Uzun zamandır etrafta öylece dolanıyordu. Nadiren de olsa böyle olurdu, kimse ona ihtiyaç duymazdı. O da bu aralıkları bir tatil gibi değerlendirirdi; deniz kenarında, uçurum tepelerinde vakit geçirir, güzel manzaralar seyreder, insanları incelerdi.
Yalnız son zamanlarda sıkılmadığını söylese yalan olurdu. Boş durmak ve yalnız olmak hiçbir zaman ona göre bir şey olmamıştı. Günlerdir birinin yanında olmaya ihtiyaç duyuyor ve birinin ona ihtiyaç duymasını umarak bekliyordu.
O eylül gecesi, bir uçurumun kenarındaydı. Dolunay, ucuna oturduğu uçurumdan göz alıcı bir şekilde büyük görünüyordu ve bu, ona inanılmaz bir güzellik katıyordu. Nefesleri berrak gökyüzüne ve ılık geceye karışıyordu.
Ayaklarını sıkıntıdan bir ileri bir geri sallarken bulunduğu çevre bir saniyeyi bile doldurmayacak kadar kısa bir sürede değiştiğinde Zambak, bu yolculuğun yeni arkadaşına doğru olduğunu zaten biliyordu. Anlık bir rahatlama ve mutluluk hissetti; sonunda yalnızlıktan kurtulmuştu. Bir süre yalnız olmayacaktı. Bu, kendisine bir yavru bahşedilmeden önce alacağı son görev olabilirdi. Kesin olarak bilemezdi ama vaktin azaldığını hissedebiliyordu.
İlk değişiklik ışığın şiddetiydi, dünyanın öbür ucundaki karanlık gitmiş, yerini güneşin kuvvetli ışıkları almıştı. İkincisi ısı farkıydı. Az önce soğuk olan gece havası, yerini nispeten ılık bir havaya bırakmıştı.
Neyse ki etrafı kalabalık değildi. Biraz uzağında, bir okulun bahçesinde futbol oynayan oğlanlar vardı. Zambak'ı onlar çağırmış olsaydı onlara daha yakın bir konumda olurdu. Hem hepsi oynadıkları oyunla oldukça meşgul görünüyordu.
Bir köşede gülümseyerek konuşan çifti de geçince geriye banklardan birinde bir elinde kâğıt, diğer elinde kalem öylece oturan bir kız kalıyordu. Ufak tefek görünüyordu. Adı gibi emindi ki bahçe kalabalık olsa onu bulmak uzun zaman alırdı. Kız, ona göre fazla silik ve hareketsizdi.
Banka gidip kızın yanına oturdu. Kâğıdın kıza dönük yüzünün bomboş olduğunu görünce yüzü aydınlandı. Belli ki onu, bu kız çağırmıştı. Yeni arkadaşı o, olacaktı. Acaba ne yapmaya çalışıyordu? Bir süre öylece onu izlemeye karar verdi. Kambur bir şekilde oturmuş, bankın üzerine koyduğu kâğıda doğru eğilmişti. Bazen manasızca etrafı izliyor, bazen de kaşlarını çatarak kâğıda bakıyordu. Sağ elinde tuttuğu uçlu kalemi hiç durmadan sallıyordu. Nota yazmayacağı belliydi çünkü bunu enstrümansız yapamazdı. Resim çizmek için uçlu kalemler genelde kullanılmazdı ama belki de işe ufak bir eskizle başlayacaktı. Yoksa bir şeyler mi yazacaktı?
Kız elini kâğıdın üstünde hareket ettirerek Zambak'ın dikkatini dağıttı. Peri, içinde bir heyecan duysa da elbette gelişinin bu kadar kısa sürede işe yaramayacağının bilincindeydi. Kız, kâğıdın sağ alt köşesine yalnızca tek bir kelime karalamıştı: Derin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Böyle Güzelsin
FantasyRüzgarı hissetmek istedim. Ve yağmuru. Daha önce yağmuru hiç hissetmemiştim.* *** Bir ilham perisinin öyküsü.