24. Bölüm

16 4 1
                                    

Aradan yine çokça zaman geçti o süre içerisinde tamamen normale dönmüştük. Hala sana deli gibi aşığım. Seviyorum.. O süre içerisinde günlük yaşantımıza devam ediyorduk. Arada pizzacıya arada sahile gidip geliyorduk bazen ise beni iş yerimden alıyordun. Bir gün fenerin ordaki evde oturup seninle Paris teyken bizi çizen çocuğun verdiği defteri inceliyorduk. İste o zaman Aşkımızın başladığı o şehre tekrar gitme kararı almıştık. Böylece belki tekrardan o çocuğuda görürdük. Ani oldu ama eşyalarımızı toplayıp havaalanının sahibini ziyaret etme vaktimiz gelmişti.

Evden çıkıp havaalanına gitmiştik. Heycanlıyıdım. Sen yanımdaydın ve aşkımızın başladığı o şehre gidiyorduk. Yeniden..

Havaalanına verdiğimizda sahibinin odasını bulduk ve içeri bastık belimdeki silahı kavradığım an adam zaten korkudan ne yapacağını şaşırıyordu. Bu adam sürekli işimize yarıyor, zorla da olsa. Ne yalan söyleyeyim onla uğraşmak çok zevkli sevgilim. Sencede öyle değil mi?

Adam bize direk vip koltuklarını yazmıştı. Sanırım bizden bıktı ve artık zorlamıyor ne dersin? Bana katıldığına eminim.

Adam bizim için biletleri verdikten sonra rahatça uçağımıza gittik. Ben cam kenarına oturmuştum. Bir ara müzik dinlemiştik ve sen uyuya kalmıştın ama o sanırım dönüşteydi. Bazı yerleri karıştırıyor olabilirim özür dilerim.. Camın dışının fotoğrafını çekmiştin. Güneş çok güzel görünüyordu..

Çok fazla zaman kaybetmeden uçak parise inmişti. Bu sefer bir otelde kalmayacaktık. Uçaktan indik ve bizim için özel olarak hazırladığın arabaya bindik. Nereye gittiğimizi söylemiyordun bu yüzden gittiğimizde bi daire satın aldığını öğrendim. Paristede bi evimiz vardı ha? Şaka gibi.. Apartmana girip merdivenlerden çıkmıştık. Dairemize girdiğimde açıkçası bu kadsr güzel bir oda beklemiyordum. Yatağa yakın olan cam tam eyfel kulesine bakıyordu. Burda seninle uyumak için sabırsızlanıyordum. Eşyaları yerleştirdikten sonra ikimizde aç olduğumuz için direkt olarak ordan çıktık ve yemek yemeye gittik. İkimizde kruvasan ve kahve söylemiştik. Paris'in meşhur kahvaltısı, bunu herkes bilir.

Kahvaltımız bittikten sonra ellerin ellerimi kavramıştı. Sana bir şey itiraf edeceğim.. Hiç söylememiş olsamda, ellerini tutmayı çok seviyorum.. Gerçekten çok tuhaf bir duygu veriyor bana. Tuhaf ama güzel.. O kadar güvende ve iyi hissettiren bir duygu ki, eğer ölümüme 10 saniye kaldığını bilseydim o 10 saniyedede elini sıkıca tutardım..

Elindeki sıcaklık tüm tenime yayılırken seninle birlikte restorandan çıkmıştım. O zaman eyfelin ordaki çimlerde oturmaya karar vermiştik. Oraya gidip yere oturduğumuzda başımı bacaklarına yaslayarak yere uzanmıştım. Olduğum yerden yüzünü izliyordum. Resmen bu havayı güzel yapan sendin.. O sırads bakışlarımı bir süre etrafta gezdirdiğimde fark ettim çocuğu. Büyümüş, bir şeyler yiyiyordu. Açıkçası çok çabuk büyümüş nerdeyse tanımayacaktım. Doğrulup emin olmaya çalışmıştım. Defterini gördüğümde ise buna artık tamamen emindim.

Sana onu göstermiştim. Aslında ikimizde onu görmek istiyorduk zaten ama o an rahatsız etmemeye karar vermiştik. Oturduğumuz yerden kalkıp eyfele çıkmak için ilerlediğimiz sırada bir şeyin beni çekiştirdiğini hissedip dönmüştüm. O çocukta bizi tanımıştı. Ah o çocuk, o çocuk diyip duruyorum.. Biz bu çocuğun adını neden bilmiyoruz?

Onunla konuşmaya başlamıştık. İşte o sırada sen adını sormuştun. Adı yoktu.. Ama herkesin ona küçük davinci dediğini söylemişti. Ailesi yoktu, tek başınaydı.. O daha çok küçüktü.. Tüm bunların altından nasıl başa çıkıyordu? Ona sunduğumuz hiç bir yardımı kabul etmiyordu. Belkide düzenini bozmamalıydık sevgilim.. O herşeye rağmen mutlu görünüyordu. Sanat onu mutlu ediyordu.. Yinede rn azından markete gidip ona bi çocuğun isteyebileceği şeyler almıştım. Kek, çikolata.. Bunu kabul etmişti, ben ise azda olsa durumuna memnun olmuştum.

QuerenciaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin