"Tamam, şimdi x'leri bir tarafa toplayıp hallet. Bu kadarını da ben mi söyleyeceğim!"
Özgür hayretle gözlerini kırpıştırdı, önündeki soruya bakakaldı. Soru gerçekten zordu, gerçekten! Dersleri mükemmel değildi ama Özgür başarısız bir öğrenci değildi. Genelde çözemediği sorular sahiden zor olurdu. Zambak'sa soruyu bir çırpıda çözüvermişti.
"İyi de nasıl?"
"Matematiği dünyanın kaç farklı yerinde, kaç farklı hocadan sıkıntıdan patlayarak dinledim; haberin var mı? O kadar da olsun."
Şaşkınlıktan gülemedi bile. Özgür'ü her gün başka bir şekilde şaşırtıyordu.
"Her neyse." Kitabı kapatıp kenara attı, yatağına oturmak yerine Zambak'ın yanına geçti. Bu duvar dibini yatağından daha çok sevmeye başlamıştı.
Güzel bir cumartesiydi, soğuktu ama hava açıktı. Pazartesi günü Özgür'ün sınav haftası başlayacaktı. Zambak kendisi için resmî bir şekilde sıkılma haftasının başlayacağını varsayabilirdi.
"Söz vermiştin." dedi Özgür, onu düşüncelerinden çekip aldı. "Sorularıma cevap istiyorum!"
Zambak cevap vermek yerine sorusunu sorabileceğini gösterebilmek için başını salladı. İnatlaşmaya gerek yoktu, bir kere söz vermişti.
"Annen. Seni onun rahatsız ettiğini söylemiştin bir keresinde. Nedenini, nasılını duymak istiyorum."
Bu sorunun geleceği daha başından belliydi. Daha bu kadar samimi olmadıkları günlerde bile Özgür bunu merak ediyor ama sormaya cesaret edemiyordu. Oysa annesi hakkında konuştuğu ilk kişi Derin'di. Şimdi onun hakkında yeniden konuşmak... "Saçmalama Zambak." demişti, hiç unutamıyordu. "Koskoca dünyada annenin nerede olduğunu nasıl bulabiliriz?"
Denememişti bile.
Ve sonra su yeşili zambaklar kondurmuştu yüreğine.
Böylece Derin'e anlattıklarını Özgür'e de anlattı. Başta yavaş yavaş ve çekinerek, devamındaysa sanki konuşmaya ihtiyacı varmış da ancak fark etmiş gibi hızlı hızlı, anlattı.
"Toparlayayım." dedi Özgür sağ eliyle çenesini kaşırken. "Annen de senin gibi periydi. Çok âşık oldu, bu yüzden ya kayıp bir ruh olacaktı ya da insan. Çünkü artık ilham veremiyordu. Anneni gördüğün için onun insan olduğunu biliyoruz. Tamam. Ama... Nasıl?" Kafası iyice karışmıştı.
"Efsanelere göre kaybolmamak için yapabileceğin bir şey var." Bunu şimdiye dek Özgür'e neden söylememişti bilmiyordu. Hele ki artık Özgür Zambak'ın gitmemesi için elinden geleni yaparken. Yalnızca dillendirememişti. "İnsan olabilirsin. Nasıl, bilmiyorum. Ama dilden dile dolanan hikâyeler öyle diyor, insan olabilirsin."
Özgür'ün gözlerindeki şaşkınlığı ve heyecanı görmesine rağmen durmadan devam etti. "Annemle tesadüfen karşılaştım. Hani sizin kapının önünde ağladığım gün. O gün annemi gördüm, sonra senden beni eve bırakmanı istedim. Daha doğrusu sen bıraktın. Sonra Derin'le birlikte zambaklar alıp kapısının önüne bıraktık. Beni göremediği için en azından bir hediye vermek istedim. İşte... Böylece efsanelerin doğru olduğundan eminim. Önceden değildim, belki kaybolmuyorsundur, belki insan olmak diye bir şey yoktur diye düşünüyordum. Ama annemi insan olarak gördüm, bu da demek ki... Doğru."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Böyle Güzelsin
FantasyRüzgarı hissetmek istedim. Ve yağmuru. Daha önce yağmuru hiç hissetmemiştim.* *** Bir ilham perisinin öyküsü.