13 yıl sonra;
2.5 yıl oldu sokakların havasını solumaya başlayalı. 7 yıl olan cezam 3 yıl 5 ay daha uzadı. Hapishane gibi bir yerde kavgaların ölümlerin olduğu yerde uzatmadan çıkmak zor olurdu zaten. Her hikayenin bir sonu olur mutlu veya mutsuz. Benim hikayemin sonu boşlukta bitti sanırım. Aynı kendim gibi boş bitti, yalnız bitti. Her zaman ki gibi böyle hayal etmemiştim. Çıkacaktım ve kızımla bir hayat kuracaktım. Olmadı. Yine başaramadım yine yalnızım yine boşluktayım. Ben o cehennemdeyken Ecevit boşanma davasını açmıştı bile. 3.yılımda boşanmıştım. Onca yaşanandan sonra boşanmasını anlardım ama Devrimi benden kaçırmış olması beni kahretmişti. Tükenmekten tükenmiştim artık hiçbir şey hissetmiyordum, eski hallerimdeyim. Tek fark günahlarım azalmıştı. Artık hırsızlık yoktu intikam ateşi yoktu olabileceğimden daha boş bir insan oldum. En baştan belliydi zaten hikayemin sonunda asıl karakterin yalnız kalacağı. Ben yalnız ve kimsesiz doğmuş büyümüş bir Avareydim ve yine yalnız kimsesiz ölecek bir Avareyim.
Soğuk bir denizde yüreğim. Buz tutmuş suların içinde uyuşmuş adeta. Özlemeyi dahi unutmuş beynim. Tek duygularım olsa unuttuğum...Aramayı da unuttum ben, beklemeye alışırken. Ağlamayı da unuttum ben, alıştıklarımdan vazgeçerken. Hissizim, ölmüş gibi. Artık beklemiyordum, istemiyordum. Kendi kaynar kazanımda kaynıyordum. Ölüme bile layık görülmeyen şu bedenim yaşamın hapsindeydi. En zor olanda buydu.
"Abla sen hazırsan çıkalım saat 9 oldu." diyen Evin'in sesiyle kendime geldim. Yine düşüncelere dalmıştım. Her zamanki gibi sadece düşünüyordum.
"Hazırım çıkalım hadi.Sende benimle gel hadi saat geç oldu seni eve bırakayım."
Evin 21 yaşında dul bir kadındı. Annesi ve küçük kızıyla yaşıyordu. Bitlisliydi aslen, oralarda boşanmak ayıplanınca annesini kızını alıp İstanbul'a yerleşmişlerdi. Sırf 3 kuruş fazla kazanmak için her mesaiye kalırdı.
"Yok abla sen zahmet etme ben yürürüm." Böylede alçak gönüllüdür. Yüzüne bakıp tebessüm ettim.
"Gel hadi Erdem çıktı demi, işleri sana bırakıp kaytardı yine uyuz."
"Öyle deme be abla genç çocuk kanı deli akıyor."
"Yarın gelsin çekicem kulağını geçen ki olayı daha unutmuş değilim. Hayvan ya 3 kızla aynı anda çıkıp 3 kızıda buraya çağırmış birde." Erdem 18 yaşında uçarı kaçarı bir çocuktu. Tek sempatisi kızlardı.
"Yalnız kızlardan birisi zeki çıktı. Kafenin ortasında Erdem aşkım diye bağırmasa çıkmayacaktı foyası ortaya." bunları konuşurken aynı zamanda arabaya binmiştik.
"Hıı çok iyi yaptı. Ortalık yerde saç başa girdiler. Ama o son kız giderken tepsiyi nasıl kırdı Erdem'in kafasında. " Kahkahalarla yetiştik sonunda. Evin'i eve bırakıp hemen yola koyuldum.
İçimde korku, heyecan , hisler adına hiç bir şey kalmamıştı. Aldılar ne var ne yoksa buz kütlesine döndü içim adeta. Artık küçük bir evim yalnız bir hayatım vardı. Her şey kıvamındaydı. Ne acılar vardı ne sevinçler. Bomboşum artık. Ama bazen derin düşüncelere dalmıyor değilim. Acaba Devrim nasıl biri olmuştu. Mesela yüzü nasıldı? Saçları gözleri dudağı kaşı her şeyi nasıl olmuştu. Ecevit onu nasıl yetiştirmişti. Asi bir kızmıydı yoksa masum iyimser bir kızmıydı. İçi sevgi mi doluydu yoksa öfkemi. Sessizmiydi acaba ya da çığlıklarla yaşıyordur bağıra bağıra. Ya gençliği bana benzediyse. Allah etmesin pisliğin teki olduysa benim gibi. Sigara içiyormudur acaba. İçiyorsa eğer Ecevit öğrendiğinde ilk ne demiştir? Beni hatırlıyormudur acaba. Onu en son gördüğümde 7 yaşındaydı daha da görmedim. 18 yaşında olmalı şuan. Genç kız olmuş zaman ne çabuk geçiyor. Gitsem karşısına çıksam beni tanırmıydı bilirmiydi onu ne kadar sevdiğimi. İçime nasıl bastırmışım ona olan sevgimi bir bilseniz. Alev olsa yangın çıkar beni yakar toprak olsa beni çeker içine su olsa boğar beni. Öyle ki derin öyle ki güçlü bir özlem. Neden gitmiyorum ki acaba neden onun peşine düşmüyorum. Ne bu uzaklık çıksam karşısına ne diyecek bana? Öldürmez ya. Ben içimde bu özlemle yaşayamam galiba bir kez de olsa ne pahasına olursa olsun onu göreceğim. Ona anlatacak söyleyecek çok şeyim var. Belki beni dinlerdi anlardı. Ecevitinde karşısına çıkardım hem. Evlenmiş diye duydum bir ara. Kimle evlenmiş diye sormak aklıma gelmedi. O an öyle bir yıkım yaşadım ki kendimden geçtim. 1 hafta tepkisiz konuşmadan yaşadım. Bir insanı dokunmadan öldürebilirsiniz. Hem de defalarca zihninizde onun boynunu defalarca kırabilirsiniz, ona bir silahla defalarca ateş edebilirsiniz. Ama anıların üstesinden gelemezsiniz. Bir insan eğer siz ağlarken göz yaşlarınızı sildiyse onu asla unutamaz ve öldüremezsiniz. Sizi heycanladırdıysa, ilk kez utanma duygusunu tatmışsanız ya da ilk kez hiç beklemeden kaybetme korkusunu yaşattıysa onu deneseniz de öldüremezsiniz. Bedeni ölü bir bedenden daha da uzağınızda olsa dahi ona olan bağınızı kesemezsiniz. Sevmek bunu gerektirir çünkü acı çekmek uğruna ölmek bunu gerektirir, anılara isteseniz de ihanet edemezsiniz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVARE
ChickLitBen; Ruhunda bir çok yarayla yaşayan ruhu çürük bir kadınım, sekiz yaşında annesinin öldüğü o günde kalan çocuğum, hayatımın zindana dönmesine neden olan Adamın kızıyım, gülmeyi bırak duygularından yoksun olan yirmi yaşında duygularını öğrenen kız...