Sonsöz

364 35 7
                                    

Altı ay önce

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Altı ay önce

Eylül

Kapının tanıdık zilini duyunca duvar kenarında oturduğu minderin üzerinde tedirgince iç çekti. Annesinin sesi kulaklarına doldu.

"Kızım kapıya baksana!"

"Anne işim var!"

Rüyasında da eylüldü ve Derin okula gidiyordu. Bu yüzden Defne okullar açıldığından beri bir kez olsun akşam saatinde kalkıp kapıya bakmamıştı. İnanmasa da bir yanı, annesi kapıda çiçekler bulsun istiyordu.

Öyle olursa inanacaktı. Bir zamanlar bir peri olduğuna ve dünyanın sandığından da çılgın bir yer olduğuna inanacaktı.

Annesinin ayak seslerini duydu, kapının açılışını ve başka hiçbir ses çıkmayışını. Kalbi heyecanla ve beklentiyle atarken bekledi. Şimdi koşup kapıya gitse Zambak'ı görebilir miydi? Onun olduğunu bildiği yere? Dokunmaya çalışıp onu şaşırtabilir miydi?

Bunların hiçbirini yapmadı.

Yalnızca bekledi.

Sessizlikle geçen dakikaların ardından dayanamayarak odasından çıktı, tedirgin adımlarla salona geçti. "Kim gelmiş?"

Soruyu sorsa da manasız olduğunu salonun kapısına gelir gelmez anladı. Annesi, krem rengi koltuklardan birine oturmuş, kucağında kocaman bir zambak demetiyle oturuyordu. Elinde bir kâğıt tutuyordu, Defne'nin çok uzak bir anıymış gibi hatırladığı, ne yazdığını bildiği bir kâğıt. Buna rağmen, "O ne?" diye sorarken annesinin yanına geçti.

Annesi bir süre hiçbir şey söylemedi. Defne de yalnızca tanıdık kâğıda ve çiçeklere bakmakla yetindi. Zambak bilmiyordu ama hissetmiş olmalıydı; daha dün, Defne yatmadan önce annesiyle üniversiteden konuşmuşlardı.

"Ya başka bir şehre gitmek zorunda kalırsam?" demişti Defne huysuzca. "Sensiz ne yaparım?"

Annesi gülümsemiş, kızına sıcacık bakarak, "Ne zaman bilmiyorum ama beni daha az göreceğin günler mutlaka gelecek, sesimi daha az duyacağın. Ama ben hep yanında olacağım bir şekilde, sen beni düşündükçe elbette."

Annesi, şiir gibi konuşmaya bayılırdı.

Zambak çiçekleri nasıl da tam zamanında yollamıştı?

Annesi, huzurlu bir sesle aralarındaki sessizliği böldü. "Sen yolladın çiçekleri, değil mi?"

Defne, hayır diyecekken aniden durup çiçeklere baktı, ikiye katlanmış kâğıda. Apartmanın sarı ışığı altında tedirgin bir şekilde bekleyişini, ya annesi evde yoksa diye endişe edişini dün gibi hatırlıyordu.

Bir ninni söyle anne

Uyumak ne zor sensiz

Geceler emanet sessiz

Şefkatsiz kollarda

Uzat bana elini anne

Duramam ayakta sensiz

Hayat zor, eller tekinsiz

Kirlenmiş yalanlarla

Belki, gözyaşı yoktur gittiğim yerde

Buluşur muyuz seninle, meleklerin güldüğü yerde

Benim için üzülme anne

Önümde bir yol var sensiz

Umutlar çağırır bedensiz

Uykusuz sabahlarda

Belki gözyaşı yoktur gittiğim yerde

Buluşur muyuz seninle meleklerin güldüğü yerde***

"Beğendin mi?" diye sordu. Kısa bir an konuşamadı, az sonra söyleyeceği şeyi kabullenmesi öyle uzun sürmüştü ki söylediği ve bunu gerçeğe dönüştürdüğü anın çok önemli olduğunu hissedebiliyordu.

Sonunda ekledi.

"Ben yolladım, elbette."

Son


***Model, Ninni

Eski hesabımdan böyle güzelsin'i hatırlayanlar belki bilir ki, benim için tıpkı diğer öykülerim gibi hep çok özel olmuştur. Bir süre kitap olarak satıştaydık ancak artık durdurduğum için yeniden burada da paylaşmak istedim. Umarım sizler de çok sevmişsinizdir!

Öpüldünüz <3

Böyle GüzelsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin