[1416 ekim on sekiz perşembe - eldian imparatorluğu]
Bir düzine asker Prens'in ardından düzenli adımlarla ilerliyordu, sarayın büyük koridorlarında. Herkes en ufak bir hareketten kılıcını çekip, bu eşsiz sarayı kan gölüne çevirebilirdi. O saray belkide insanın zihninde ki en kötü entrikalardan bile daha iğrenç şeylere şahit olmuş, şeytanın fısıldadığı müzikler dinlemişti. Bazen mutlulukla edilen dans bazen ise birkaç cesetten kalan güzel tablolara sıçramış kanlar. Herkesin hayallerini süsleyen bu sarayın gerçek yüzü işte böyleydi. Belki de bu duvarlar trajedinin ta kendisiydi.
Prens öfkesini yüzünü belli etmek istemiyordu ancak, yeşil gözlerine yansıyan hırçınlık tüm saray ahalisini yerine çivileyebilecek kadar belliydi; saray muhafızları hariç. İki büyük otoritenin çarpışması gibiydi adeta, gibi fazla bile olabilirdi.
"Çekilin!"
Prens'in net komutu tüm koridorda yankılandı ancak muhafızlar hiç kımıldamadı. Bu sözler sanki büyük surlara atılan tek biz ok gibi yararsız kalmıştı.
"Çekilin dedim!"
"Özür dileriz majesteleri ancak Komutan Pixis söyleyene kadar sizlerin emirlerini yerine getiremeyiz."
Prens öfkeyle yumruklarına sıktı, buraya kadar gelmişken birkaç tane aptal muhafızın ona böyle sorun yaratması yüzünden her şeyin aksaması onu delirtiyordu. Kendisinin mutlak güce erişmesine bir elin parmağından daha az bir mesafe kalmışken, bu askerlerin böylesine itaatsiz olması onu resmen delirtiyordu.
"Otoritemi mi sorguluyorsunuz? Babamı istediğim zaman ziyaret edemiyor muyum yani?"
Eren sesini stabil tutmaya çalışırken konuşmuştu. Her ne kadar sinirli olsa da şuan herhangi bir olay çıkartacak değildi. Buradaki herkesi kılıçtan geçirebilirdi ancak saray muhafızları ile gireceği mücadelede onun destekçisi olan askerleri kaybetmeyi istemiyordu. Sonuçta muhafızlar bu ülkedeki Keşif Birliği'nin ardından en iyi askerlerdi. Onları yanına çekmeliydi. Elbette sözde Erwin onun tarafındaydı ama öyle bir adama güvenmek, pek akıl kârı değildi.
Aslında gücü ve otoritesi saraydaki herkesi kılıçtan geçirecek kadar fazlaydı ancak Eldian İmparatorluğunda, dedesi Kruger'in yönetimindeyken; saray askerleri halkın baskısıyla meşrutiyet ilan etmişti. Bu yüzden Eren'i askerleri boş yere öldürmesi hem dikkatleri ona çekerdi hemde meclisin antipatisini kazanırdı. Meclisteki soyluların çok fazla zeki veya kurnaz olmadığını biliyordu ama biraz sabrederek çözebileceği bir işi riske atmak istemiyordu. Buradaki tek bir asker bile ona lazımdı. Zira Eren hiçbir şeyin barış zırvalıklarıyla çözülemeyeceğini biliyordu. Bu ülkenin ilk olarak, askeri gücünü geliştirmesi gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İchirin No Hana ❦︎ Attack On Titan
FanfictionGüce olan arzu muydu insanı canavarlaştıran; yoksa şehvet miydi günahkâr kılan. Belkide sadakâtti insanı köleleştiren. Ancak tek gerçek, tüm bu bilinmezlik denizinde insanı dibe çeken küflü prangalardı. Bazen insanlar bazen de duygular. Levi Ackerma...