Aralık geldiğinde, hava henüz hiç kar yağmamasına rağmen kar kokmaya başladığında, Özgür'ün diline bir şarkı dolandı.
Zambak daha önce bu şarkıyı dinlediklerini düşünmüyordu. Başka bir yerde duyup duymadığından da emin değildi; çok eskiden, çok başka bir yerde duymuş olabilirdi.
"When the rain is blowing in your face
And the whole world is on your case
I could offer you a warm embrace
To make you feel my love"
Sözler Özgür'ün dudaklarından şarkı bambaşka bir şeymişçesine dökülüyordu. Daha önce başka hiç kimse bu şarkıyı söylememiş ve bir daha hiç kimse de söylemeye cesaret edemeyecekmiş gibi.
Üstelik öylesine söylüyordu. Yalnızca mırıldanıyordu.
Zambak kalbinin hızlandığını hissetti, belli bir sayıda atması gerekiyormuş da o sayıyı tamamlamak için canla başla çalışacakmış gibi.
Heyecanla gözlerini kaldırıp Özgür'ünkilere dikti, çocuk mutfağın ortasında kalakalmıştı. Biri ona aniden durmasını söylemiş gibi öylece durmuştu ama söylemeye devam ediyordu. Gözlerindeki hayreti görünce neden şaşırdığını anlayamadı ama ona bakmaya devam etti.
Kalbi hızlandı, daha çok hızlandı. Bir kalp patlarsa ne olurdu?
"When the evening shadows and the stars appear
And there is no one there to dry your tears
I would hold you for a million years
To make you feel my love"
Biri yüreğimi battaniyelerle sarıp sarmalıyor gibi, diye düşünmeden edemedi. Söylemeye korksa da evinde kendini sıcacık ve güvende hissediyordu.
Özgür'ün ona bakışlarındaki manayı neden sonra aniden anladı. Bunu birlikte hissediyorlardı. Özgür'ün hisleri de Zambak'ınkilerle birlikteydi, kalpleri beraber atıyor gibiydi.
Nasıl böyle sıcacık bakabiliyorsun Özgür?
"I know you haven't made your mind up yet
But I will never do you wrong.
I've known it from the moment that we met
No doubt in my mind where you belong."
Hâlâ söylüyordu; bırakmadan, şaşırmadan. Sesi yumuşacıktı, kelimeler dudaklarından vurgulu dökülüyordu. Her kelimeyi kastettiğini, bu şarkıyı öylesine söylemediğini, herkesin bilmesini ister gibi söylüyordu.
Sesi neden bu kadar yumuşaktı? Kahvenin koyu, sıradan tonları onun gözlerinde neden bu kadar özel, bu kadar güzeldi? Neden bırakmıyordu şarkıyı? Bıraksaydı da Zambak'ın kalbi bir sakinleşseydi.
Kimi düşünüyordu Özgür şimdi? Şarkıyı söylerken zihninde ne vardı?
Ah, Defne. Zihninde büyüyüp de kafatasının sınırlarını zorlayan bu isimle birlikte yavaşlamasa da kalbinin, bambaşka bir duyguyla dolup taştığını hissetti. Neredeyse elle tutulur bir hisle, kalbini avuçlayıp boğan bir duyguyla. Sanki onun için atmamalısın, diyordu kalbini sıkan eller. Yavaşla, başkasını düşünüyor. Sense onu düşünüyorsun. Yavaşla.
İçinde büyüyüp organlarını sıkıştıran kıskançlığı yutkunarak bastırmayı denedi.
Özgür aniden şarkıyı kesip, "Koptu." dedi. "Koptu. Dikkatin dağıldı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Böyle Güzelsin
FantasyRüzgarı hissetmek istedim. Ve yağmuru. Daha önce yağmuru hiç hissetmemiştim.* *** Bir ilham perisinin öyküsü.