Selamlar kelebeklerim! Ailemizi yeni katılan arkadaşlar hoş geldiniz! Bu bölümü çok yoğun bir dönemde yazdım. O yüzden sürekli ertelendi tarihi. Sizden bu yüzden çok özür diliyorum Ama iyi ve uzun bir bölüm olduğunu düşünüyorum. o yüzden keyifle okuyacağınıza inanıyorum. Sizleri çok seviyorum Bundan sonra daha sık bölüm atmaya çalışacağım keyifli okumalarr
YORUM SINIRI: 277
Hayatımın hemen hemen 10 yılını gerçekliğimi saklayarak geçirmiştim.
10 yıl boyunca Kader'i, çocukluğumu saklamıştım. Hayallerimi, ismimi, anılarımı, sevdiklerimi, ailemi saklamıştım. Ve hiç tanımadığım biri ile bilinmezliğe doğru bir yola çıkmış, hiç bilmediğim bir şehirde, bilmediğim bir hayat yaşayıp gerçek bile olmayan ismimle çağrılmıştım. O zamanlar içimde dönüp duran duyguları sadece bir kelimeyle ifade edebilirim; korku. Korkuyordum çünkü kül kedisi sihirli bir dokunuş olmadan prenses olmuştu. Saçma peri masallarıyla normalde ilgilenmiyorum ama... Sindirella da gerçekten korkmuş muydu? Bal kapağım bir, at arabası olmamıştı yada çıplak ayaklarım büyüleyici güzellikte camdan ayakkabılarla donatılmamıştı. Kanlı beyaz elbisem güzel bir balo elbisesine dönüşmemişti aniden. Düşe kalka çıktığım yokuşu topuklularla kolaylıkla çıkamamıştım. Benliğimi gizlemek için çok çabalamıştım. Saatlerce o rahatsız ayakkabılarla prova yapmış, onlarca ders alıp bir de bunlar yokmuş gibi ya biri fark ederse korkusuyla günlerimi geçirmeye devam ettmiştim.
Ama bazı şeyleri saklamakta gayet iyidim. Kendimi saklayıp bambaşka biri sundum insanların önüne, bunu, gerçekliğimi yitirerek başardım.
Dün geceye kadar...
Bilmediğim bir numaradan gelen iki kelime tüm gecemi mahvedip içime büyük bir korku serpmişti. Mesajı okuduğumda tek düşündüğüm şey kim olduğumdu.
Kader mi? Alara mı?
Kimdim ben?
İkisininde yaralarını bilebilir miydi?
Ben kimdim?
Eğer bunun cevabını verebilecek biri ise, lütfen bana da söyleseydi.
Uzun masadaki yapay çiçekleri incelemeyi bırakığımda oturduğum ortamı sorgulamaya başladım. Benim sağımda oturan Filiz ve onun yanındaki Pelin, Filiz'in karşına oturmuş olan Poyraz'la beraber bir şeyler içiyorduk. Bu saçma ekibin burda ne işi var diye kısa süre boşluğa düşen beynim, Pelin'in Mert'le konuşmak için Poyraz'dan bilgi aldığı ve bizide fal ile kandırıp yanına sürüklediğini hatırlayıp onları dinlemeye başladım.
"bak, bana sadece onun bugün nasıl olduğunu söylesen yeter. Eminim biliyorsundur bugün bizim için özel bir gündü."
Ah evet, bugün 17 Mart'tı Pelin ve Mert'in yıl dönümleri... Tabii ayrılmamış olasalardı Pelin şu an Poyraz ile değil Mert'le konuşuyor olacaktı. Ayrı geçirecekleri ilk 17 Mayıs'ta derinden etkilenen arkadaşım çok mantıklı bir fikir bulup Mert'in arkadaşı olan (ve benim yeni yeni öğrendiğim) Poyraz'ı bir kafeye çağırıp Mert hakkında bilgi almaya çalışıyordu. Normalde olsa Pelin'in böyle davranmayacağını biliyordum ancak son zamanlarda Mert'le eski sevgililerin kurmayacağı yakınlıkları kurduğundan ve ona karşı bitmemiş olan aşkından yüz bularak yapıyordu bunu. Aynı zamanda Hande ve Mert'i fazlasıyla kıskanması da bunu tetikliyordu. Bunları kendi ağızıyla söylemiyordu tabii ki ama Pelin, kolay okunabilen bir insandı. Bende kolaylıkla okuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒İ𝐍𝐒İ𝐑𝐄𝐋𝐋𝐀
Genç Kurgu❝geçmişi olmayan birini geleceğiyle korkutamazsın.❞ Kelebeğin ömrü 3 gündü. