Hayatımın en güzel anlarından biride neydi biliyor musun? O fenerin oradaki eve gidişimiz. Ordaki anılarımız.. Sade bir şekilde Anlatmaya değer mi bilmiyorum. Sanırım ne kadar anlatırsam anlatayım, kelimeleri ne kadar özenli seçmeye çalışırsam çalışayım asla yaşadığımızda hissettiklerimiz gibi olmayacak. Aslında biliyorum, bu tüm anılarımız için geçerli ama kabul etmelisin.. O evdekiler bir başka. O evde hayatımı buldum ben.. Korumalarım yok, ne yapacağımı söyleyen, nasıl besleneceğimi söyleyen, bana program çıkartan birileri yok, insanlar yok.. Kimse yok. Sadece ikimiz ve büyük aşkımız var sevgilim.. Ve ben bunu seviyorum..
Orası tepede bir yerdi, küçük bir uçurum var ama merdivenler bizi deniz kenarına ve deniz fenerine götürüyor.. Dalgaların sesini orda olmasam bile duyabiliyorum.. Rüzgarın tenimde gezişini ve kuşların çıkardığı o sesleri.. Orda küçük bir ev var, tam tepede.. İçine girince bi mutfak banyo ve bir odadan başka bir şey yok.. Aslında küçük ama ferah bi havası var. Çünkü odada yatağın olduğu kısımda boydan camlar var. Denizi görüyorlar. Gökyüzü masmavi olsa da hava kararınca yıldızlar olduğu gibi gözüküyor. Odayı aydınlatıyorlar..
Seninle bu evde kalmaya başladık. Senin ve bu ev hakkında pek bir şey bilmiyordum. Bu ev nerden geldi, nerden buldun, ailen nerde, ailenden mi kaldı bu ev? Bunların hiç birini bilmiyordum. Sormaya çekiniyordum aslında. Acıklı bir hikaye ise seni ağlatabilirdi ve ben ağlamana dayanamazdım. Gözünden akan tek bir damla benim ömrümden, canımdan alırdı. Sen ağlarken ben biterdim..
Sanırım o evde geçen anlarımızı diğerlerine göre biraz daha uzun tutacağım. Ne kadar kısaltabilirim ki? Kısalır gibi değiller..
O ev artık "evimiz" olmuştu. Sanki evlenip ayrı eve taşınmış gibi hissediyordum. Birlikte bazen filmler izledik, bazen dışarı çıkıp en sevdiğimiz yemeği (pizza) yedik, bazen eve söyledik... İçkilerimizi yudumladık, Yıldızları izledik, o denizde yüzdük, birlikte yemekler yaptık. Beni güzel sabahlara uyandırıp huzurlu gecelerle uyuttun.
Hatırlıyor musun? Beni fenere götürmüştün. Anahtarın sende ne işi vardı? Bilmiyorum. Yine sormaya cüret edememiştim. Sana bir şey söylerken kelimlerimi 5 kere düşünerek kullanıyorum. Seni kırmak istediğim en son şey.. Tek bir saç telin bile herkese değer.
Fenerin kapısını açtın ve önden geçmem için bana izin verdin. Dar merdivenlerden çıkıyordum. Karşıma bi kapı daha çıkmıştı ve onun kilitli olmadığını söylemiştin. Bu yüzden kapıyı açıp içeri girdim. Açıkçası bi deniz fenerine hiç çıkmamıştım ve itiraf etmek gerekirse bu kadar büyüleneceğimi bilmiyordum. Burdan her şey görünüyordu. Denizin parlak ufuk çizgisi gözlerimi alıyordu. Sana iltifat edeceğimi düşüneceksin sevgilim ama bu bir iltifat değil baştan söyleyeyim.. İnanır mısın? Gözlerin kadar parlak daha hiç bir şey yok. Bu ufuk çizgiside parlaktı ama gözlerindeki ışıltı gibi değildi. Gözlerin benim için bir hazineydi. Tesadüfen bulmuştum ve kalbimi açmıştım. Açtığımda ise gözlerimi alan bir ışıkla karşılaştım.. Pırıl pırıldı.. Hala öyleler, bir an olsun bile gözlerindeki ışık sönmedi..
Bir süre fenerden durmuştuk daha sonra eve dönüp birlikte uyumuştuk. Bir arada yiyecek birşeyler çıkarıp evin önünde piknik yapmıştık yere örtü sermiş, yiyeceklerle donatmıştık. Ne olduğunu hatırlamıyorum ama bir şey bana değince korkmuştum. Bu ya bir kediyi yada yılan. Yinede o günü hatırladığını biliyorum.. Seninle denize ilk girişimiz değildi, ilkinde korkuyordum biraz. Gülme.. Olabilir, ne yani mafyalar sudan korkamaz mı? Hatırlıyor musun beni kucsğına almıştın ve suya gidiyorsun böyle böyle alıştırmıştın beni. O yüzden bu evin buradaki denizde daha rahat hareket ediyordum.
Birlikte yarışıyorduk, bir ara birbirimize su sıçratmaya başlamıştıştık ben kaçmak için
yüzerken ayak bileğimden tutup beni yakalamıştın. Hileci seni..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia
RomanceKadın karar vermişti, anılarını sonsuzluşturacaktı... Sonuçta oda insandı ve unutabilirdi, unutmak istemiyordu. Aşkı ile yaşadığı tek bir anı, aldığı tek bir nefesi bile unutmak istemiyordu. Bu yüzden aşkına hediye edeceği o defteri hazırlamaya başl...