Koca iki ay. Bazıları için az bir süre zarfı olsada, buralarda bitmek tükenmek bilmeyen koca 2 ay. Bu gün mahkeme günümdü. Yaz mevsimi gelmişti, Devrim biraz daha büyümüştü, Esma hala Emiri unutmamıştı, Nefes ile Berke hala birlikteydi, Evrim ile Suzan arasında garip şeyler dönüyordu, Rabia hala yalnızdı ve ben burada bir başıma her şeyden uzak yaşıyordum. Evet Eceviti özledim. Saçlarımı koklayarak öpmesini, ansızın çıkıp gelmesini,ses tonunu, sigarayı tutan parmaklarını, zar zor gülümseyen yüzünü ve en çokta o genzime yapışan asla unutmayacağım kokusunu. En çok korktuğum şeyde, burada Ecevitsizliğe alışmak kokusunu unutmak. Ben ne yapmalıyım hangi durağın insanı olmalıyım bilmiyordum. Tek bildiğim burdan asla 20 yılın altında ceza almadan çıkamayacak oluşum.
Hazırlandım. Nasıl bir hazırlanmaksa artık. Bol siyah bir etekli pantolon tarzı bir pantolon üstüne mor kısa kollu düz bir tşort. Evet bundan ibaret, saçlarım desen rengi aktı gitmek üzere öz rengine yani siyaha döndü gibi. Uç taraflarında kalmıştı biraz o kadar. Onuda tepeden rastgele bir at kuyruğu yaptım ve ayağıma siyah keten ayakkabıları giydim. Bekliyordum. Şuan gitmem gereken saatten on dakika geçiyordu.
"Berfin Hanım?" dedim Berfin hanıma sorarcasına seslenerek.
"Buyur kızım." dedi. Benim aksime o bana kızım diyordu samimice. Bana sanki kendi kızıymışım gibi davranıyor ağlayınca omuz oluyor.
"Acaba mahkeme iptal mi oldu dersin?" diye sordum.
"Sanmıyorum herkes geldikten sonra seni alacaklardır. Az sabret." dedi omzuma güven veren bir dokunuşla.Bende içtenlikle gülümsedim ona. Böyle anlaşıyorduk biz sanki susarak.
"Zeren Soysal!"
Evet gitme vakti gelmişti. Yanıma gelen gardiyan koluma kapının önünde kelepçeyi taktı ve koluma girdi. Daha sonra koğuştan çıkıp araca bindirildim ve adliyenin yolunu tutmuşlardı. Arabada benim haricimde dört polis vardı. İkisi kadın benim yanımda oturuyordu ikisi erkek biri şoför koltuğunda diğeri ise hemen yanındaki koltukta oturuyordu. Sanki o an sessizlik benden daha çok mahkumdu o arabaya. Hepsinin yüzü asıktı. Kimse konuşmuyordu. Yolda aksilikmiş gibi bitmek bilmiyordu. Düşüyorum sürekli işte. Tepetaklak. Yaralarımın dermanı olmuyor, geçecek geçmeli.
Sonunda o lanet yol bitmişti. Ama arabadan inince dedim ki keşke bitmeseymiş o yol bitmeseymiş de ben ömür boyu yolculuk mahkumu olsaydım. İçim ürpermeye başladı hemen. Korkuyordum hemde çok fazla bütün damarlarımda geziyordu korku.Bir yandan da dua ediyorum içimden umarım bana devrimi getirmişlerdir. Tam olarak şuan ona sarılıp sarmalamaya ihtiyacım var. Olmuyor işte yine yüreğimin isyanı başlamıştı. Dayanacak son gücümde benden mahrum bırakılıyordu. Nasıl yaşayacaktım ben. O olmadan nasıl yaşadıysan öyle yaşayacaksın, önce nasıl yalnızsan şimdide tam olarak öyle devam edeceksin, dedi beynimde kol gezen zalim.
Bu düşüncelerimin yanında birde Peder vardı. Onunla aylar oldu görüşmeyeli konuşmayalı. Haberi bile yoktu neredeyim ne haldeyim. Onu da görmek istiyordum, ona da ihtiyacım vardı.
Ben bunları düşünürken nasıl oldu ne oldu anlamadan mahkeme salonuna gelmiştik, İçeri girdiğimde gördüğüm yüzler , o soğuk duvarlar ve en önemlisi "Levla" diyen Devrimin sesi. Allah'ım nasılda özlemişim... Gözlerim doldu nefesim tutuldu biran o o şekilde feryat eder gibi Levla deyince. Nasıl özlediğim tarifsizdi gözümü ondan alamıyordum. Boy atmıştı sanki, yüzü gülümsüyordu ama her an ağlayacakmış gibiydi gözleri. Ben bu anı başkasından izlesem hüngür hüngür ağlardım. Gözlerimi Devrimden alıp elini sımsıkı tuttuğu sevdiğim adama baktım. Yine nasılda özenmişti kendine, lacivert takım elbisesinin içinde yine bir başka güzeldi özeldi benim sevdiğim adam. Simdi ben o dört duvara sıkışıp kaldığıma mı ağlayayım, yoksa kahverengi gözlerinin deniz gibi güzel bakışına mı?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVARE
ChickLitBen; Ruhunda bir çok yarayla yaşayan ruhu çürük bir kadınım, sekiz yaşında annesinin öldüğü o günde kalan çocuğum, hayatımın zindana dönmesine neden olan Adamın kızıyım, gülmeyi bırak duygularından yoksun olan yirmi yaşında duygularını öğrenen kız...