1.BÖLÜM: İstanbul Benden Büyük

9.4K 178 25
                                    

Uzun ve ikisine göre de saatler süren bir bakışmanın ardından, ilk toparlanan Selim oldu. Gözlerini kısıp, en içten gülümsemeyle karşısındaki kızı süzerken en sonunda Şebnem’in kocaman gözlerinde sabitledi gözlerini ve “Güzelliğinizden hiçbir şey kaybetmemişsiniz Şebnem Gürsoy…” diye mırıldandı.

Şebnem de gülerek eşlik etti. “Yakışıklılıkta hala Everestsiniz Selim İnan…” Selim de iltifatını başını önüne eğip gülümsemeye devam ederek cevapladı. Şebnem bir anda kendine gelip, sesini sertleştirerek ekledi. “Aynı zamanda öküzlükte de!” 

Aradan yıllar geçmişti, ama Şebnem Gürsoy hiç değişmemişti. Selim yıllardır bu konu hakkında düşünmemeye çalışsa da, bu kızı gerçekten çok ama çok özlediğini fark etti. Aynı zamanda onunla atışmayı da. Bu yüzden Şebnem’e eşlik ederek devam etti: “Önüne bakmadan yürüyen küstah bi kıza yol vermedim diye mi?”

Şebnem güldü. “Yanlışın var… Herhangi bir kız değil, Şebnem Gürsoy.”

Selim gülümsemesini bastıramıyordu. “Yıllar küstahlığınızdan da hiçbir şey götürmemiş Şebnem Hanım…” dedi küçümser bir ifadeyle ve devam etti. “Ama unuttuğun bir şey var, bu numaralar bana sökmüyor… Herhangi bir erkekle değil, Selim İnan’la konuşuyorsun.”

“Sizin ukalalığınız da hala benimle yarışacak durumda…” dedi Şebnem. Sonra sustu. Bu adama çarpıp özür dilememesinden çok daha büyük kırgınlıkları vardı. O yüzden uzatmayacaktı. Ona cevap verme fırsatı bırakmadan “Nereye böyle?” diye sordu. Hala yolun ortasında durduklarını fark ederek, yolun karşısındaki parka doğru, hiçbir şey demeden ilerlemeye başladı.

Selim de anlamış olacak ki peşinden yürüdü. O sırada da mırıldandı. “Eve gidiyordum… Sen? İstanbul?” dedi sorgulayıcı bakışlarla.

Şebnem Selim’e doğru dönüp cevap verdi. “Buraya yerleşiyorum. İzmir güzel, ama değişikliklere de açık olmak lazım, dimi?” dedi Şebnem göz kırparak. Sonra arkasını dönüp banka oturdu. 

Selim de tereddüt etmeden yanına yerleşti. Ağzından zoraki bir kelime çıktı. “Tabii.”

Şebnem güldü. “Sen pek sevinmemiş gibisin… Benden daha fazla kaçamayacaksın diye mi?”

Selim şaşırmış gibi Şebnem’in suratına baktı. “Kaçmak mı?”

“İstanbul’a geldiğinden beri bir kez bile aramamanı neye borçluyum? Yoksa bir kusurumuz mu olmuştu Selim bey?” dedi dalgaya alarak. 

Selim ukalaca bir tavırla cevap verdi. “Kendini hala dünyanın merkezinde sanıyorsun.” dedi yapmacık bir gülüşle. “Sen İzmir’deydin, ben İstanbul’da, biz de koptuk…”

Şebnem alınmıştı, aralarındaki bu kadar basit bir şey değildi. O yüzden ciddi bir sesle devam etti. “İzmir’e gelişlerinde de aklına gelmedim herhalde…” 

“Madem bu kadar özlemiştin, sen neden aramadın Şebnem?” diye sordu meraklı bakışlarla. “Sen İstanbul’a hiç gelmemiş olamazsın değil mi?” diye ekledi.

Şebnem güldü belli belirsiz… “Özledim demedim Selim, merakımı dile getirdim.” Sonra durdu, bir süre düşündükten sonra devam etti. “Sanırım senin de unuttuğun bir şey var… Şebnem Gürsoy, onu unutana asla kendini hatırlatmaya çalışmaz.” 

Selim sırıttı… “Şebnem Gürsoy vurdu, gol oldu…” dedi alayla. Sonra ellerini kaldırıp ‘teslim olma’ işareti yaptı. “Şebnem yıllar geçti… Performanstan düşmüş olabilirim. Biraz toparlanma şansı ver.” 

Şebnem de güldü. Ayağa kalktı. “E iyi… Gidiyim ben madem. Sen görüşmek istersen, ararsın.” dedi üstüne basarak. 

Tam gidecekken Selim kolundan tutunca, Şebnem de ona doğru dönmek zorunda kaldı. “N’oldu?” dedi gülerek. 

Yarım Kalan Hikaye (ŞebSel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin