24.Bölüm

98 21 3
                                    

Seonghwa bedenine sarılan sıcak kollarla biraz olsun ısındığını hissetti. Kardeşinin acısı hala içini yakıyor olsa da Yeosang'ın sıcaklığı bir başkaydı. Bu sıcak canını yakmıyordu. Aksine içindeki alevi dindiriyordu.

Seonghwa derin bir nefes alıp hafif bir gülümsemeyle geri çekildi ve Yeosang'a baktı. Onun gözlerine bakarken tüm acılar geride kalıyor gibiydi. Yeosang'ın gözleri Seonghwa'nın güvenli limanı olmuştu adeta. Burada yalnız başına kalacağını düşünüyordu fakat Yeosang yanına gelmişti. Hep yanındaydı. Seonghwa farkına varamamış olsa bile Yeosang'ı gördüğü andan beri yanındaydı. Kalbinin içinde Yeosang'ın varlığı çoktan yer edinmişti.

Seonghwa böyle sessizce Yeosanga bakmak istiyordu sadece. Yeosang ise bu sessizliği bozup neşeli tutmaya çalıştığı bir sesle konuştu.

"Jongho iyileşecek. Hongjoong elinden geleni yapıyor. Hem bende birkaç ilaç hazırladım."

Seonghwa Yeosang'ın ses tonuna gülmeden edemedi. Durumun üzücü olduğunu biliyordu buna rağmen neşeli olmaya çalışmıştı ve yarı hüzünlü yarı neşeli bir ses çıkartmayı başarmıştı.

"Size güveniyorum."

Seonghwa Hongjoongun ne kadar kötü gözüktüğü hatırlayınca derin bir nefes çekti ciğerlerine. Onun yanında olmalıydı. Sarayın düzeltilmesi gerekiyordu. San ve Mingi'nin yanında olması gerekiyordu. Babası hala tam iyileşmemişti onun yanında olmalıydı. Jongho baygın yatıyordu uyanırsa onun yanında olmalıydı. Bir sürü yerde olması gerekiyordu. Şu anda oradan oraya koşturması gerekiyordu fakat Seonghwa hiçbirini yapmadı. Sadece gülümsedi ve Yeosang'ın yanında oturmaya devam etti. İkili bir saate yakın ormanın ortasında birlikte oturmuşlardı. Birlikte gülmüş ve eğlenmişlerdi fakat en sonunda geri dönme vakti gelmişti.

Birlikte saraya yaklaştıklarında bahçede büyük bir çöp yığını vardı ve yakılmayı bekliyordu. Elysiumun eskiden geri dönüştürme sistemi çok iyiydi. Seonghwa çöplerin nasıl ayrı ayrı toplanıp götürüldüğünü hatırlıyordu. Şeydanlar bu sistemin de içinden geçmişlerdi büyük ihtimalle.

Seonghwa'nın bu düşüncesi Yeosang yaralılara yardım etmeye gittiğinde kendi de işlerin başına geçince kanıtlanmıştı. Eskiden çöplerin toplanıp yok edildiği yer şimdi çöp yığınlarıyla dolmuştu. Bu ve bunun gibi bir çok sorun vardı. Şeytanların bozduğu her şeyi düzeltmeye çalışmak uzun sürecek bir yolculuktu.

Sarayin içi öncelik dışarıda olduğu için biraz geç düzeltilmişti. Neyseki herkesin işi başından aşkın olduğu için kimse tüm bir geceyi uyuyarak geçirememişti. Seonghwa alışkın olduğu günlere dönmüştü. Bu sefer ise her şey daha zor ama daha rahattı. Sıfırdan düzeltilmesi gereken yerler bile vardı fakat Seonghwa yalnız değildi. Sık sık yanına gelen babası çok yardımcı oluyordu. Arkadaşları ellerinden gelen her şeyi yapıyordu. Her akşam Seonghwa'ya rahatlatıcı bir karışım getiren Yeosang da vardı. Hep birlikte yeniden kuracaklardı burayı.

Günler geçerken işler kolaylamaya başlamıştı. Etraftaki çöpler tamamen temizlenmişti. Pek çok insan normal yaşamına dönmeye başlamıştı. Her şey çok güzel gidiyordu. Neredeyse her şey... Şehirdeki tüm bu canlanmaya rağmen Jongho hala uyanmamıştı. Yaraları kabuk bağlayıp iyileşmişti. Gözleri ise hala kapalıydı.

Seonghwa karşısında uyuyan kardeşine baktı. Sanki gerçekten uyuyor gibiydi. Tüm o savaş izleri gittiğinde huzurlu bir uykuda gibi gözükmüştü. Oysaki gerçek çok farklıydı. Jongho'nun bir daha uyanıp uyanamayacağı bile belli değildi. Hongjoong kendini odasına kapatmıştı. Seonghwa'nın şövalyelerden öğrendiği kadarıyla odasından sürekli ses geliyordu. Askerlerin ne olduğunu anlayamadığı bu cümleler büyük ihtimalle birer büyüydü. Seonghwa çok kez gidip onunla konuşmaya çalışmıştı fakat nafile. Bir çözüm bulmadan odadan çıkmayacağını söylüyordu sadece.

A'new / SeongSangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin