YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

21.5K 1.1K 48
                                    

Merhabaaaa

Öncelikle bölüm için çok geçtiğim için üzgünüm ama duyurumu okuyanlarınız varsa cidden çok çirkin şeyler yaşadım ve zihinsel olarak toparlanmam uzun zamanımı aldı.

Tam toparlandım derken bu sefer korona oldum, bu sefer fiziksel olarak çöktüm. Yani anlayacağınız bu iki ay bana zehir gibi geldi.

Sizden ricam bu bölüme olabildiğinde yorum yapmanız, varlığınızı hissetsem de görmeye ihtiyacım var🙏

Ayrıca burada olmadığım süre zarfında çok güzel bir artış olmuş, bu beni gerçekten çok mutlu etti. Oy verip, arkadaşlarınıza önermeye devam eder misiniz? 🥲

Şunu da belirteyim; hikâye tamamlanmak üzere, bu bölüm geçiş bölümü olduğu için size sade gelebilir ama bundan sonra ki iki üç bölüm gerçekten karışacağız🙄🙄

Keyifli okumalar parıldayanlarım

Bana aşağıdaki hesaptan ulaşabilirsiniz;
Instagram; gulsumm.bilgin

Uyandığımdan beri yataktan kalkmamış, yüzük parmağımda yabancısı olduğum o ağırlıklardan gözlerimi alamıyordum. Asaf'ın bana aldığı yıldızlı yüzük ve alyans parmağımda o kadar güzel görünüyordu ki, dakikalardır onlara bakmaktan kendimi alamıyordum. Dünden beri bir nebze olsun yüreğimden eksik olmayan heyecanla parmağımı dudaklarıma yanaştırıp, yüzüklerime uzun soluklu bir öpücük bıraktım.

Bacaklarımı örten ince battaniyeyi açıp yataktan kalktıktan sonra aynı hızla dolabımın önüne geçtim. Lacivert, üzerinde küçük beyaz yıldızların olduğu askılı elbiseyi çıkarttım. Gece yatarken üzerime giyindiğim tişörtü çabucak çıkartıp, elbiseyi giyindim. Sıcak yüzünden ensemi terleten saçlarımı topuz yaparken, makyaj masamda duran fön fırçasıyla kâküllerimi düzelttim.

Makyaj yapma gereksinimi duymadan telefonumu da alarak koşar adımlarla odadan çıktım. Mutfaktan gelene tıkırtıları duyduğumda adımlarım beni direkt oraya yönlendirdi. Yüzümde gizleyemediğim heyecanımın verdiği bir gülümseme ile "Günaydın," diyerek mutfağa girdiğimde bütün bakışlar beni buldu. Dedem başköşede oturmuş, burun kemerinden aşağıya kaymış gözlüklerinin ardından okuduğu gazetesini bırakıp, "Günaydın torunum," dedi. Oturduğu sandalyenin arkasına geçip kollarımı boynuna dolarken, dudaklarımı yanağına bastırdım. "Nasılsın dedeciğim?" Boynuna sardığım kolumun üzerine elini koydu. "Çok şükür yeni bir güne gözümüzü açtık. Birde senin düğününü gördük mü bize dahası lazım değil."

Ben çattığım kaşlarımla dedeme söylediği şey için kızmaya hazırlanırken, karşısındaki sandalyeyi çekip oturan Neniciğim'in sesi duyuldu. "Ne demek lazım değil, torunumuzun çocuğu göreceğiz daha." Annem, doğradığı salatalıkları özenle yerleştirdiği tabağı masaya bırakırken oda sandalyelerden birine oturdu. "Allah ikiniz de uzun ömürler versin."

"Âmin," derken annemin karşısındaki sandalyeye oturmuş, tabağımı dolduruyordum. "Anne ben dün o heyecanla unuttum ama Hayriye teyze ve Polen teyzeye ayıp oldu. Böyle bir gece de yanımızda olması gereken insanlardı. Özellikle Hayriye teyze." Annem ağzındaki lokmayı yutup, "Hayriye teyzene haber verdik o senden heyecanlıydı da planı anlatınca ailece olun siz dedi," dediğinde kaşlarımı çattım. "O da bizim ailemizden biri, neden öyle düşündü ki?" Omuzlarını silkti. "Zaten yarın Neriman'ların bahçesinde bir yemek vereceğiz, oraya gelir artık."

"Yemek mi?" Bunu bilmiyordum.

Annemden önce anneannem araya girerek konuştu. "Yemek tabii, öyle kuru kuru nişan olur mu? Bir tane torunumuz var sonuçta."

LEYAN -MAHALLE HİKÂYESİ-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin