceğim."

"9... 8..." dedi Şebnem aldırmadan.

"Pek keyfin yok sanırım, direk konuya giriyorum. İlgini çekecektir."

"7... 6... 5..."

"Selim sana aşık, Şebnem."

"4... 3..." dedi Şebnem bıkkınlıkla. Ne söylediğini idrak ettiğinde ani bir şekilde durdu. "Ne?"

Arda, Şebnem'in ilgisini çekebilmenin rahatlığıyla konuşmaya başladı. "Duydun işte. Bak istersen bir yerde buluşup konuşalım, düzgünce anlatırım."

Şebnem sinir bozukluğuyla gülerken Arda'nın kaşları çatılmıştı. "Sen iyice ağır siklet saçmalamaya başladın." dedi Şebnem düz bir sesle. "Kendini seviyorsan bir daha beni arama Arda. Saçmalıklarına ayıracak vaktim yok." Telefonu kapatıp sinirle çantasına attıktan sonra sinirle dudaklarını yerken zihninde bölük pörçük birkaç cümle tekrarlanmaya başladı.

"Ben senin şıpsevdiliğine, her hafta başka bir çocuktan hoşlanıp, bizi arkadaş yapma çabana katlanmak zorunda mıyım?"

"Ben onlarla iyi anlaşmak istemiyorumdur belki Şebnem, bu aklına geldi mi hiç?"

"Ben İstanbul'a taşınıyorum."

"Eskisi gibi olsun istemiyorum zaten."

"Ben senin hayatına karışabilirim çünkü sen benim için hala çok değerlisin ve Arda'yla görüşemezsin."

"Şebnem... Ben çok aşığım..."

Şebnem'in düşünceleri taksicinin sesiyle bölündü. "Hanfendi, geldik."

Şebnem bir an boş gözlerle baksa da çabuk toparlandı, taksimetredeki ücreti ödedikten sonra taksiden indi. Çantasından çıkardığı anahtarla kapıyı açtıktan sonra gözü Kainat'la Almilla'ya ilişti, onlar da kapının sesiyle birlikte Şebnem'e dönmüştü. "Kuzuum, hoşgeldin." dedi Kainat sevinçle.

Asık bir suratla cevapladı Şebnem. "Hoşbuldum." 

"İyi misin sen?" diye sordu Almilla şaşkınca.

Şebnem isteksizce başını sallarken konuşmaya başladı. "Biraz başım ağrıyor, ben odaya çıkıyorum. Sonra konuşuruz." Kainat'la Almilla'nın itirazına aldırmadan hızlı adımlarla merdivenleri çıktı, kapısını kapatıp kilitledikten sonra üstünü bile değiştirmeden kendini yatağına bıraktı.

Düşünmeye başladı, daha doğrusu düşünmeye çalışıyordu. Selim'in ona aşık olması çok saçmaydı, bu eğer cevabını bilmediği sorulara cevap olabilseydi belki inanırdı ama hiçbir soruyu cevaplamıyordu. Belki Mine'nin inandırıcı olmayan halini, Selim'in Arda'yı kıskanmasını açıklardı ama bunların gerçek cevaplarını Şebnem biliyordu. Arda'yı kıskanması onu hiç sevmiyor olmasıyla alakalıydı, onun Mine'den şüphelenmesi de tamamen Şebnem Gürsoy'a ait 'hiçbir şeye kolay kolay inanmama' içgüdüsündendi. Hele de bu durumu çekip gitmesiyle hiç bağdaştıramıyordu, "sevse gitmezdi" diyerek kendisini telkin ederken izledikleri film ve Selim'in söyledikleri bir anda zihninin içinde patladı.

Yarım Kalan Hikaye (ŞebSel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin