17.Bölüm

122 26 45
                                    

Seonghwa her şeyi bir çırpıda söyledikten sonra beklemek zorunda kaldı. Jongho'nun herhangi bir tepki vermesini bekledi. Sonunda ise Jongho nefes almayı unutmuş gibi derin bir nefes aldı ve hafifçe kaşlarını çattı.

"Ne demek istiyorsunuz? Annem bana ölen ailemin sıradan yerliler olduğunu söylemişti."

Seonghwa daha fazla Jongho'nun gözlerine bakamayarak anıta döndü.

"Wheein teyze... Seni korumak için böyle söylemiş olmalı."

Jongho başını iki yana sallayarak geriledi.

"Bu... İnanması biraz güç."

Seonghwa Jongho'ya biraz zaman verebilirdi. Şaşırmış olmalıydı elbette. Yinede sözlerini söyleyip inanmasını beklemek yerine ona bazı kanıtları da söylemesi iyi olabilirdi.

"Ruhsal gücün çok fazla değil mi? Büyücülük yeteneklerin normalin çok üzerinde hatta. Bunun sebebi senin annemize çekmiş olman. Biliyors-"

"Kraliçe bir tanrıçaydı... Eğer güçlerim oradan geliyorsa... Ya siz?"

Seonghwa hafifçe güldü.

"Ben babamıza çekmişim."

Jongho bir süre tepkisizce durduktan sonra ellerini başının iki yanına koyup bağırdı.

"Ah! Gerçekten bunu kabullenmesi... Benim prens olduğumu mu söylüyorsunuz? Majesteleri... Ciddi misiniz?"

Seonghwa suratını buruşturarak Jongho'ya döndü.

"Tabikide ciddiyim. Neden sana prens olmanla alakalı bir şaka yapayım ki?"

Jongho başını öne doğru eğdi.

"Sadece şaka yapıyor olmanız daha rahat kabullenebileceğim bir şeydi."

Seonghwa bedenini Jongho'ya çevirdi ve ona doğru yaklaştı. Bir elini kaldırıp Jongho'nun omzuna koydu.

"Jongho bunların hiçbiri şaka değil. Biliyorum... Biraz ani oldu senin için fakat bunlar gerçek."

Seonghwa Jongho'nun gözlerine baktı. Gözlerindeki şaşkınlığın içinde biraz olsun öfke aradı.  Seonghwa ne kadar bakarsa baksın o öfkeye dair hiçbir şey göremedi. Jongho da sessizce Seonghwa'ya baktı. Kendisi için kraldan başka hiçbir şey olmayan bu kişinin ailesinden kalan tek insan olduğunu öğrenmişti. Üstelik daha birkaç gün önce Seonghwa'nın ailesi hakkında neler hissettiğine kendi gözleriyle şahit olmuştu. Jongho'ya bu gerçeği söylerken bile kendini suçlu hissetmeye devam etmişti. Jongho bir an Seonghwa'nın kardeşi olduğu için mutlu hissetti. Kendi ailesinden birinin yaşıyor olmasından çok Seonghwa'nın ailesi olduğu için mutluydu. Jongho gözlerinin dolduğunu hissederken ellerini yumruk yaparak sıktı.

"Yani şimdi... Sen benim abim misin?"

Seonghwa Jongho'ya bakmaya devam ederken hafifçe gülümsedi. Wooyoung ve San haklıydı. Jongho'dan bunu saklaması çok berbat bir fikirdi. Jongho'nun yüzünde belirmeye başlayan mutluğu Seonghwa ondan çalmadığı için biraz rahatlamış hissetti.

"Evet öyleyim."

Jongho hala yabancı gibi hissetse bile gerçek ailesinden birinin karşısındayken kendini daha fazla tutamadı. Seonghwa'ya doğru hızlı bir adım atarak kollarını ona sardı.

"Hyung..."

Seonghwa öylece kaldı. Bu beklediği son tepkiydi. Jongho'nun ona bağırıp çağırmasına kadar kendini hazırlamasına rağmen böyle sevgi dolu bir kucaklaşma boşluğa düşmesine sebep olmuştu. Jongho'nun kolları arasında öylece dururken Jongho burnunu çekti ve daha sıkı sarıldı.

A'new / SeongSangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin