Multimedia: Nur
ZAVALLI
Gözümü, piyanonun eşsiz ezgisiyle açtığımda görüş alanıma giren Poyraz'a baktım. Sırtı dönük bir şekilde piyanoyu çalıyordu. Ses çıkarmadan çalmasını seyrettim. Dudaklarım yavaşça kıvrılırken Kuzey, benim uyandığımı görür görmez koşarak yatağa atladı. Poyraz ise Kuzey'in ayak seslerinden dolayı bana doğru döndü.
"Uyanmışsın." dedi içten bir şekilde gülümseyerek.
"Sen hala burada mıydın?" Dedim istemsiz oluşan gülümsememi söndürüp ciddileşirken.
Dün söylediklerim aklıma geldiğinde nasıl tanımadığım bir adama 'burada kal' derim diye düşünmeden edemedim.
"Dün gece kalmamı istemiştin ve ben de belki bir şeye ihtiyacın olur diye kaldım. Gitmeli miydim?"
"Benim bir şeye ihtiyacım yok. Yaptıkların için çok teşekkürler." Diyebildim yutkunarak. Her konuştuğumda karnıma batan yara yüzümü buruşturmama sebep olmuştu.
Bana cevap vermeye bile tenezzül etmeden ayaklarında dönüp dolanan Kuzey'i kucağına aldı ve kafasını öptü. Ardından beni umursamadan onunla konuştu.
"Görüşürüz küçük köpekçik. Kendine dikkat et. Biz de istenmediğimiz yerde durmayız değil mi?" Dedikten hemen sonra üzerine aldığı ceketi ve cüzdanıyla dış kapıyı açmıştı bile.Adam dün gece benim hayatımı kurtarmıştı ve ben onu kovmuştum. Vicdanım buna elvermezdi. En azından bu şekilde gitmesine izin vermemeliydim. Dikişlerimi umursamadan hızla kalkarak kapıya doğru koştum. Ardından bağırdım.
"Poyraz!"
Bana döndüğünde gözleri yüzümden karnıma doğru indi. Gözlerimi oradan çekip karnıma götürdüm. Hissettiğim acıyla elim refleks olarak karnımın üzerindeydi bile. Dikişlerim zarar görmüştü. Elimde gördüğüm hafif kan yığını yerimde rahatsızca kıpırdanmama neden olurken, Poyraz endişeli bir şekilde yanımda bitiverdi."Neden ayağa kalkıyorsun? Dikişlerini zedelemişsin. Buraya gel. " deyip beni içeri sürüklemeye başladı.
Tişörtümü kaldırıp dikişlerimi incelemeye koyuldu. Bu tavrı doktorlara taş çıkarabilirdi.
"Fazla zorlamaman gerek kendini. Ayrıca sana gidip rapor da almak lazım. Bizim kesinlikle hastaneye gitmemiz gerekiyor Nur. Başına gerçekten bela alacaksın. Yaranın mikrop kapmasını istemeyiz." Söylediklerinde oldukça ciddi olmasına rağmen söylediklerini ciddiye almadım.
"Dün sana ne dedim ben? Keyfimden hastaneye gitmeyelim diye söylenmiyorum. " Kaşlarımı çatmıştım bile.
"Neden hastaneye gitmek istemediğini anlamıyorum. Bu kadar ciddi bir durumda ayağa kalkmaya çalışmanı da anlamıyorum."
"Pekala, anlama o zaman."
Sesli bir şekilde ofladı. "İnan burada durmaktan asla hoşnut değilim. Zaten kovmaktan beter ettin " Dedi verdiğim ters cevaba karşılık.
Ben de içimden büyük bir of çekerek kalkıp gitmesine izin vermeden hemen önce bileğinden yakaladım.
"Bak tamam seni kovmuş gibi oldum kabul. Yaptıkların için teşekkür ederim, sana minettarım ama pek bulaşmak istemezsin. Bak mesela şu an seni tehdit ediyorum." Söylediklerimde fazla ciddi değildim ve tek kaşımı kaldırıp dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırmak zorunda kalmıştım."Yani burada kalmam için beni tehdit mi ediyorsun?" Dedi sinsice gülümseyerek.
"Bak şu an hastaneye gidemeyiz. Çünkü babam bunu bir şekilde öğrenir ve sorun şu ki ben ona hesap vermek istemiyorum." Dedim sonunda ağzımdaki baklayı çıkararak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK (düzenleniyor..)
Teen FictionKüçük yaşta annesini, kendi gözleri önünde vurularak kaybetmesiyle başladı her şey. Turuncunun en güzel tonuydu Nur Berenoğlu ama annesinin katili olan Hamit Demirtaş'ı bulup intikamını almaya yemin ettiğinde işler tersine dönmüştü ve herkes bilmed...