7.Bölüm

114 29 32
                                    

Zamanı adeta Dr.Strange gibi büküp geriye gidiyoruz.

-Bir ay önce-
Mingi'nin İnferno'ya gittiği gün.

Gemi limana yaklaştıkça askerler biraz korkmaya başlamışlardı. Kılık değiştirerek gemideki mürettebata benzemişlerdi fakat yabancı bir ülkeye gizlice girmek onları korkutmuştu. Mingi bile uzun süredir askeri formalar giydiği için üzerindeki bu normal giysilerle çok daha fazla göze battığını hissediyordu.

Diğer askerler Mingi'ye onlarca kez normal gözüktüğünü söylese bile Mingi bir kez rahatsız hissetmişti ve kolayca bu histen kurtulamayacaktı.

Gemiden inerken ve bir şeylerle uğraşırken kimsenin onu umursamadığını görene kadar bu endişesi devam etmişti. Kimse onu umursamadığında ise bu kadar sıradan gözüktüğü için biraz üzülmüştü. Bu çalkantılı duyguların içindeyken gemiden yük indiren insanların arasından yavaşça sıvıştı ve kalabalığın arasına karıştı.

Askerleri de kalabalığın içinde Mingi'yi gizliden gizliye takip ediyorlardı. Bütün bu şehre sarmaşık gibi yayılacaklardı. Plan tüm askerlerle paylaşılmıştı zaten. Tüm askerler birbirlerini tanıyorlardı. Taşların hepsi sahile yayıldığında onları toplamak imkansız hale gelecekti ve planın ilk kısmı başarıya ulaşacaktı.

Ülkelerin birleşmesiyle başlayacak olan savaşı kaçırmaları zaten imkansızdı. İki parçanın birleşmesi deprem gibi her noktadan hissedilen bir olaydı. Ayrıca sokaklarda birbirlerine elbet görecektirler. Her fırsatta haberleşip durumu takip ederlerdi . Önlerinde uzun aylar vardı. Bekleyecekleri uzun aylar.

Mingi çarşının içine girdiğinde askerleri çoktan şehre dağılmıştı. Herkes burada kısa vadeli bir hayat kurmaya çalışacaktı. Yalandan bir hayat. Mingi ise bunu yapmadan önce birini bulmak zorundaydı.

Caddenin ortası yerine kenardan yürürken Hongjoong'un ona verdiği tılsımı avucunun içine saklayarak o kişiyi aramaya başladı.

Bütün çarşıda dolandıktan sonra tılsımda hiçbir değişiklik olmamıştı bile. Saatlerdir yürüyordu. Bedeni ağır egzersizlere alışkın olduğu için bu yürüyüş onu yoramazdı lakin belirsizlik canını sıkmaya başlamıştı. Tılsımın bozuk olacağını bile düşünecekti neredeyse. Arkadaşına olan güveni sayesinde tılsımın çalışacağını umarak yoluna devam etti.

Mingi çarşının sonuna doğru yaklaştığında belli belirsiz bir müzik sesi kulaklarına ilişti. Uzaktan bile duyulan bu ses gerçekten insana huzur veren bir tonla yaklaştığı her adımda yükseliyordu.

Mingi zaten her yeri dolanacağı için önündeki yol ayrımından dönmek yerine sesin geldiği yöne doğru ilerledi. Kalabalığın toplandığı ve sesin gittikçe arttığı o yere vardığında içinde sabırsız bir şeyler uyanmıştı.

Ses öyle hoşuna gitmişti ki sahibini bir an önce görmek istiyordu. Kalabalığın arasından geçmeye çalışırken ancak şarkı sözlerini fark etmeyi başardı. Biraz dikkatli dinlediği zaman bu huzur dolu sesin bir kaos hikayesi anlattığını anladı.

Şeytanların karanlığına batmış bu ülke için insanlara ışık olacak bir şarkı... Dinleyenlerin kendisini 20 yıl öncesinde hissedecekleri gergin bir melodi... Sözler ve şarkıdan dahası dinleyenlerin kalplerini titretecek olan bu sesti.

Mingi bütün bu kalabalığın fısıltılarına rağmen tüm şarkıyı zihninde hissedebiliyordu. Kalabalığı aşmak için çabalarken şarkıcının sesinin yükselmesiyle bir an adım atamadığını hissetti. Kalbine yayılan hüzünlü bir his tüm bedenini sarıp hareket etmesini engelledi.

Zihni bu sese ulaşmak için çabalasa dahi bedeni buna izin vermiyordu. Ta ki şarkıcı söylemeyi bırakıp müziğin sesine izin verene kadar. Sadece müzik sesini duymak Mingi'yi çok fazla etkilememişti. Onu konrtol eden şey o sesti. O büyülü ton...

A'new / SeongSangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin