Arabaya binip olay yerinden uzaklaşırken sessizdik. Başımı arkaya koltuğa yaslayıp düşündüm. Bu uyuşturucu baronu benim onun peşimde olduğunu bilmiyordu. Daha doğrusu adının bana verildiğini bilen tek kişi Mehmet Akıncı! Durduk yere ortada birşey yokken ve ben daha üstlerine doğru bir adım atmamışken neden beni hedef tahtasına koydular..!
Mehmet Akıncı ikili oynuyordu. Tavşana kaç, tanıya tut deme stratejisi! Severim bu stratejiyi fakat oyunda olmadığım zamanlarda!!
“Ne düşünüyorsun?” dedi Okan.
Gülümseyerek ona baktım. Direksiyonu tutan güçlü kolları şuan çok iştah açıcı duruyordu.. Bu kolların arasında kıvrandığımı düşündüm.
Cevap alamayınca gözünü yoldan ayırıp bana baktı.. Göz bebeklerim, bayıldığım kaslarından gözlerine doğru isteksizce çıktı..
“Seni!!” dedim. Mehmet Akıncı’yı düşünüyorum desem olmazdı şimdi..
“Bu kadar düşünüyorsun da veremedin gitti..” dedi kahkaha atarak..
“Kısmetimde mi yoksun anlamadım ki, bu kadar isteyip de veremediğim kimse olmamıştı şimdiye kadar..” dediğimde yüzü asıldı.. Derin ve sinirli bir iç çekti..
“Sen böyle konuşmaya devam et! Birgün elimde kalacaksın!!”
“Tazeciğim, çıtır çıtırım, kimsenin eli elime değmedi desem inanacak mısın sanki..” dedim alaylı bakarak.
“Yaşanmışlıklarını sorgulamıyorum, sorgulamadım, sorgulamam! Olmuş bitmiş. Sürekli dile getirmen yoruyor beni! Doğru diye her şey her an söylenmez!!”
“Tamam baba!!” dedim dalga geçerek. Kızgın baktı yüzüme..
Ona doğru yaklaştım. Parmaklarımı bileklerinden başlayıp aşık olduğum kaslarına doğru çıkardım.. Kafasını hafif gülerek sağa sola salladı.
“Gerçekten araba fantezin mi var?”
“Aslında yok. Evde olmuyor ne yapayım..” dedim.
Başımı omzuna yasladım. Benden tarafta direksiyonu tuttuğu elini indirip bacağıma koydu ve hemen sarmaşık gibi koluna sarıldım. Kaslarını elledim fark ettirmeden..
Sanki kaslı adam görmedim amına koyayım bende bir tuhafım. Erkek çoğunluklu olan bir kurumda yıllarca çalıştım ve çalıştığım bölümler genelde böyle güçlü kuvvetli kaslı polislerin çalıştığı bölümlerdi. Görmemiş gibi adamın kaslarını yiyecektim nerdeyse! Fırat abimin de vardı. Tabi ona hiç o gözle bakmadım ama içimdeki duygu merak olsaydı eğer onun kaslarını elleyebilirdim ama hiç bende merak başta olmak üzere Okan ‘a hissettiğim duyguların hiç birini uyandırmamıştı.
Bu adam farklı hissettiriyordu. Bedenini, düşüncelerini, hislerini vücudunda var olan herşeyi bilmekle kalmayıp ezberlemek istiyordum. Zihninin en derinlerinde olan kendinden bile gizlediği düşüncelere kadar herşeyi.
Onu düşman kategorisine koymuş olsaydım eğer hislerini yada düşüncelerini merak etmezdim. Karşı safımda olan insanların benim için ne düşündükleri zerre kadar umurumda olmazdı. Ama bu adamın hislerini öğrenmek istiyordum.
Ketum biriydi. Karakter olarak az konuşur ve sadece ortamı izlerdi. Fikirlerini sık sık dile getirmezdi. Gizemli mi gelmişti bana!? Atay ile ne kavgalar ettik, ortalık alev aldığı zaman dahi tek kelime etmemişti. Sadece tepkilerimizi izliyordu. Avına odaklanan bir kartal gibi. En gergin ortamlarda sinirle ağzımızdan çıkabilecek kelimeleri takip ediyordu. Neden!?
Düşüncelerini anlayamıyordum. Ona karşı kalkanlarımı indirmek istediğimde hep bu manzara geliyordu aklıma. En gergin zamanlarda susup etrafı dikkatle izlemesi! Benim ajan olduğumu düşünüyor olabilir miydi?
Başımı omzundan kaldırıp gözlerimi kısarak şüpheyle yüzüne baktım. Başımı kaldırmam dikkatini çekti ve o da bir an gözünü yoldan ayırıp yüzüme baktı. Anlayamadı..
“Nee?!” dedi.
“Yok birşey!” dedim omuz silkerek..
Evin önüne geldiğimizde araçtan indik. Atay ortalarda görünmüyordu. Kapıya yaklaştığımızda Okan ‘ı kolundan çekip durdurdum.
“Benim eve geçsek ya bu yok ortalıkta boşver!”
“Arayıp haber verdiğimi biliyorsun. Merak eder!” Yüzümü ekşittim..
“Merak edip ne yapacak acaba iyiyiz işte. İşimiz gücümüz var!” derken kapı açıldı ve kapıdaki Atay ‘dı.. Başıyla içeriyi işaret etti. Gözlerimi devirdim.
Salona geçerken arkamızdan geliyordu.
“İyi olmanıza sevindim.. Kimin yaptığına dair fikriniz var mı?” dedi yüksek sesle. Yüksek sesle konuşması dikkatimi çekti arkama ona döndüm gözlerimi kısarak.
Kulağıma eğildi. “Babam içerde!” diye fısıldadı. Ağzımdan yanlış birşey çıkmasın diye uyarıyor aklı sıra..
“Öyle mi!!?” dedim sessizce.
“Atay bu adamlara daha parmağımı bile kaldırmamışken üzerime yürümelerinin tek açıklaması var.. Baban onları üzerime saldı!!!” dedim bağırarak. Okan hızla döndü bana ve Atay ‘da her an bir yerlerimi kırıverecekmiş gibi baktı.. Salona doğru ikisini geçip ilerledim ve salonda Mehmet Akıncı söylediklerimi duymuş olarak hafif tebessüm eden yüzüyle bana bakıyordu.
“Aaaaa Mehmet bey sizde mi burdaydınız! Bende tam sizden söz ediyordum. İyi insan lafının edileceği ortamda bulunurmuş..” dedim gülümseyerek.
“Geç otur Ferah..” dedi sakin bir tonla.
“Gerek yok yorgunum. Evime geçeceğim Mehmet bey!”
Ayağa kalkıp yanıma kadar yürüdü.
“Ben seni öldürmek istesem...” dedi ve arkamda birisine baktı. Okan ve Atay yanımda olduğuna göre arkamdaki kimdi bilmiyordum ama içinde gram korku olmayan gözlerle başımı dikleştirip ona bakmaya devam ettim.. Bu halim onun nedensiz hoşuna gitmişti. Kısa süre dudakları yukarı kıvrıldı. Başımın arkasına dayanan silahın namlusu ile yüzündeki gülümseme silindi..
Bu kez ben ona alaylı gülümsedim..
“Bunu iş yaptığım adamlara mı yaptırırım yoksa kendi adamlarıma mı?” başıma silah dayayan adama tekrar baktığında silahı ateşe hazır hale getirmişti. Duyduğum sesle gözlerimi dahi kırpmadan bakmaya devam ettim. Okan ve Atay şokta olabilirlerdi çünkü sesleri çıkmıyordu ama Okan bileğimden tutmuştu kimseye fark ettirmeden..
“Kendi adamlarınıza yaptırdığınızda sonuca ulaşacağınızı biliyorsunuz. Ama iş yaptığınız adamların ne kadar beceriksiz olduğunu bildiğiniz için yapamayacaklarını da biliyordunuz!!”
Bana doğru bir adım attığında Atay araya girmek istedi fakat elimle Atay ‘ı aramızdan çektim.. Kimsenin korumasına ihtiyaç duymam!!
“Ve?” dedi.
“Siz benim gözümü korkutmak istediniz. Onları benim üzerime saldınız çünkü zaten öldürmeyeceklerdi. Sadece gözümü korkutup sizden emir almadan bir daha bir işe kalkışmamı istemiyorsunuz!”
“Doğru olan da bu değil mi!”
“Sizin doğrularınız bu! Düşmanlarınız size ateş ederken sizi korumamı, fakat namlu bana döndüğünde hiç birşey yapmadan beklememi istiyorsunuz! ”
“Hayır! Ben seni de tüm düşmanlarıma karşı korurum. Kimsenin önüne atmam!”
“Gerçekten mi?” dedim alaylı bir gülümseme ile.
“Bugün attım, çünkü yanlış yaptın! Benim iş yaptığım adamı kafana göre gidip evinde öldüremezsin!”
Atay babasının bunu bildiğini yeni öğreniyordu. Sinirli bir nefes verdi.
“Ama yaptım!” dedim. Özgüven dolu bir bakışla. Ellerimi iki yana açıp bedenimi gösterdim. “Ve halen bana birşey yapamadınız..”
“Sınırları keşfetmeyi çok iyi biliyorsun Ferah! Bu uğurda ölümü göze alacak kadar cesur davranıyorsun. Fakat benim sınırlarım mayınlıdır. Tehlikeli sularda yüzüyorsun!”
“Ben sınırlarımı çoktan keşfettim Mehmet Akıncı. Şuan bana ateş edemeyeceğiniz bir yere duruyorum..” aslında halen keşifte olduğum doğruydu.
Derin ve sinirli nefesler aldı.. Gözlerini gözlerimden ayırmadı. Bir an gözleri arkamdaki adamına yanlışlıkla bile kaydığında tetiğin çekileceğini biliyordum ama onun da fark ettiği gibi cesurdum ben!
“Bugün sana daha fazla ileri gitme mesajı vermiştim ama mesajı aldığın halde ileriye yürüyorsun.”
“Daha da ileriye gideceğimi bildiğiniz halde hala öldürmüyorsunuz!!”
Elini ‘indir ‘ anlamında aşağıya hareket ettirdiğinde arkamdaki adam silahı indirdi. Atay ve Okan sessizce tuttukları nefeslerini verdi. Ben hala korkusuz gözlerle bakıyordum Mehmet Akıncı ‘ya..
Son adımını atıp bir nefes kadar yakınıma geldi.
“Ben bu cesareti ,korkusuzluğu tanıyorum Ferah. Ben bu gözleri tanıyorum! Fakat senin bunu bilip bilmediğinden şüphe ediyorum!” dedi manidar biçimde gülümseyerek..
Atay ‘a döndü..
“Yarın akşam ki davette nişanınızı ilan edeceğim!” dedi.
Sert adımlarla evden çıktı..
Atay şaşkın, Okan şaşkın, ben her zaman ki gibi sakin!!
“Ne demek istedi?!” dedi Atay.
Gidip sakince koltuğa oturdum ama şuan sakin kalabilmem benim için bile bir mucizeydi!
“Atay bence baban kafayı yedi. Şirkette aldığı kararları dahi akıl sağlığı yerinde raporu alarak imzaya açmalısınız!” dedim.
“Adamı senin öldürdüğünü anlamış, eğer sen söylemediysen! Bence kafayı yediği anlamına gelmiyor bu! Sana dikkatli olmanı söyledim Ferah!”
“Atay 32 yaşındasın. Daha kaç yılını babanın direktifleriyle yaşamayı düşünüyorsun!”
“Ne demek bu?”
“Gözlüğünü çıkarıp etrafına bak demek! Yarın nişanınızı ilan edeceğim diyor baban, sen adamın ölümüne taktın. Git söyle babana evlenmeyeceğimizi!! Bari bu konuda söz hakkın olsun!”
“Yapmadığımı mı sanıyorsun! Dinlemiyor!”
Koltuktan ayağa kalktım.
“Eee iyi tamam o zaman. Okan ile birlikte sıra konusunda anlaşır öyle gelirsiniz akşamları yanıma!!” Sinirle kapıyı çarparak evden çıktım..
Kendi evime gittim. Buzdolabından bir kutu bira alıp koltuğa oturdum. Televizyonu açtım. Televizyon izlemem normalde ama kafamdaki sesleri duymamak için evde ses olması iyiydi..
Kapı tıklandığında derin bir nefes verdim. Bir zaman verin de düşüneyim amına koyayım ya!! Yerimden sinirle kalktım. Okan ‘dı gelen!!
“Kura da sen mi çıktın? Sevindim buna!!” dedim sinirle..
“Böyle abuk sabuk konuştuğun zaman seni öldürmek istiyorum..” dedi. Sert yüz ifadesini takınmıştı.
Gülümsediği zamanlardan daha karizmatik oluyordu bu ifadesiyle! Her işi bitirdim adama yükseliyorum şuan, kendime inanamıyorum!!
“Abuk sabuk konuşan ben miyim? Mehmet Akıncı mı? Ek süre veriyorum tekrar düşün!”
“Hani kimse sana zorla birşey yaptırmazdı!!”
“Herkes bana mı güvenmiş yani!!” diye bağırdım.
Koltukta arkasına yaslanıp kolunun altına çekti beni...
“Yok kendime de güvendiğim noktalar var tabi!!” dedi başıyla aletini işaret etti. Kahkaha attım..
“Bebeğim Mehmet Akıncı benim zevklerimi umursuyor gibi mi görünüyor sana..”
“Zevklerini ben umursuyorum ve sana tattıracaklarımdan vazgeçemeyeceğine eminim.. Hem çok takılma bu konuya. Olmadı kaçırırım!” dediğinde tekrar kahkaha attım.
“Olur yarın sabah camın altına gel. Bohçamı kafana atarım, kendimi de camdan atarım tutarsın!!”
Omzuma koyduğu koluyla kendine çekti beni. Şakağımdan öptü.
“Kimseye vermem seni! Boşuna kasma kendini!!”
Yüzüne baktım.
“Sen zaten başından beri bu konuda bir şeye güveniyorsun ve hiç sesin çıkmadı. Ya beni bu kadar önemsemiyorsun ya da gerçekten birşeye fazlasıyla güveniyorsun!”
“Sende en baştan beri böyle düşündüğün için benim neye güvendiğimi tespit etmeye çalıştın bu konunun üzerinde gezinerek! Üzgünüm tatlım ama bazı mayınların patlaması için üzerine basmana gerek yoktur. Elinde de patlar!”
“Elimde patlaması gereken başka şeylerden mi konuşsak..” dedim ve kucağına oturdum. Gözlerinin içi güldü.
Gömleğinin düğmelerini açmaya başladığında üstümü çoktan çıkarmıştım. Kaslı kolları belime dolanırken gülümsedim. Öpüşme sesimiz kulaklarımıza dolduğunda daha bir hırsla, istekle öpüşmeye devam ettik. Üzerinde kendimi ona bastırdım..
Sütyenimden taşan göğüslerimi öpmeye başladı. Ellerimi sırtıma koyup kopçayı açtım. Her yerime dokunmasını öpmesini istiyordum. O da beni bu kadar çok istiyor muydu acaba? Gayet azgın görünüyordu şuan. En azından altımdaki aleti bu konuda çok şey söylüyordu. Ama bu adam isteğinden ölse duygularını dile getirmeyen biriydi.. Ve benim bunları duymaya ihtiyacım vardı.!
Ayağa kalkıp pantolonumu kalçalarımı kıvırarak yavaş hareketlerle çıkardım. Gözlerinde ateş yandı.. Yavaşça o da pantolonunu çıkardığında bacaklarının arasında ayakta durdum. Göbeğimi öpmeye başladığında derin bir iç çekip dizlerimin üzerine çöktüm. Sırıtarak koltukta geri yaslandı ve iki kolunu da koltuğun arkasına koydu. Keyifle beni izlemeye başladı.
Aletini elime alıp okşamaya başladım. Dudağını ısırarak derin bir nefes aldı. Dudaklarım aletinin kafasıyla buluştuğunda sesli bir iç çekti başını arkaya atarken. Dil hareketlerim onu kendinden geçiriyordu. Koltuğun arkasına attığı kollarını orda tutmak için büyük bir savaş veriyordu ve sonunda yenildi. Ağzıma sokup çıkarken birden doğrulup yüzümü ellerinin arasına aldı.
“Daha önce kimse için böyle yanmadım ben!” dedi ve dudaklarımı aşkla öptü. Boynuna sarıldım sımsıkı ve yerden kalkıp koltuğa uzandım. Hızla külodumu çıkardı. Zevk noktama eğilirken durdurdum onu.
“İçimde istiyorum artık..”
“Hay hay!!” dedi gülerek..
Koltuğun başlığına başımı koyduğumda bacaklarımın arasındaki yerini aldı. Sanki ilk kez yapıyormuşum gibi bir heyecan vardı ben de.. Kalbim yerinden çıkmak üzereydi. İstiyordum bu adamı herşeyiyle!!
Bacağımın birini omzuna attım. Diğerini beline sardım.. Başımın hemen yanına elini koyup ordan destek alarak cehennem ateşiyle yanan kadınlığıma yavaşça köküne kadar girdi..
Üzerime doğru biraz eğildiğinde omzunda olan bacağım karnıma dayanmıştı ama neyse ki esnek insanımdır. Yine de acıdan buruşturduğum yüzümü gördüğünde omzundan kaydırdı bacağımı ve beline koydu. Dudaklarım onun dudaklarıyla ıslandı. İki elimi yüzüne koydum. Tadını almayı daha çok istiyordum. Dudaklarının eşsiz bir tadı vardı yada bana öyle geliyordu. Başını kendime doğru çekip dudaklarını sertçe emmeye başladım.
İçimde hızlandı. Hızlandıkça inlemelerimiz birbirine karıştı.. Kasıklarım hareketlenmeye başladığında nefesimiz birbirine yetmiyordu, dudaklarımızı ayırıp nefes aldık. Başını boynuma gömdü.. Ellerim sırtını okşarken kasları birden kasıldı ve güçlü bir inleme ile içimde sıcaklığını hissettim. Benim boşalmam ondan daha gürültülüydü.. İçimdeki sıcaklığı hissetmem ile zevk çığlıklarım salonu iletti. Başını boynumdan çıkarmadan emmeye devam etti. Kasılmalarım, çığlıklarım bitene kadar boynumu öptü..
Sakinleştiğimde hala kalbim küt küt atıyordu. Yeni gelin gibi diye düşündüm kendi kendime...
Başını kaldırıp yüzüme baktı. Ellerimi boynuna koydum.
“Bu saatten sonra ben Atay ile evlenmek istiyorum desen bile bırakmam haberin olsun!”
Güldüm..
“Bu saatten önce desem bırakacaktın yani...”
Koltukta yan döndüğümde hemen arkama yattı. Kolunu boynumun altından geçirdi. İştah açıcı kol kasını yastık yapmıştım şuan. Diğer elini göbeğimin altına koyup kendine doğru sertçe çekti bedenimi. Sırtım göğsüne, kalçalarım kasıklarına yapışmıştı..
“Şu saatten önce özgür bir kadındın! Kararlarına üzülsem de saygı duyardım!”
Bacaklarımı okşayan elinin üzerine elimi koydum.
“Hala özgür bir kadınım!”
“Evet sadece benim yanımda özgürsün mesela!!”
Başımı ona doğru biraz çevirdim.
“Okan sormak için geç kaldıysam üzgünüm ama şuan aklıma geldi. Geri kafalı biri değilsindir değil mi canım?”
“Hayır sevgilim değilim! Benimle birlikteyken başkasıyla evlilik planları yapmana veya başkalarıyla birlikte olmana yada aklından başkalarını geçirmene izin verecek kadar gavat değilim sadece!”
“Sevgilim mi dedin sen?”
“O cümle çok daha önemli şeyler anlatıyordu ama sen yine içinden istediğini çekip aldın..”
“Hayır yani Atay olmaz başkası olu.....” diyemeden boynumun altındaki kolunu çenemin altına koyup yukarı doğru bütün gücüyle kaldırdığında nefes alamadığım gibi boynum kopacak zannettim. Bağıramadım bile acıdan.. Kolumu sertçe karnına vurduğumda boynumu serbest bıraktı.
“Sen delirdin mi? Boğarak boynumu kıracaktın!!”
“Abuk sabuk konuştuğunda seni öldürmek istiyorum demiştim..”
“Acıdı ama...” dediğimde çok güzel baktı yüzüme..
“Burda uyuyacaksak yukarıdan pike getirsene hayatım. Üşürüm ben böyle..” dedim.
“Kalk yukarda yatalım o zaman, tutuluruz burda zaten!”
“O zaman taşı beni yukarı, gidecek halim yok!” dedim tebessüm ederek..
“Millete gelince ali kıran baş kesen, bana gelince üşüdüm, halim yok taşı beni, ama acıdı.. ” taklidimi yaparken çok komikti. Kahkaha attım.
“Hiç boşuna kahkaha atma.. Unutmadım ben daha adamların derisini kurbanlık soyar gibi soyduğunu!! Kalk yürü çık odaya! Naz yapacak ya kendini taşıtacak! Uyanık seni!!”
“Ayyy Okan sen benden hoşlandığından emin misin! Nefret ediyor gibisin sanki daha çok!! Şurdan şuraya be canım.. Ne olacak kucağına alıversen!! Bak güçlü kuvvetli kaslı adamsın. Sincap gibi birşeyim ben sana göre.. ”
“İlla taşıtacak kendini...” dedi gülerek.
Koltuktan kalkıp kucağına aldı beni. Göğsüne sokuldum hemen. Daha önce kimseyle böyle temas etmek için yanıp tutuşmamıştım. Ona dokunmak, öpmek, sarılmak için deliriyordum..
Odaya çıkınca beni yatağa bıraktı, kendisi hemen arkama yattı. Yine kol kasını yastığım yapmıştım. Kalçalarımı kasıklarına bastırıp sımsıkı sarıldı. Hemen uyumuşuz.
Dalgın uykumun arasında bedenimde üşüme hissettim. Gözlerimi açmadan bedenimde kollarını aradım. Bulamadım! Gözlerimi açıp baktım yanımda yoktu. Merdivenden inen ayak seslerini duydum. Kendi evine mi gidiyordu? Neden benimle uyumak istemedi? Yataktan fırlayıp pencereye yaklaştım. Eve gitmedi. Garaja doğru ilerledi. Nereye gidiyor ki?
Hızla giyinme odasına geçtim. Altıma eşofman, üzerime tişört üzerine kapüşonlu bir hırka giydim. Ben evden çıkarken Okan aracıyla çıkmıştı bile..
Korumaların yanına gittim ve koruma araçlarından birinin anahtarını alıp evden ayrıldım. Telefonumdan takip programını açtım. Atay ve Okan ‘ın araçlarına minik bir sinyal vericisi yerleştirmiştim. Sinyali okumaya başladığında hemen konuma doğru ilerledim. Programa göre araç yarım saatlik bir mesafeden sonra durmuş. Aracın durduğu yere yaklaşıp kendi aracımı epey bir ilerisine park ettim. Kapüşonumu kapatıp araçtan çıktım.
Etrafı gözlerimle taradım. Ve sahildeki banklara doğru yürüdüğünü gördüm. Dikkat çekmeyecek şekilde arkasından ilerledim. En öndeki banklardan birine oturmuş bir adam vardı. Ona doğru ilerledi. Bankın diğer tarafına oturdu. Diğer adam kimdi!
