Art arda çalan zille büyük olan elindeki tepsiyi bırakıp kapıya doğru koştu. Kim olduğunu sormadan açtığında karşılaştığı iki bedene kocaman gülümsedi.
"HYUNG!" diye bağırdı Jisung. Ardından Hyunjin'de onunla beraber gülmeye başlayınca biçimli kaşları hafifçe çatılmıştı.
"Hyung yüzünün her yanı un olmuş. Ona gülüyoruz." diyerek durumu açıkladı Hyunjin.
Jimin'in gülen yüzü yerine gelirken un bulaşmış ellerini iki çocuğa uzattı. İki arkadaş çığlık atarak büyüklerinden kaçarken eve de böylelikle hızlı bir giriş yapmışlardı.
"Size kamp için kurabiye yapıyordum. Yetişsin diye biraz etrafı dağıtmış olabilirim."
Hyunjin ve Jisung'un dudaklarından aynı anda tatlı sözler dökülmeye başlarken şimdilerde yeni boyattığı siyah saçlarını övülmenin verdiği hisle hayali bir şekilde salladı.
"Felix uyanmadı mı?" diye sordu Jisung. Bu kadar sese kadar elli kere ortaya çıkması gerekiyor ve "abimden uzak durun." tehditlerini savurması gerekiyordu.
Soruyla büyük olanın ifadesi değişirken olumsuzca başını salladı. "Gitmeyeceğim ben diye tutturdu. Asla kaldıramıyorum o yataktan."
Hyunjin ve Jisung aynı anda birbirlerine baktılar. İçlerinden en çok Felix gidecekleri için heyecanlıydı. Sırf Hyunjin de gelebilsin diye günlerce abisinin peşini bırakmamıştı.
"Hasta mı?" diye sordu Jisung endişeyle ve ardından Hyunjin ekledi. "Ya da bir şey mi oldu?"
Jimin hafifçe omuz silkti. "Dün geç geldi eve. Ben valizini hazırlıyordum sonra ben gitmeyeceğim yarın dedi ve söylediğim gibi dün geceden beri asla kaldıramıyorum yatağından."
"Biz bakalım Hyunjin ile. Sen merak etme hyung." dedi Jisung güven verici bir şekilde.
İkili başka bir şey demeden merdivenleri çıkmaya başladığında Jimin arkalarından kurabiyeleri tamamlamak için mutfağa geri dönmüştü.
Felix'in odasının önünde durduklarında birbirlerine son kez bakıp kapıyı çalmadan içeri girmişlerdi. Büyük olan haklıydı. Tüm yüzüne çektiği yorganı ile yatakta tepkisiz bir şekilde yatıyordu arkadaşları. Abisinin hazırladığı valiz çalışma masasının yanında onu bekliyordu sadece.
"Felix biz geldik." diyerek seslendi Jisung başta. Arkadaşlarının nesi olduğunu bilmediği için istemsiz o da ciddileşmişti.
Herhangi bir cevap alamadılar. Bu sefer Hyunjin şansını denemiş ama aldığı tek karşılık koca bir sessizlikti.
Hyunjin Jisung'a baktı. Ne yapacaklarını soruyordu büyük ihtimalle. Siyah saçlı o an aklına gelen fikirle hafifçe sırttı.
"Changbin'i arayım büyük ihtimalle onla kavga etmişlerdir." dedi Jisung abartılı bir şekilde bağırarak.
Ve tam tahmin ettiği gibi cümlesini bitirmesiyle arkadaşı başını hızla yorgandan kaldırıp ölüm saçan bakışlarını ikiliye sabitlemişti.
"Sakın!" diye fısıldadı Felix daha doğrusu tıslamıştı.
Tüm gece uyumadığını belli eden kırmızı gözleri ve mor halka olmuş göz altlarıyla arkadaşları gerçekten korkutucu gözüküyordu. Birbirine girmiş sarı saçlarından bahsetmeye bile gerek yoktu.
"Noldu lan sana?" dedi Hyunjin şoke olmuş bir şekilde.
"Uykusuzum. Rahatsız etmeyin beni gelmeyeceğim ve Changbin salağını falan da aramayın."
Aynı sinirle geri üstüne çektiği yorganla yatağa düştü. Arkadaşlarının neler olduğuna dair tahmin yürüten fısıltılarını duyabiliyordu ama hiçbirine cevap vermedi. Sonuna kadar açılmış gözleriyle karanlığı izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
High School| changlix
FanficChangbin ve Felix; onlar birbirinden ölesiye nefret eden çocukluk arkadaşıydılar. Yan çiftler: Hyunho, Chanmin, Woojun (Wooyoung ve Yeonjun)