Merhaba...
Önce bir yıldıza dokunup, parıldayalım mı? 🌟
Keyifle okuyun ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayın.
💙
Başıma saplanan korkunç ağrıyla yüzümü buruşturup gözlerimi aralarken, parmaklarımla şakaklarımı ovalamaya başladım. Gün ışığının direkt olarak yüzüme vuruyor olması ağrımı daha katlanılmaz hale getirirken, sola doğru dönerek kolumun iç kısmını gözlerime siper ettim.
Lanet olası migren her zaman olduğu gibi uykumda vuruyordu!
Hafifçe kaldırdığım kolumun altından, büyük mavi duvar saatine baktım. Bugün günlerden pazardı, butiği açmayacaktım ama uyandığım saate bakın; Altı buçuk! Gözlerimi abartıyla devirip, bacaklarımla üzerimdeki ince örtüyü itekleyip yere düşmesine neden olurken, hala gözüme vuran güneş ışığına gereksiz bir şekilde ters bakışlarımı attım. "Gel gözümü çıkar, gel!"
Yataktan kalkıp aynanın karşısına geçtiğimde önce dağılmış olan saçlarımı düzeltip, iki yana ayrılmış kâküllerimi ortada birleştirdim. Üzerime iki beden büyük olan gri tişörtün, omzuma kayan yakasını düzelttim. Altımda ise iç çamaşırından başka bir şey yoktu. Bu garip alışkanlık on yaşından beri benimleydi ve ne zaman eşofman veya şortla yatmaya çalışsam bundan rahatsız olur gece boyunca kaşınırdım.
Bal rengi gözlerimi çevreleyen beyazlık ağrıdan dolayı kızarmaya, damarlarımın daha belirgin hale gelmesine neden olmuştu. Her sabah uyandığım gibi topladığım saçlarımı bugün salık bırakmış, çıplak ayaklarımı sürüye sürüye odamdan çıkmıştım. Tam karşımdaki odanın kapısı hala kapalıydı ve bu demek oluyor ki annem hala uyanmamıştı. Küçük adımlarla girdiğim koyu kestane renginin hâkim olduğu mutfakta, dolaplarından birini açıp büyük bir kâsenin içinde duran ağrı kesicilerden birini alarak, bardağa su doldurdum. Aç karnına etkisini biraz daha geç göstereceğini bilsem de kalktığım gibi bir şeyler yemek benim için ölüm geliyordu. Doldurduğum yarım bardak suyu içip tekrar odama döndüğümde direkt dolabıma yöneldim.
Siyah taytlarımdan birini çıkartıp üzerine de mavi bol bir tişört tercih ettim. İçinde beyazdan başka renk olmayan çorap çekmecesini açıp -biliyorum biliyorum, garip takıntılarım var- elime gelen ilk çorabı da çıkartarak eşyalarımı yatağımın üzerine bıraktım. Hızlı adımlarla tekrar odadan çıktığımda bu sefer banyoya yöneldim. Kısa sürede işlerimi bitirip odama geri döndüğümde, üzerimdeki tişörtten kurtularak, çabuk hareketler yatağın üzerine bıraktığım kıyafetleri giyindim. Kapının arkasına astığım küçük bel çantasına bir miktar para ve kimliğimi koyduktan sonra makyaj masasında duran metot kâğıdın üzerine siyah kalemin mürekkebini akıttım.
'Migren ağrısı uyutmadı, ben babama gidiyorum. Gelirken simit alırım, fıstığım. :)'
Annemin uyandığı gibi ilk işi benim odama girmek olduğu için not yazdığım kâğıdı yastığımın üzerine bırakıp, her zaman kullandığım eşarbı da alarak evden çıktım. Merdivenlere attığım her adımda ağrı başıma keskin darbelerini indiriyor ve bu rahatsız edici his yüzünden her basamakta yüzümü biraz daha buruşturuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYAN -MAHALLE HİKÂYESİ-
Genç Kız EdebiyatıLEYAN - TAMAMLANDI ⭐ "Ben evimi çoktan buldum, Leyla." dediğinde midemde kanat çırpmak için hazırda bekleyen onlarca kelebek bir anda canlandı. Boynuna doladığım ellerim ensesindeki kısa saçlarını bulup okşamaya başladığında Asaf'ın da bir eli belim...