Derin, Zambak'ın gözlerine bakakaldı. Duyduğu kelimeler onun için bir anlam ifade edememiş olacaktı. Evin sessizliğinde ikisi de zerre hareket etmediği için tüm dünya onlarla birlikte kalakalmış gibi hissediyorlardı.
Belki Zambak Derin'in kafasında milyonlarca düşüncenin olduğunu, kızın bir sürü soruyla boğuştuğunu sanıyordu ama Derin, hiçbir şey düşünemiyordu. Bir hafta gibi kısacık bir sürede tüm bu bilgi yüklemesi ve doğaüstü olaylar ona fazlaydı. Şimdi de ne, insan olabilir miydi? Nasıl olacaktı o?
"Nasıl?" diye dillendirdi beyninin ürettiği ilk elle tutulur düşünceye tutunarak, gitmesine izin vermeden.
"Söylediğim gibi. Ya başıboş dolaşırsın ya da..."
"İyi ama nasıl?"
"Bilmiyorum. Yaşamadan bilemem. Kimse bilemez. İnsan olan periler geri dönemedikleri için bununla ilgili hikâyeler anlatılmıyor. Sadece efsaneler var, onlar da pek iç açıcı değil."
Derin'den cevap gelmeyince koltuktan kalkıp kızın yanına geçti, ona yakın olma ihtiyacına engel olamadı.
"Derin, ben bir periyim, olduğum kişiyi öylece silip atamam. İnsan olamam."
Bunun düşüncesi bile Zambak'ın tüylerini ürpertmeye yetiyordu. "Ben bu dünyanın düzenini sağlamak için yaratılmışım. Sizlere yardım etmek için. İnsan olmak bizim için bir ceza. Bu yüzden periler insan olmayı hayal bile etmez."
Sen benim tek arkadaşımsın. Derin'in zihninden geçen tek cümle bir süre, manasızca bu oldu. Zambak'ı seviyordu. O gittiğinde ne yapacağını bilmiyordu, aslında gider miydi onu da bilmiyordu. Belki gitmezdi. Ama onu sonsuza dek görebilecek miydi ki? Onu sonsuza dek, kavanozun içinde değerli bir hediyeyi saklar gibi odasında saklayabilecek miydi? Geldiği gibi hızlıca gitmek zorunda mıydı?
O şiiri yazabileceğini hiç sanmıyordu. Yalnızca Zambak yüzünden değil, yazabileceğini sanmıyordu.
Böyle düşünmesi Zambak'a zarar verir miydi? Aklından geçeni fark edince Zambak'ın hâlâ orada olduğuna inanmak ister gibi perinin koluna tutundu.
Kendini bir yolun başında hissediyordu ama bu yol dümdüz uzanmıyordu. Önünde binlerce yolun, dallar bir ağacın gövdesinden nasıl çıkarsa işte öyle uzandığını hissediyordu fakat hepsinde, birer birer hepsinde Zambak'ı kaybediyordu. Taşlar bir oradaydı, bir burada; kimi çiçekliydi kimi tümsekli; kiminin sonu güzeldi kiminin kötü fakat hiçbirinde Zambak'ı göremiyordu. Onu kaybetmek zorundaymış gibi hissediyordu.
Zambak'ı kazanabileceği bir yol yok muydu önünde? Onu kaybetmeden yürüyebileceği?
Öfke gövdesinden iman tahtasını takip ederek boğazına yükseldi, sonra hüznün gözlerine damla damla hücum ettiğini hissetti ve sonra yeniden yakıcı bir his durdu tam kalbinin üzerinde. Kızgın mıydı, üzgün müydü ona bile karar veremiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Böyle Güzelsin
FantasyRüzgarı hissetmek istedim. Ve yağmuru. Daha önce yağmuru hiç hissetmemiştim.* *** Bir ilham perisinin öyküsü.