𝟑𝐒|❝BALO❞

19.1K 1K 721
                                    

İyi günler veya iyi akşamlar efendim nasılsınız?
Umarım iyisinizdir.
Sizden satır arası bölümler istesem zahmet olmazsa okurken hissetiklerinizi yorumlar kısmında dile getirebilir misiniz? Çünkü ben hepsini okuyup, çok gülüyor ve motive oluyorumm
Ay hemencecik bölüme geçmek
istiyorum umarım seversinizz

Medya=Alara'nın elbisesi


Teyzemle tuhaf ayrılışımızdan sonra Filiz'le buluşmuş, mağaza mağaza dolaşıp kendimize bir şeyler almıştık. Filiz, çok alışveriş meraklısı biri sayılmazdı. Ama yine de beni kırmayıp benimle beraber gezmişti. Dolaşmaktan yorulduğumuzda da, bir cafeye oturmuş sohbet ettmeye başlamıştık. Ve Şu an akşam olacak balodan bahsediyorduk.

"O balo da senle olmayı çok isterdim. Ama biliyorsun, babamın işleri çok yoğun. Bu sıralar evden bir adım dahi atmamıza izin vermemeye başladı. Hepimiz gözünün önünde olucağız illa." Filiz'in yakarışılarıyla beraber burukça gülümsedim.

Onun bıkkınlıkla söylediği şey bana çok uzaktı. Bir babam yoktu, hiç olmamıştı. Hatta kimlikte bile babasızdım ben. Anne adım vardı bir tek, baba tarafıysa boş kalırdı. Kimlik kartıma her baktığımda içim burkulurdu. Derinlerde bir yerlerde hissettiğim boşluk genişler, o boşluğu da göz yaşlarım doldururdu.

Kimliğim ben 6 yaşındayken çıkmıştı. Nedenini hiçbir zaman öğrenememiştim. Kimliğimi onca zaman çıkartmayıp 6 yaşında çıkartmalarının nedeni ise o yaşımda, havale geçirecek raddeye gelmiş olmammış. Annem hemşire olduğundan 6 yaşına kadar o ilgilenmiş herhangi bir hastalığım olduğunda. Aşılarımı köydeki bir sağlık ocağında yaptırırmış. Annem tanıdık diye dw benden kimlik istemezlermiş. 6 yaşına geldigimdeyse ne annem, ne sağlık ocağındaki doktorlar ateşimin düşmesini sağlayabilmiş. Kırk derecelik ateşle gittmişim şehirdeki bir hastaneye. Acil olduğu için ilk kimlik almamışlar ama sonrasında kimlik zorunlu tutulmuş. Hastanede 3 gün kalmışım. Bu esnada kimliğim çıkarılmış. Dayım elinde kimliğimle hasta odasına girdiğinde tüm gözler onu bulmuş. Bunlar bana o günle ilgili anlatılanlardı. Devamı sürekli kestirip atılmıştı. Yarım bırakılan bu hikayeyi aklımdaki görüntüler tamamlıyordu. Devamında yaşananlarsa, zihnime altın harflerle kazınmış gerçeklerdi...

"abi baba adı neden boş?" annemin titrek sesiyle gözlerimi kolumdaki serumdan kaldırıp dayıma çıkardığımda, iğrenç bir varlıkmışım gibi bakıyordu bana. Yüzünü buruşturmuş, sedyede yatan koskocaman 3 gün boyunca aldığı serumlar, buz banyoları ile düşürülmeye çalışan ateşler ve uykusuz geçen saatlerden dolayı güçsüz kalmış bedenimi izliyordu.

Ardından kalbimi delip geçen o kelimeleri ard arda sıraladı,

"gerçekte de, kimlikte de nasıl bir piç olduğunu unutmasın diye. Kimsesiz olduğunu o küçük aklından hiçbir zaman çıkarmasın diye."

O küçücük aklım, kocaman bir gerçekle büyümüştü aniden. Babam yoktu. Ben kaba bir tabirle de olsa bir piçtim. Kağıt üzerinde bile kimsesizdim...

Dudaklarımı dişlerimin arasından kurtarıp hızlıca yok ettmeye çalıştım aklımda tekrardan canlanan o sahneleri. Arkasından hiçbir tahminim olmadığı o konuyla ilgili Filiz'e moral vermeye çalıştım.

"Baban da sizi korumak için bu kadar üstünüze düşüyor, bırak adamı da aklı sende kalmasın." doğru bir noktaya parmak bastığımı hissetmiştim. Sonuçta babalar çocuklarını korurdu değil mi? Öyle olmalıydı.
Baba severdi, hissetirmese bile canından çok severdi. Sen sevgiyi hissetmesende bilirdin.

𝐒İ𝐍𝐒İ𝐑𝐄𝐋𝐋𝐀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin