[1416 kasım yirmi sekiz cumartesi - vatikan]
Genç adam girdiği şoktan çıkamamışcasına, ona tahsis edilen odasında yatağına oturuyordu. Zihni durmuş gibiydi. Gözleri bomboş duvarı izliyordu. Hiçbir şey düşünemiyordu. Adeta ağır bir transa girmişti. Bunca zaman soğukkanlılıkla çok iyi bir şekilde hareket etmişti ama şuan kaskatı kesilmiş, düşünemiyordu bile. Uğradığı ihanete mi üzülmeliydi yoksa her şeyi kaybettiği için pişman mı olmalıydı emin değildi. Abisinin şimdi nasıl hissettiğini anlıyor gibiydi.
Eren kafasını yavaşça yan tarafa çevirdi. Yeşil gözlerine yorgunluk çökmüştü. Zümrtürler solmuş ve rengini kaybetmişti. İrisleri diğer yatakta bacaklarını kendine çekmiş çaresizce oturan kıza kaydı. Onun kötü hayatını daha da bok ettiğini düşündü. Kollarını kafasına sardı. Karanlık ve onu basan düşüncelere dalıyordu resmen.
Mikasa ne hissetmesi gerektiğinden emin değildi. Evet sevdiği adamı kurtarmış ve onunla canlı bir şekilde beraber olmayı başarmıştı. Ancak bu teselli bile onun içindeki hüznü kapatamıyordu. Bütün geçmişini, yaşantısını ve duygularını o kanla kaplanmış sarayda bırakmıştı. Aşkını dostlarına seçtiği için pişman olması gerekiyor muydu emin değildi.
Ne kadar ironiktir ki, iki akraba farklı seçimleri yapmalarına rağmen pişman olmanının ne demek olduğunu çok sonra anlıyorlardı. Ve gariptir ki bu sefer kader iki kuzeni de aynı sorular arasında test etmişti ancak cevaplar birbirine fazlasıyla zıttı. İkisininde yolu aynı ama seçimleri farklıydı. Ancak hangisinin doğru cevap olduğu muammaydı. Zira her ikisinden birileri kayboluyordu insanın avuçlarından.
Mikasa sesli bir nefes verdi. Boğazı sıkılıyormuş gibi hissetti. Eren'in bakışlarını üzerinde hissettiğinde gözlerini buluşturdu onunla. Ve o anda daha fazla dayanamadı. Solmul yeşil gözler tüm duygularını alt üst etmiş ve hüngür hüngür ağlamasına sebep olmuştu. Hızlıca yataktan kalktı ve Eren'in yanına gelerek kollarını boynuna doladı. Gözyaşları durmamış üstüne üstlük artmıştı. Genç kız için için ağlıyordu.
Bu boktan hissin pişmanlık mı, acı mı olduğunu bilmiyordu. Ama her neyse sanki ölüyormuş gibi acı veriyordu. Sanki bütün benliğini bırakmış ve Eren'in yanına gelmiş gibiydi. Eren ondan bu büyük fedakarlığı istememesine rağmen Mikasa bunu yapmıştı. Sevgisi her şeye ve herkese ağır basmıştı.
Karina ise bunu isterdi, bu fedakarlığa değecek birisi olduğunu düşünürdü ama Levi onun aksine onu yanlızlığa itmişti. Her ikisinin kaderi de bir o kadar aynı ve bir o kadar farklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İchirin No Hana ❦︎ Attack On Titan
FanfictionGüce olan arzu muydu insanı canavarlaştıran; yoksa şehvet miydi günahkâr kılan. Belkide sadakâtti insanı köleleştiren. Ancak tek gerçek, tüm bu bilinmezlik denizinde insanı dibe çeken küflü prangalardı. Bazen insanlar bazen de duygular. Levi Ackerma...