Bölüm-6-Ecevit Kaplan

522 54 2
                                    

İnsanlar için bir gün bazısı için mutluluk, bazısı için acı, bazısı için nefrettir. Bu gün benim için içi boş bir kutu. Karşımda oturan adama bakınca kendimi kova gibi hiss ettim. Dışıma bakan bir şey sanar fakat içim bomboş haberleri yok.

Karşısına geçtim ve ayakta dikilmeye devam ederek ''Hoş buldum Ecevit Kaplan'' dedim sakinliğimi koruyarak. Ne hiss etmeliyim bu adama karşı ki. Ona dışarıdan alıcı gözle bakan biri yerine koysam kendimi her hal de ben bile(!) bu adama hayır diyemezdim. Yapılı vücudu kemikli bir yüzü. Kahverengi fakat maviyi aratmayacak kadar güzel gözleri var. Berkenin tam aksine. 

Biliyorum şuan düşünmeme gereken dış görünüşü değil fakat ne biliyim. Bu kadar güzellik bir insana fazla değilmi. Sonra iç sesim dile geldi 'onda inttikam ateşinin güzelliği var' dedi. Çokta doğru söyledi. Şu an gözlerinden bile içindeki intikam lavlarını görüyorum. Sanki konuşursa bu lavlar taşacak gibi.

''Doğru bildin soysal. Sandığımdan daha zekiymişsin''

Güldüm. Fakat bu samimiyetlikten oldukça uzak isterik bir gülüş ''Öyleyimdir'' dedim egomu sokağın tavanına çıkararak. ''Evet neden burada olduğunu az çok biliyorum. Ya öldür, ya da söyle planın ney..'' dedim istek dolu bir sesle.

Güldü fakat bu küçük dağları ben yarattım değilde benim küçükleriyle işim olmaz büyükleri ben yarattım der gibiydi. ''Anlat Soysal kendinden başla.'' dedi.

''Kendimden başka kimi anlatabilirim ki'' dedim sırıtarak.''İsmini bildiğim insanlar bile elimin parmaklarını geçmez de, Neyse sen sor ben cevaplıyım. Soru cevap yapalım.'' dedim

''Peki önce bi zahmet dikilmeyi bırak ve geç karşıma otur'' dedi. Dediğini yaptım geçip tam karşısına oturdum ve kafamda bulunan kar maskesini daha yeni fark ettiğim gerçeğiyle kar maskesini çıkardım ve düzeltmek amaçlı kızıl saçlarımı savurdum. Tamam itiraf ediyorum bu gerçekten havalı bir hareket.

Fazla uzatmadan hemen konuya geçti ''Hayatında biri var mı?'' dedi. Bu soruya içimden evet demek geldi. Çünkü insanın hayatında sevgilisi değilde çok değer verdiği biride olabilirdi.

''Evet, var''

''Kim'' şuan bu soruya cevap vermek yerine göstermek istiyorum bu yüzden ''Söylemek yerine tanıştırmak isterim'' dedim. Sinsi bir görünüm kullanarak.

''Peki. İnşallah saçma bir şey değildir. Çocukluklarına harcayacak vaktim yok da.''

''Yanın da çocukluk yapacağım birisi değilsin o yüzden hadi gidelim.'' dedim bir hevesle.

Dışarıya çıktığımız da Ecevit son model Rang Rower'inin yanına yaklaşınca kahkahalarla güldüm. Aptal mı bu adam dağlık yere bu arabayla mı gidecek. Ecevit bana pembe bok görmüş gibi baktı. ''Oraya'' dedim gülmemi bastırarak '' bununla mı gideceksin?'' dedim.Biran öyle kötü baktı ki yutkunma gerkesimi duydum fakat elbette ki yutkunmadım. ''Yani gideceğimiz yer bununla gidebileceğin bir yer değil ondan öyle dedim'' diyerek lafımı tamamladım. ''Az ileride motorum var onunla gidebiliriz'' dedim umursamazca.

''Tamam bekle'' dedi. Telefonunu cebinden çıkardı bir kaç bir şey tuşladı ve kulağına götürdü ''Garajın anahtarı nerede...Ney.. Sikerim böyle işi... Tamam.. ama yarın elimde olacak...İdare etmeye çalışırım'' dedi ve telefonu kapattı.

''Senin motoruna bineceğiz fakat ben kullanıcam''dedi. Tabiki de ona kulandırtmazdım. Benim olanı kimse alamaz. ''Olmaz benim motorum benim kurallarım.'' dedim ayak direterek. ''Çocuklaşma ver şu anahtarları.'' dedi.Ona meydan okurcasına bir bakış attım ve ''Asla'' dedim kesin bir dille.''Öyle mi?'' dedi üzerime doğru gelerek. O üzerime doğru geldikçe ben geriye doğru gidiyordum. Ondan korkuyor muydum? Bilmem. Fakat o geldikce geriye doğru gidiyordum.Uzun ve olgundu. Yaşadıklarındandır dedim içimden. Hayat olgunlaştırmış onu.

AVAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin