Sabah uyandığımda o adamın erkenden evden çıktığını öğrendim. Onun evde olmaması benim daha rahat hareket edebileceğim anlamına geliyordu. Hem normal açıdan hem de bugün anneme söyleyeceklerim açısından.
Annemle sessiz geçen bir kahvaltının ardından markete gitme kararı aldık. Bu süreçte bende anneme olanları nasıl anlatabilirim, nasıl daha iyi izah edebilirim düşünürdüm.
Markette, toplamda 76 lira 30 kuruş harcadıktan sonra oradan ayrıldık. Eve varmamız 18 dakika sürmüştü. Normalde 15 dakika sürüyordu ama biz yavaş yavaş yürüyerek geldiğimiz için biraz geç gelmiştik.
Marketten aldığımız eşyaları da yerleştirdikten sonra, sonunda annemle başbaşa kalabilmiştim. Annem salondaki ikili koltuklardan birine rahat bir şekilde oturmuş el örgüsünü yapıyordu. Ben ise tekli koltuğa oturmuş kendimi konuşmaya ayarlıyordum. Tabii ki basın açıklaması falan yapmayacaktım ama yine de heyecanlıydım. Çünkü burada ciddi bir şey söz konusuydu ve ortada annemin bana inanıp inanmama ihtimali de vardı. Ama bana inanmak zorundaydı. Yoksa ben daha fazla böyle yaşayamadım. Annem inanmazsa, polise bile gidebilirdim ama bana annem inanmıyorsa polis mi inanacaktı? Bir de eğer Türkiye'de yaşıyorsam.
İçime derin bir nefes çekerek söze başladım.
"Anne ben sana bir şey söylemek istiyorum." dedim annemin yüzüne bakarak. Benim konuşmamla annem de örgüsünü kucağına koyup bana baktı.
"Hayır olsun kızım?" dedi sorarak.
Tekrardan içime derin bir nefes çektim.
"Ee..." diyerek lafı ağzımda geveledim. "Kızım söyle ne söyleyeceksen, geveleme lafı ağzında."
"Anne ben sözlü ve fiziksel olarak tacize uğruyorum." dedim tek nefeste. Annemin gözleri kocaman açıldı. "Kızım ne diyorsun sen? Kim seni taciz edebilir? Evden çıktığın bile yok ki?"
"Dışarı çıkmama gerek yok ki." dedim isyankâr bir sesle. "Ne demek yok? Kızım şu an dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum?"
Hâlâ anlamadı ya? Nasıl anlamaz, fark etmez? Herhalde bir kenarda ölüp gitsem onu da fark etmeyecekti.
"Anne hâlâ anlamadın mı gerçekten?" Annem hafif kaşlarını çatıp usulca kafasını salladı. "Babamdan bahsediyorum anne! Hani şu senin kocan olan benimde babam olan adamdan! Tabii ne kadar baba kelimesini hak ediyor orası tartışılır! Hatta tartışmaya bile gerek yok, o adam hiç hak etmiyor o kelimeyi!" dedim en sonunda. Söylediğim için biraz olsun rahatlamıştım. Ama amacıma hâlâ ulaşmış değildim. Bu yüzden tam rahatlayamamıştım.
"Kızım senin ne dediğini kulağın duyuyor mu? Olur mu öyle şey? Hiç, bir baba evladına öyle bir şey yapar mı? Saçmalama kızım, lütfen." Gözlerim dolmuştu. Biliyordum böyle olacağını, inanmamıştı. İnanmamıştı.
Ne olacaktı şimdi? Ne yapacağım ben? Her gün bu adamla nasıl aynı ortamda yaşayacağım? Annem bile inanmadıysa polis niye inansın? Ama ben amacıma ulaşıp o adamı bu evden gönderecektim. Ne olursa olsun. Bir şekilde bunu başaracaktım. Yoksa bana rahat falan yoktu.
Hızlıca oturduğum yerden kalkıp, annemin yüzüne bile bakmadan salondan çıktım. Dolan gözlerime elimle baskı yaptım, akmaması için. Artık güçsüz durup, ağlamak yoktu. Bana karşı nasıllarsa bundan sonra bende onlara karşı öyle olacaktım.
Odamın kapısını açıp içeri girdim, kapıyı da ardımdan kapattım. Masamın üstünden siyah kulaklığımı alıp yatağıma geçtim. Telefonum zaten yatağın üstündeydi. Yatak başlığına sırtımı yaslayıp, telefonumu açtım. Kulaklığımı da taktıktan sonra Spotify'a girip Mavi Gri'nin şarkılarından rastgele birini açıp gözlerimin kapanmasına müsade ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİSAL-İ AŞK (Yarı Texting)
Novela JuvenilBazı şeyler tesadüfdür, bazı şeyler ise sadece şanstan ibarettir, bazılarında ise de kader vardır. Peki ya bizimkisi? ◍●◍●◍● Babası tarafından önce sözlü şiddet sonra ise tacizlere mağdur kalan Almila, şans eseri -veya kader- ona iyi geleceğinden...