Derin'in odasının sade bir düzeni vardı. Kapı tarafında beyaz bir gardırop, odanın tam ortasında pembe nevresimli bir yatak, onun karşısında da bir çalışma masası bulunuyordu. Kapının tam karşısındaki pencereli duvar boylu boyunca boştu.
Zambak, pencere pervazına oturmuş eteğiyle oynuyordu. Derin konuşmadıkça veya ona bir soru sormadıkça konuşmuyordu. Konuşmasının veya bir şeyleri açıklamaya çalışmasının onu daha çok ürküttüğünü fark etmişti. Bu ona mantıksız geliyordu, hayatını insanları anlamaya çalışarak ve onları dinleyerek geçirmişti. Oysa Derin duyduğu her kelimeyle Zambak'tan daha çok korkuyor gibiydi.
Gözlerini yatağının üzerine oturan kıza çevirdi. Huzursuz ve gergin görünüyordu. Zambak'ın kendisine baktığını hissetmiş gibi konuşmaya başladığında sesi, yanlış notaya basılarak titretilen bir keman kadar titrek çıktı.
"Tekrar anlatır mısın, yanıma nasıl geldiğini?"
Zambak, derin bir nefes aldı. Bu dördüncü müydü? Yine de gocunmadı. En azından dinlemek istediğinde işler Zambak için daha kolaydı. Elbet sakinleşecekti.
"İlham perileri," diye başladı tane tane konuşmaya özen göstererek. "Onları çağıran kişilerin yanlarına gider. Yani o esnada ilhama ihtiyacı olan biri, ilham perisiyle anlık bir... Bağlantı diyelim. Bağlantı kurar ve onu yanına çağırır."
"Nasıl?"
Hevesle öne eğildi, işin bu kısmına bayılıyordu. "Sanatçılara, bilim insanlarına, aslında bir iş başarmak isteyen herhangi birine verilen ilk öğüt nedir?"
İlk seferinde Zambak bu soruyu sorduğunda Derin epey bir düşünmüş, işin içinden çıkamamıştı. Zambak'ın soruyu bıkmadan usanmadan sorduğu diğer seferlerdeyse nasıl geçildiğini ezberlediği bir oyun bölümünü atlar gibi hızlıca cevaplamıştı, tıpkı şimdiki gibi. "Kendine inan."
"Kendine inanarak. Yapabileceğine inandığın anda bil ki bir ilham perisi çoktan yola çıkmış!"
Derin, karşısındaki kızın gözlerine bakarak tüm bunları anlayabilmek için aklını zorlamaya çalıştı. Karşısındaki kızın. Karşısındaki perinin.
Karşısında bir peri vardı.
Derin bir nefes alıp verdikten sonra, "Peki nasıl ilham veriyorsunuz?" diye sordu. 'İlham verme' fiilini dalga geçer gibi söylemeden edememişti.
Zambak kararlı gözlerle Derin'e baktı. Bu kızı ikna etmek zorundaydı. Artık yüzüğü bir kere takmıştı, bu yoldan dönüş yoktu. Hem Derin'i ikna etmek, ona ilham olmak zorundaydı hem de madem bu yola girmişti, annesini aramaya bir yerden başlamalıydı.
Başını iki yana sallayıp Derin'e odaklandı. "Nasıl şiir yazarsın?"
"Soruya soruyla cevap vermene sinir olmaya başladım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Böyle Güzelsin
FantasyRüzgarı hissetmek istedim. Ve yağmuru. Daha önce yağmuru hiç hissetmemiştim.* *** Bir ilham perisinin öyküsü.