Ne konuştuklarını bu mesafeden duyamıyorum. O tarafa doğru böcek fırlatıp daha geriden dinleme de yapabilirdim fakat kendi arabamla çıkmadım evden ve üzerimde de böcek taşımıyorum.. Biraz oturdukları banka yaklaştım ve evsizlerin yaptığı gibi iki sıra arka taraflarından banka sırtım onlara dönük olacak şekilde yattım.
“Evlilik durumundan kendi kurumunun bilgisi var mı?” dedi Okan.
“Söylemiştir! Onlar bir çözüm bulurlar, biz karışırsak olmaz.”
“Onlar kardeş! Böyle birşey mümkün değil olamaz. Devlete çalışıyoruz diye de her şeye eyvallah diyemeyiz. Çocuğun soy bağını değiştirip uygunsuz evlilik yaptırmaya neden olmaktan yargılanırsınız..”
“Evlat sakin ol! Onun soy bağını biz değiştirmedik. Konu oraya gelirse bile yargılanacak taraf biz değiliz. Dediğim gibi kendi kurumu bunun için bir önlem alacaktır.”
“Kız biliyor mu Aslı Akıncı olduğunu?”
“Onu bize sen söyleyeceksin! Her kurum personelini korumak için özel durumuyla ilgili bilgileri ne kadar ortak bir operasyon dahi olsa gizler. Neyi bilip bilmediğini bilmiyoruz. Sormayız! Biz bize verilen görevi yaparız. Senin görevin de onların arasına 5 yıl önce sızarak, 5 yıl sonra hazır olduğunda orayı ateşiyle cehenneme çevirecek kişinin yolunu açmak ve onu korumak! Çünkü içeriden birinin desteği olmasaydı orda kimse tutunamazdı. Şimdilik ona orda bir yer edinmesi için yardımcı oldun. Bundan sonra da tek görevin onu sadece korumak!”
“Onun bilip bilmediğini sorgulamam dedikodu boyutunda değildi. Bilmiyorsa ve öğrenirse eğer taraf değiştirir mi!? Güç ve para herşeyi herkesi değiştirir!”
“Doğru! Ben personeli tanımıyorum. Dosyasını da görmedim birşey diyemem. Fakat bu durum için de, kendi yuvasının oluşturmuş olduğu planı vardır illaki!”
“Yani?”
“Taraf değiştirir ise bu personelde ifşa işe yaramaz. Çünkü dışarıdan değil, aileden! Daha sıkı sarıp kollayacaktır onu Mehmet Akıncı!”
“İfşa değilse ne?” Okan ‘ın sesi yükselmişti.
“İnfaz! Bunlar olmasını istemediğimiz şeyler elbette ki zaten bu operasyon için yetiştirilmiş biri, ben ihanet olacağını sanmam. Diyelim ki oldu infaz edilir. Taraf değiştirirse eğer operasyon ile ilgili tüm bilgileri konuşma durumu olur ki alt kıdemdekileri geçtim, üst bürokratlar bunu göze alamaz. İnfaz edilir!”
Bir süre sessiz kaldı Okan.
“Hangi tarafta durursa dursun ölüm ihtimali en yüksek ihtimalken ben onu nasıl koruyacağım?!”
“Seni sırf bu iş için çok uzaklardaki özel kuvvetler birliğinden alıp getirdik. Teknoloji, teknik, bilim, fizik konusunda eğitimli ve başarılı biri olman gerekiyordu ki Atay ile birlikte bir işler yürütebilin. Emniyet bizden bilgi olarak bu kadar donanımlı aynı zamanda mesleğiyle ilgili en kötü zamanlarda en doğru kararları alabilen, güçlü, akıllı, dikkatli, plan yapma, kurtarma konularında uzman ve eğitimli birini talep ettiğinde belki haritasını çıkardığım maksimum 4 kişi vardı. Ama bu işi en iyi yapabilecek kişi sendin.. Her durumda orda en iyi kararlar alacağına şüphem yok..” dedi. Bir süre sessiz kaldı sonra derin bir nefesle devam etti adam.
“Kız güzel mi?”
“Çok güzel!” dediğinde ses tonundan gülümsediğini hissettim ve arkam dönük şekilde bende gülümsedim.
“Ve becerikli, akıllı, her konuda çok iyi. Ortalığı birden karıştırıp bir anda bir şekilde tüm oklar üzerinde döndüğünde dahi tek sözüyle sıyrılabiliyor. Geceleri uyuduğundan şüpheliyim bu kadar karmaşık plan yapıp bu planı ilmek ilmek dokumak için saatlerce düşünüyor olmalı! Çok cesur, ölümden korkmayacak kadar cesur! İlk zamanlar cesaretine hayran kalmıştım. Rol yapıyor sandım ama değil! Mehmet Akıncı’nın karşısında bir duruşu bir meydan okuması var, izlerken sırıtmamak için zor tutuyorum kendimi!” dedi Okan. Ayy bu adam aşık bana!!
“Aynı kanı taşıyorlar. Cesaret ve liderlik vasfı genetik olarak insanda var olan bir özelliktir. Mehmet Akıncı ‘yı kendi silahıyla vurmak için devlet bu kızın üzerinde çok durmuş anladığım kadarıyla. Var olan karakteristik ve genetik özelliklerine bilgi, tecrübe, beceri eklenmiş.”
“Baştan kızı olduğunu bilerek içeri soksalardı keşke bu kadar zahmete ne gerek vardı ki?”
“Mehmet Akıncı bundan şüphelenirdi! Yine elbette kızını bağrına basardı çünkü çok aradı yıllardır arıyor.. Kabullenir ve severdi fakat şüphelenirdi.”
“Bence yine şüpheleniyor. Bugün öyle birşey söyledi. Bu cesareti korkusuzluğu, bu gözleri tanıyorum ben ama senin bunu bilip bilmediğinden şüphe ediyorum dedi..”
“Kıza mı söyledi.!?”
“Aynen! Hemde kafasına silah dayadıktan sonra söyledi..”
“Bak bu evlilik konusunu Akıncı şüphesinden dolayı ortaya atmış olabilir dikkatli ol. Yani kızın bunu bilip bilmediğini sorguluyor bence şuan. Kimse kardeşiyle evlenmek istemez. Bunu dayatıp itiraf bekliyor olabilir!”
“Aklıma gelmedi değil. Ama şüphelense bile hiç bir baba böyle birşeye izin vermez. Akıncı bu konuda kararlı!”
“Yada size öyle görünüyor! Onun oyunları bitmez! Ama kızı da en az onun kadar zeki diyorsun. Bakalım neler olacak!”
Bankın üzerinden kalkıp hızlıca arabama doğru ilerledim. Ben yanımdan kalkıp başkasına gitti diye düşünmüştüm ama duyduklarım ile gülümsedim. Arabama oturduğumda bankların olduğu tarafa baktım yavaş adımlarla arabasına doğru gidiyordu.
Ondan önce hareket edip eve ulaştım ve yine kafamda düşüncelerle uykusuz sabahladım.
Sabah uyandığımda bizimkiler evden daha çıkmamıştı. Bahçeye hazırlanan kahvaltı masasına yerleşip karnımı doyurmaya başladım. Çok geçmeden Okan geldi ve karşıma oturdu. Birşey söylemedim. Masaya öne doğru eğildi.
“Günaydın..” dedi.
“Günaydın..” diye mırıldandım.
“Ne bu böyle suratın kırk karış?” dedi.
“İlk seviştiğimiz gecede terk edilmenin şokunu yaşıyorum. Bence fazla gözüme gözükme bugün!” dedim.
“Terk etmedim!” diyebildi.
“İyi haberin olsun o zaman ben seni terk ettim!”
“Sabah sabah Ferah saçmalama allah aşkına!”
Masaya Atay geldiğinde ikimizin de yüzüne baktı.
“Yine ne oldu!?” dedi hafif gülerek.
“Arkadaş benden verim alamamış. Gece ikinci turu dönmeye başkasına gitti de onu konuşuyorduk. Memnun kaldı mı diye soruyordum..” dedim gözlerimle Okan ‘ı yiyerek.
“Yapmadım ben öyle birşey!” dedi yüksek sesle.
“Yanlış anlamışsındır Ferah..” dedi Atay.
“Evet canım hep ben yanlış anlarım..”
Atay dönüp Okan ‘a sorgular gibi baktı.
“Valla yapmadım ya!!” diyerek ellerini iki yana açtı Okan.
“Neyse ne çok önemli değil! Bugün babana evlilik konusunda ikna olduğumu söyleyeceğim Atay. Bilgin olsun!” dedim.
İkisinin de suratı görülmeye değerdi.
“Ferah Okan ‘a kızgınsın diye böyle birşey söylüyorsun ama yanlış bir karar..”
Elimle durmasını işaret ettim.
“Atay yanlış yada doğru ve bu konuda zaten yapabileceğimiz başka birşey yok. Ben babanın tutumundan böyle anlıyorum. Sende buna alışsan iyi edersin!” dedim ve çantamı almak için evime doğru yürüdüm.
“Lan sikerim senin karı kız bokunu!” dedi Atay. Arkam dönük yürürken konuşmalarını duyuyordum.
“Yahu yapmadım diyorum. Evden ayrıldım ama kadına falan gitmedim. Beni bilmiyor gibi konuşma. Bir arkadaşla buluştum erkek!”
“Git anlat derdini o zaman! Ferah evet derse yarın nikah masasında buluruz kendimizi! Sen bilirsin yani!” dedi Atay sertçe..
Eve girip kapıyı kapattığımda kahkaha attım. İyi oldu bu durum! Mehmet Akıncı herşeyin farkında ve benim kardeşim ile evlenip evlenemeyeceğimi kontrol etmek için bu fikri ortaya attıysa eğer ben o riski alırım.
Bende Atay ile nikah masasına oturabilecek cesaret var! Peki o nikahı kıydırabilecek cesaret Mehmet Akıncı ‘da var mı? Deneyip görelim..
Çantamı alıp kapıyı açtığımda karşımda Okan vardı. Dışarı çıkmak istediğimde beni geri evin içine itti. Düşmemek için dengemi zor sağlamıştım. Bu adam cidden sert seviyor..
“Ne yapıyorsun sen?” dedim sinirle.
Parmağıyla koltuğu işaret etti.
“Otur şuraya konuşacağız!”
“Öyle mi? Emredersiniz! Ama ben yapmam! Sen otur ne konuşacaksan kendi kendine anlat! Akşam ben dönünce özetlersin!” deyip kapıdan çıkmak için hareketlendiğimde kolumdan tutup kolumu geri çevirdi ve sırtıma yasladı. Yüzümü sertçe duvara dayadı. Gerçekten sert seviyor!
“Ben konuşacağım sen dinleyeceksin!” dedi kulağıma.
Başımı hızla geriye kafasına doğru vurduğumda sanırım darbe tam kaşının üzerine gelmişti ve acıyla kolumu bıraktı birkaç adım geri gitti.
“Sen bu ucuz hareketler ile beni burda oturtabileceğini mi sanıyorsun gerçekten!” dedim ve az önce darbe alan kaşını eliyle ovalarken yüzüne sert bir yumruk attım.
“Ferah sadece konuşalım. Ben kadına falan git...!” diyemeden kasıklarına tekme attım. Bu hikayede yanan Okan olacak demiştim değil mi!!
Kasıklarını tutarak koltuğun üzerine yayıldı. Umarım çok zarar görmemiştir. Bindiğin dalı kesmek oluyor bendeki de!!
Kapıyı açıp dışarı çıktığımda boynuma arkamdan dolanan kollar ile bir an nefesim kesildi.
“Benim dişi kaplanımın dayak yiyesi var sanırım bugün!” dedi yine kulağıma..”
Ellerimi sert kollarının üzerine yavaşça koydum ve bileğinden dirseğine kadar bütün kolunu tırnaklarımla bastıra bastıra kanatana kadar çizdiğimde bağırarak kolunu geri çekti.. Hakikaten kanamıştı kolu. Manikürü güzel yapmışım aferin bana dedim içimden tırnaklarıma bakarak.
Çeneme aniden yediğim yumruk ile yere yapıştım. Damağım zonkladı!
“Kadınsın diye vurmak istemedim ama bu dilden anlıyorsun!” dedi yanıma sinirle gelirken.
Bacaklarımın arasına adım attığında dizine sertçe tekme attım ve muhtemelen dizi boşluğa geldiğinde yere düştü. Hızla ayağa kalkıp suratına tekme attığımda tamamen yere yapışmıştı. Karnına oturup yüzüne üst üste yumruk atmaya başladığım, kollarımın altından tutan Atay beni Okan ‘ın üzerinden çekmeye çalıştı.
“Lan ne yapıyorsunuz manyaklar!!” diye bağırdı..
“Bırak beni seni de döverim Atay!”
“Kızım delirdin mi! Aldatıldım diye adamı mı öldüreceksin!”
“Lan aldatmadım sikerim belanızı!!” diye bağırdı Okan.
“Bence de o kadar salak olamazsın! Adamların derisini yüzdüğü görüntü hala hafızamda benim. Onlara onu yapan sana ne yapmaz!” dedi Atay beni üzerinden çekerken..
“Gitmedim başka kadına falan ben Ferah!” derken Atay ‘ın beni üzerinden çekmesi ile ayağa kalkabilmişti..
Tekrar üzerine yürüdüğümde Atay araya girdi.
“Önce sakinleşin! Sonra konuşun!”
Okan ‘a baktım burnu kanamıştı. Normalde özel kuvvetler askeri biri ne kadar eğitimli olursa olsun bir kadına yenilmez ve benden çok daha fazla güçlü. Ama bana vurmaya kıyamadı! Acıdım o halini görünce..
Kolumu Atay ‘ın kollarının arasından çekip arabaya doğru yürüdüm. Onların aracına değil öndeki koruma aracına bindim..
Parmaklarım ile çenemi kontrol ettim. Eli de ne ağırmış! Çenem koptu sandım.. Şu olaylar bittikten sonra kavga etmemek lazım bu adamla..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEDA +18
Roman pour AdolescentsEllerim arkadan sandalyeye kelepçe ile bağlanmıştı.. Az önce dövüştüğümüz için ikimiz de yara, bere ve kan içinde kalmıştık. Kaybeden bendim ve birazdan beynimi dağıtacak kurşunun tenimi delip geçeceğini bildiğim halde düşmanıma gülümseyerek bakıyor...