15.Bölüm

126 30 36
                                    

Wheein Seonghwa'nın sorduğu soruyla bir kaç saniye sessiz kaldı. Seonghwa ise aklında onlarca yeni düşünce belirirken bir saniye daha hiçbir şey bilmeden geçirmek istemiyordu. Sessizce bekleyecel vakti yoktu.

Ellerini kaldırıp Wheein'in omuzlarına koydu ve ona zarar vermeden hafifçe salladı.

"Wheein teyze... Söyle bana lütfen."

Wheein Seonghwa'nın umutla dolmuş gözlerine bakarken içinde bir şeylerin kırıldığını hissetti. Yıllardır kalbinin öyle derinlerine gömmüştü ki kimse anlamasın diye bir anda ortaya çıkarmaya tedirgin hissetmişti. Yinede bunu Seonghwa'dan saklayamazdı. Bu yüzden omuzlarındaki ellerini tuttu ve hafifçe gülümsedi.

"İçeri geçin. Burada konuşmayalım."

Seonghwa Wheein'in peşinden içeri geçti. San ise bir süre kapıda kalmaya devam etti. Seonghwa'nın ailesi ölmediyse her şey değişirdi. Her şey... Wooyoung da bu olanlardan habersizdi. En az San kadar o da şaşırmıştı. Küçükken annesi bizzat kendisine hepsimin öldüğünü söylemesine rağmen şimdi bu olanlarda neydi? Yıllardır annesi tek başına bir şey saklamıştı ve Seonghwa gelmeseydi bunu Wooyoung asla öğrenemeyecekti.

Wooyoung San'ın elini tutup içeri geçti. San da peşinden içeri sürüklendiğinde kapıyı kapatarak annesinin ve Seonghwa'nın yanına geçtiler.

Wheein ve Seonghwa yan yana oturmuşlardı. Wheein'in nereden başlayacağını bilemediği yüzünden belli oluyordu. Seonghwa ise sakin bir şekilde bekliyor gibi gözükse bile kafasından onlarca düşünce geçmişti. En iyi haber tüm ailesinin yaşaması olurdu. En kötü haber ise Seonghwa'nın pekte umursamayacağı birinin yaşıyor olması. Seonghwa'nın en iyi ihtimal için içinden yalvarırken Wheein sonunda konuşmaya başlamıştı.

"O gün... Sen eğitimdeyken saraya gelmiştim. Hatırlarsın annenin doğum yapmasına çok az bir süre kalmıştı. Ben gelmeden bir süre önce ise babanın halletmesi gereken bir sorun oluştuğu için saraydan ayrılmıştı. Siz sarayda değilken kardeşin doğmuştu. Bir kaç saat sonra ise şeytanlar sarayı bastı. Taeyeon bunu öğrendiği anda seni almak için saraydan ayrılmak istedi. Anneni tanıyorsun Hwa... Kimse onu durduramazdı. Yinede yeni doğmuş bir bebekle de savaşın içine dalamazdı. Bu yüzden annen seni almak için gelirken bende kardeşinle birliktelik saraydan kaçtım. Bunu bilen üç kişiydik zaten. Annen,ben ve yanımda olan şövalye. Ne yazıkki kaçarken şeytanlarla karşılaştık ve şövalye de orada hayatını kaybetti. Sonrasında ise bir iki gün sizin dönmenizi bekledim ama hepinizin öldüğüne dair haberler yayılmaya başlamıştı bile."

Wheein bakışlarını oğluna çevirdi. Wooyoung başıyla annesini onayladığında kadın sözlerine devam etti

"Olanları öğrenmişsin zaten. Hepinizin öldüğünü düşündüğüm için kardeşine hiçbir şey anlatmadım. Ailesinin savaşta öldüğünü ve benimde tesadüfen onu bulup evlat edindiğimi sanıyor."

Wheein sözlerine devam edemeden Wooyoung kimden bahsettiğini anlamıştı bile. Yüzündeki şok ifadesiyle annesine yaklaştı ve annesinin diğer yanına oturdu.

"Anne... Sen şimdi..."

Wooyoung bakışlarını Seonghwa'ya çevirdi. Hala konuşmanın devamını bekleyen Seonghwa'nın kaşları hafifçe çatılmıştı. Wooyoung'la göz göze geldiklerinde Seonghwa merakla sordu.

"Onu... Tanıyor musun?"

Wooyoung bunca yıldır hiçbir şey bilmemenin getirdiği sinirle saçlarını çekiştirdi. Kendi kardeşi gibi büyüttüğü çocuk Seonghwa'nın kardeşi miydi? Wooyoung derin bir nefes alarak yeniden Seonghwa'ya baktı.

"Sende tanıyorsun."

Seonghwa'nın çatılı kaşları düzeldi. Buraya geldiğinden beri pek fazla kişiyle tanışmamıştı. Hele ki 20 yaşlarında kaç kişiyle tanışmıştı ki? Sadece bir. Tek bir kişi hem zamanla hem de Wheein'in anlattığı hikayeyele örtüşüyordu. Seonghwa doğrulaması için Wheein'e döndü ve kardeşinin ismini söyledi.

A'new / SeongSangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin