Sabahın erken saatlerinde çalan telefonla sarışın olan hızla gözlerini araladı. Duvardaki saat uyanmasına daha bir saatten fazla olduğunu gösteriyordu. Telefonu bu sırada susmuş ama çok geçmeden yeniden çaldığında uykulu halinden sıyrılan çocuk arayan kişiye bakmadan yanıtladı.
"Efendim?" demişti Jimin.
"Sonunda! Cidden iki günde kalp krizi geçirteceksiniz bana yaşlı bir adamım ben!"
Büyük olanın bağıran sesine karşılık yüzünü buruşturdu.
"Hyung," dedi ağlamaklı bir sesle "Saat daha altı bile değil!"
Yoongi telefonun ucundan şikayetlenen çocuğa görmese bile göz devirmişti. Kendisi uyansa bile aklı bir saat sonra çalışmaya başlıyordu.
"Felix nerede Jimin?" diye sormuştu büyük olan. Hızlı bir uyanış için ideal bir soruydu.
Kardeşinin ismini duymasıyla kapanmak üzere olan gözleri geri açılırken yataktan da aynı hızla kalkmıştı.
"Hastanede yok mu? Changbin'in yanında kalacaktı." dedi Jimin.
Bir yandan Yoongi'ye zaten bildiği durumu açıklarken odasına bakmaya gidiyordu.
"Olsa seni niye arayayım Jimin? Gece boyunca kimse görmemiş Felix'i."
Jimin zaten yapısı gereği her şeyi abartan biriydi ama konu kardeşi oldu mu daha hassas oluyordu. Büyük olanın sözlerine karşılık içeri girdiği odada da aradığı bedeni bulamayınca paniklemesi bu yüzdendi.
"Hyung," dedi, telaşla odadan çıkmıştı. "Yatağı bozulmamış evde değil. Sen emin misin hastanede olmadığına."
Üst kattaki tüm odalara bakmış banyonun da boş olduğunu görünce iyice merak etmeye başlamıştı. Çünkü Changbin'i yalnız bırakmayacağını bildiği gibi kendisine haber vermeden arkadaşlarına bile gitmeyen bir çocuktu kardeşi.
"Onun için ayarladığım odada yoktu. Eve gelmiştir diye düşündüm ama yine de aramak istedim seni, dün gece buradaydı ben hastalarımla ilgilenirken."
Jimin büyük olanın sıkıntılı bir nefes aldığını işitti. Bu merdivenlerden inmek üzere olan sarışını durdurmuştu.
"Hyung bana söylemediğin bir şey mi var?"
"Dün gece birkaç kişi Felix'i ağlarken görmüş. Endişelenme diye söylemek istemedim ama evde olmadığını söyleyince ben de merak ettim." dedi Yoongi.
Jimin telefondaki çocuğu cevapsız bırakırken hızla geri odasına dönmüş, eline gelen ilk şeyi üstüne geçirip dağınık saçlarını bile düzeltme gereği duymadan merdivenlerden aşağı inmişti.
Askılıktaki ceketi üstüne geçirirken anahtarı almak için salona girdiğinde fark etmişti koltukta yatan bedeni. Önce kardeşini bulmanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes vermiş ardından evin geri kalanı aramadığı için kendisine kızmıştı.
"Hyung" demişti telefonun diğer ucundaki telaşlı sese. "Felix'i buldum seni sonra ararım."
Başka bir şey demeden konuşmayı sonlandırdı. Koltukta yatan bedenin yanına çökerken yeni uzamaya başlayan saçlarına dokunmuştu. Bu küçüğünü yeni dalmış olan uykusundan hızla uyandırırken Felix birkaç saniye nerede olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıyordu.
"Hyung?" dedi fısıltıyla. Boğazı aşırı kurumuş, sesi kısılmış gibi hissediyordu. Ağrıdan zonklayan başı da günaydın hediyesiydi sanırım.
"Hastanede olacaksın sanıyordum eve ne zaman geldin?" diye sordu Jimin.
Hastane kelimesi sarışının dün geceyle ilgili tüm anıları geri getirirken uykusuzluk ve ağlamaktan kızarmış gözlerini abisinden aceleyle çekti. Büyük olan çoktan her şeyi görse de kendisinden kaçan kardeşine bir şey sormadı. Elbet bir gün konuşacaklardı, her zaman olduğu gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
High School| changlix
FanficChangbin ve Felix; onlar birbirinden ölesiye nefret eden çocukluk arkadaşıydılar. Yan çiftler: Hyunho, Chanmin, Woojun (Wooyoung ve Yeonjun)