Bir süre arabaya geçip Okan ‘ın gelmesini bekledik. Uzun olmayan bir süre sonunda arabaya geldi. Atay birkaç kez niye bu kadar geciktiğini sorsa da geçiştirdi. Ben hiç konuşmadım.
Eve geldiğimizde dışarıdaki masada bir süre oturduk. Atay olanlardan rahatsızdı fakat babasının verdiği silahla müdahale istemiyorum talimatını anlayamadı. Ortalıkta hiç birşey bilmeden dolaşan biri.. Baksan herşeyin odak noktası kendisi ama hiç birşey bilmiyor! Ben konuşmalarına dahil olmadım pek.
“Sen neden bu kadar sessizsin?” dedi Atay.
“Başım ağrıyor. Yarın konuşuruz. Yorgunum!.” başımın ağrıdığı gerçekti. Okan ile artık yüz yüze birşeyler konuşmam gereken zamandı sanırım ama ben nasıl bu konuda tedirginsem kendisinden de aynı tedirginliğin elektriğini alıyordum. Aslında olayları birbirimize anlatmak değil çekindiğimiz noktalar. Zaten kör topal ilerleyen bu ilişkinin bu yüzleşmeden nasıl bir yara alacağını kestiremiyoruz.
“Konuşmanın bir anlamı da yok zaten. Yatalım uyuyalım.” dedi Atay ve sandalyeden kalkıp eve doğru yürüdü.
Masada ikimiz kalmıştık. Yüzünde arabaya bindiğinden beri tek bir farklı mimik oynamadı. Profesyonelliğine hayranım bu adamın. İnsan gizli saklı bir iş yaptığında bir gözlerini falan kaçırır. Bunda öyle birşey yok! Hiç birşey olmamış gibi tepkiler verdi. Acaba tüpleri alamadı mı diye düşündüm.
Yalnız kaldığımızda aramızda derin bir sessizlik oldu. İkimizde birbirimize baktık ama hiç konuşamadık. Arkamdaki eve baktı bir an. Atay ‘ın tamamen odasına çekildiğine emin olduktan sonra cebinden iki tüp kanı çıkardı ve masaya koydu.
“Tahmin ettiğin gibi, mor kapaklı olanın üzerindeki barkod farklı. Pek anlamıyorum yazılanları ama dış laboratuvara gidiyormuş. Basit kan sayımı tetkiki dış laboratuvara gitmez diye düşünüyorum. Edta’lı dediğin tüp mor kapaklı olan mıydı?”
“Evet...” dedim tüpleri elime alıp barkodlarını okudum.
“Bir daha böyle birşey olursa daha net bilgi ver. Mesela tüpün içindeki maddeyi değil kapak rengini falan söyle...” Masada bana doğru öne eğildi ve kısık sesle devam etti.
“Sizler adli dosyalarla çok fazla uğraştığınız için, adli tıp ile ilgili kimyasallar, kan tüpleri, örnek toplama saklama konusunda yeterli bilginiz var. Bizler öyle bir eğitimi kaba taslak olarak sadece okulda alırız. Onu da sonra pratiğe hiç dökmediğimiz için unuturuz.” dedi ve geri yaslandı. Gözlerine baktım. Demek o da artık dürüst olmaya karar vermişti. Benim onun kim olduğunu bildiğimi bilmediği halde bizler diye başladığı cümlede verdiği detaylar elbette bir mühendise ait bilgiler değil. Oyunu bir kenara bırakalım demek istiyor. En azından ikimiz arasında böyle olmalı!
Buna şaşırdım ama bir yandan sevindim. Çünkü ilişkimizin en az yarayla kurtulacağı yol buydu. Birbirimizden birşeyler saklamaya devam ederek sadece kendimize zarar verirdik. Aynı fikirde olması beni mutlu etti.
“Yardımın için teşekkür ederim.” dedim ve arkama yaslandım.
“Dürüst mü oluyoruz bundan sonra?!” dedim gülerek.
Biraz düşündü. Kararsız bir yüz ifadesiyle konuşmaya başladı.
“Şimdiye kadar birbirimize dürüst olmamamızın nedenlerini ikimizde anlayacak kapasite ve mesleki yeterlilikte insanlarız. Bunu daha önce yapmadığımız konusunda karşılıklı bir suçlama yapacak değiliz!”
“Aynı geçerli nedenlerimiz olduğu konusunda hem fikiriz!” dedim.
“İş konusu bizim dışımızda, ilişkimizin dışında bir konu. Sorumluluklarımız tabi ki devam edecek fakat kendi aramızdaki olaya bunu yansıtmadan sürdürmek istiyorum.” Ciddiyim diyor! İlişkimiz benim için önemli, olayların dışında tutalım ki olaylar bittiğinde devam etsin diyor sanki!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEDA +18
Teen FictionEllerim arkadan sandalyeye kelepçe ile bağlanmıştı.. Az önce dövüştüğümüz için ikimiz de yara, bere ve kan içinde kalmıştık. Kaybeden bendim ve birazdan beynimi dağıtacak kurşunun tenimi delip geçeceğini bildiğim halde düşmanıma gülümseyerek bakıyor...