Karnımda oluşan baskı uykumu açıyordu. Ama sancı gibi bir baskı değildi ki, daha garipti.
Bora döneli tam bir hafta olacaktı ve biz bugün evleniyorduk. 6 aylık hamile olmam her hangi bir problemi teşkil etmiyordu. Gözümü açıp karnıma baktığım zaman o baskının sonucunu anlamıştım bile.
Bora kafasını karnıma dayamış, kızımız ile konuşuyordu.
''Babam.. Canımın canı, güzel kızım benim. Biliyorum, çok geç tanıştık ama öyle olması gerekti. Ama baban her zaman seninle beraber güzel kızım benim. Babasını canı. İlk annen, sonra sen hayatıma giren ilk kadınlarsınız. Hep öyle kalacaksınız ama kardeşin olursa bilemem orasını.'' dediği zaman gülmüştü.
Elimi yavaşça Bora'nın saçlarına koyduğum zaman kafasını bana çevirmişti. Dolan gözlerini yeni fark ediyordum.
''Ya ağlama ama.'' dediğimde beni göğüsüne çekmişti bile.
''Ağlamamak elde mi sence?'' dediği zaman ağlamaya başlayarak ona cevap verdim.
''Değil.'' dediğim zaman ikimizde elimizi karnıma koyarak ağlıyorduk.
''Üzgünüm güzel kızım ama annen ve baban çok ağlak oldular.'' dediği zaman gülmüştüm.
"Kalkın artık. Kahvaltı sonrası nikahımız var kızım bizim, hadi babacım uyan artık." Dediği zaman tekrar gülerek yatakta doğrulmuştum.
Bora yataktan kalkarak önüme gelmişti ve kolumun altından tutarak beni ayağa kaldırmıştı. Elleri ile saçlarımı düzelterek alnımı öpmüştü.
"Güzelim benim, sizi verene şükürler olsun." Dediği zaman gülümseyerek beline sarılmıştım. Kızımız ne kadar izin verirse tabi.
"Bora..ağlarım yapma." Dediğimde benden ayrılmış ve önümde diz çökmüştü.
Ellerini karnıma koyduğu zaman karnıma da bir öpücük bırakarak ayağa kalkmıştı.
"Sizi yıkayayım mı?" Dediği zaman ne diyeceğimi bilememiştim bile.
"Bende yıkayayım, sonuçta kızımızı taşıyorsun sevgilim. Ya ayağın kayar düşerseniz, ya bi anda sancı girse. Ben yıkarım sizi." Diyerek bir anda kucağına almıştı beni.
Lavaboya girdiğimizde beni klozetin üstüne oturtmuştu. Küvetin suyunu ayarlayarak, dolmasını bekliyorduk. O sırada önümde diz çökerek ( o kadar boy farkı var hep diz çöküyo adam) ilk üstümde olan bluzu çıkarmıştı.
Göğüs üstüme ufak bir öpücük bıraktıktan sonra giydiğim şortun eteklerinden tutup çekmişti. Beni tekrar ayağa kaldırmış ve komple üstümdekileri çıkarmıştı.
Ayağa kalkarak saçımdaki tokayı da çıkarmıştı ve beni tekrar kucağına alarak ılık küvetin içine bırakmıştı.
"Ördek getirsem, kızımız burda oyuncak olduğunu anlayıp senin karnında sevinir mi?" Dediği zaman onun o saf kalbine tekrar aşık olmuştum.
"Ya Bora ağlıcam ama he. Yerim senin o saftrik kalbini." Dediğimde Bora bana bakarak gülümsemişti.
"Konu siz olunca saftrik oluyoruz kızım." Dediği zaman ben bi erimiştim.
Bora maşapa ( su dökmemize sağlayan tas) ile yavaş yavaş saçlarımı ıslatmaya başlamıştı bile.
"Senin o saç tellerine ölürüm, sizin saç tellerinize ölürüm." Diyerek saçlarımı yıkıyordu.
Çok geçmeden son kez üstümü durulayarak beni ayağa kaldırmıştı. Bornozu eline alıp yanıma geldiği zaman bornozu giydirerek beni tekrar kucağına almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
505/ Texting
Novela JuvenilBilinmeyen: 505 ne demek biliyor musun? Bilinmeyen: Birini hem öldüren hem de hayatta tutan birşey için ifade edilir. Bilinmeyen: Sen benim için 505'sin. (Görüldü) Bilinmeyen: Ölü birini hayatta tutan kişisin. Bilinmeyen: Ölen ruhum, yaşamak...