Sabah, alışkın olduğum için yine yaklaşık aynı saatte kalktım. Ama hemen yataktan kalkmadım. Biraz yatakta telefonla uğraştım. Yaklaşık 25 dakika kadar telefona baktıktan sonra yataktan kalktım. Aynanın karşısına geçip, gece yatmadan önce açtığım saçımı, gül kurusu rengindeki tokamla bağlayıp, odamdan çıktım.Annem şu an kahvaltı hazırlıyor olmalıydı. İlk önce elimi yüzümü yıkadım, daha sonra mutfağa girdim. Annem kıymalı yumurta yapıyordu.
"Günaydın!" dedim, masaya oturarak. "Günaydın canım. Masaya oturmadan bi' babanı uyandırda gel. Kahvaltı yapmadan gitmesin işe." dedi annem ocağın altını kapatıp, tavayı masaya koyarak.
"Ben kaldırmasam. Şimdi bana laf etmesin, biliyorsun." dedim. Çünkü adam beni gördüğü her yerde haklı haksız laf söylüyordu. Artık onunla karşı karşıya bile gelmek istemiyordum. İnsan babasını görmek istemez mi? Diye sorarsanız bana görmek istemez. Bana yaptıklarını yaşasaydınız eğer sizde anlardınız. Neyse.
"Yok kızım, laf etmez hadi kaldır gel." dedi, annem. "Peki." diyerek, annemgilin odasına gittim. Kapıyı yavaşça açıp içeriye girecektim ki babam önümde bitti. Bir iki adım gerileyerek konuştum.
"E şey ben u-uyandırmaya gelmiştimde." dedim. Hiçbir şey demeden beni annemgilin odasının hemen karşısındaki duvara ittirdi. Sırtım ağır bir hareketle duvara çarpınca korkuyla ona baktım. O ise muzip bir şekilde gülümsüyordu. Şu an olandan hiçbir şey anlamıyordum.
Üzerime doğru gelip elini saçıma koydu. Kendine doğru çekip yüzünü biraz yana yatırdı. Yüzüme yaklaşırken hızlıca ellerimle onu ittirdim ve yüzüne bir tokat attım. Tam konuşacakken eliyle ağzımı kapattı.
"Sakın! Sakın o ağzını açma. Açarsan sonuçlarını çok büyük bir şekilde katlanırsın." dedi ve hızlıca mutfağa doğru gitti. Bense orada öylece donmuş kalmıştım.
İlk defa böyle birşeyle karşılaşmıştım. İlk defa biri bana dokunmaya çalışmıştı. Ve o kişi de öz babam. Öz babam. Hâlâ aklım almıyor. Bir baba nasıl kızına böyle bir şey yapabilir? Bir baba değil kimse kimseye yapmamalı.
Hemen lavaboya gittim. Yüzüme birkaç kez su çarptım. Yan tarafta asılı duran beyaz havluyla yüzümü kuruladım. Banyodan çıkarak mutfağa geçtim. Ama hâlâ titrediğimi hissediyordum. İçeriye girip masaya oturdum.
"Nerede kaldın kızım?" diye sordu annem. Tabi kocasının yaptığından habersizdi. "Geldim anne işte." dedim, bir şey olmadığını belirterek. "İyi misin, sen? Yüzünün rengi atmış." dedi, olandan haberi olmayan annem. Babam olacak adama döndüm baktım. Çok rahat bir şekilde kahvaltısını yapıyordu. Bu saatten sonra ona diyecek tek sözüm yazıklar olsundu.
"İyiyim anne bir şeyim yok. Açlıktan olmuştur. Yiyeyim geçer." dedim ve kahvaltımı yapmaya başladım.
🗝️
Sabahki olay yüzünden hâlâ durgundum. Kendimi pek iyi hissetmiyorum. İnsan babasından bile böyle bir şey görünce kötü oluyordu tabi. Bundan kimseye de bahsedemiyordum. Eğer anneme söylersem, hem benim hem de annemin başına iş açacaktı. En iyisi şimdilik sessiz kalmaktı.
Çalışma masamda oturmuş, boş bir defter açmış ona bir şeyler çiziyor, daha doğrusu karalıyordum. Belki kafamı dağıtırım, düşüncesiyle oturmuştum buraya. Ama pek de işe yaradığı söylenemez. Ya da benim üzerimde işe yaramıyordu.
Aniden gelen bir daralma ile odamda ki balkona çıktım. Derin nefesler aldım ama hâlâ iyi hissetmiyorum. Dışarı çıkıp, biraz dolaşsam daha iyi olacaktım. Zaten saat daha 14.21'di. Dolaptan üstüme koyu yeşil bir t-shirt, altımada bol bir kot pantolon giydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİSAL-İ AŞK (Yarı Texting)
Teen FictionBazı şeyler tesadüfdür, bazı şeyler ise sadece şanstan ibarettir, bazılarında ise de kader vardır. Peki ya bizimkisi? ◍●◍●◍● Babası tarafından önce sözlü şiddet sonra ise tacizlere mağdur kalan Almila, şans eseri -veya kader- ona iyi geleceğinden...