Bölümün sonunda cinsel içerik bulunmaktadır! Okumak istemeyenler ve yaşı küçük olanlar için başlangıç ve bitiş uyarıları koydum. O kısımları atlayarak geçebilirsiniz.
İyi okumalar ❣️
***
Yaşananların çoğu zaman kişinin kendi tercihlerinin sonuçları olduğu söylenir. Gerçekleştirilen eylemler, verilen kararlar bu döngünün bir parçasıdır. Ama bazen bahsedilen bu döngü kişinin elinde olmuyor ve hayatın akışını kabullenmek zorunda kalıyordu. Verdiği tüm çabalara rağmen arkasına dönüp baktığında koca bir hiçle karşılaşabiliyordu insan. Ve Felix, her kafadan bir sesin çıktığı ama asla onları duymadığı, büyük basketbol sahasında dururken tam olarak bu şekilde hissediyordu.
"Açmıyor!" diye bağırıyordu Minho. Changbin'in yokluğunda takımın kaptanlığını aldığı için o an ortamdaki herkesten daha gergindi. Haksız da sayılmazdı aslında, kim maça bir saatten az kala şampiyonluğu beklenen bir takımı kontrol etmek isterdi ki?
"Sakin olun." diyen ses elbette başkanlarına aitti. Şartlar ne olursa olsun Chan bir şekilde herkesi sakinleştirmeyi becerirdi.
"Bir saatten az kaldı Chan. Changbin'in nerede olduğunu bile bilmiyoruz." demişti Wooyoung. Gruplarının en eğlenceli üyesi ilk defa bu kadar endişeli görünüyordu.
"Uyuya kalmıştır ya da bir sorun çıktı, belki bize haber verememiş olabilir. Aramaya devam edelim." diyerek ortamı pozitif tutmaya çalışan Seungmin'in çabası takdir edilesiydi. Çünkü başta kendisi olmak üzere hepsi bunun imkansızlığını biliyordu.
"Felix." dedi Jisung. Sonunda birleri sarışının varlığını hatırlamıştı. "Changbin'i senden iyi tanıyan yok. Nerede olabileceğini bilmiyor musun?"
Ayakkabısında olan bakışlarını çekmeden başını sağa sola salladı. Kimseyle göz göze gelecek cesarete sahip değildi. Changbin'in yokluğunun nedeninin tüm suçu kendisine mi aitti bilmiyordu ama yaşananları engelleyemediği bir gerçekti. Dün Jisung'un hatırlatmasıyla kendisini sevgilisinin evinde bulmuştu fakat gittiğinde görmeyi beklediği kişi yerine Yoongi çıkmıştı karşısına. Felix, Changbin ile konuşması gerektiğini her söylediğinde aldığı yanıt aynıydı. "Changbin evde yok Felix." Sarışın, bu cümlenin altında yatan anlamı elbette anlamıştı. Kendisi ile görüşmek istemiyordu. Açmadığı telefonları, attığı yüzlerce mesajların hiçbirine dönmemesi bunu açıkça gösteriyordu. Yine de bu sabah erkenden okula gelmiş ve her maç öncesi herkesten önce gelip tek başına antrenman yapmayı seven genci yakalayarak konuşmayı ummuştu. Tüm bu çabalarından sonra elinde bir hiçle kalarak herkes gibi saatlerdir maça gelmesini bekliyordu.
"Minho." diyerek ortama giren koçla birlikte gerginlik seviyesi artmıştı. "Changbin'e ulaştınız mı? Neredeymiş?"
"Hayır hocam ulaşamıyoruz." Yeonjun Minho'dan önce davranarak arkadaşının yerine soruyu cevaplamıştı.
Hocaları sakin olmaya çalışır gibi derin bir nefes alırken yanlarına abisinin katılmasıyla Felix gözlerini kapadı. Büyük olan bir şey söylemese bile dün Felix'in çıldırmış gibi tüm gece Changbin'i aramalarına tanık olduğu için bugün yaşanacakları önceden tahmin edebilmişti. Sadece herkes gibi o da olayların böylesine büyüyeceğini düşünememişti.
"Yoongi ile konuşayım. Belki yanındadır." demişti abisi. Çabasının nedeni sevgilisini biraz olsun sakinleştirebilmekti. Onu böyle telaşlı ve çaresiz görmek kendisini de üzüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
High School| changlix
FanfictionChangbin ve Felix; onlar birbirinden ölesiye nefret eden çocukluk arkadaşıydılar. Yan çiftler: Hyunho, Chanmin, Woojun (Wooyoung ve Yeonjun)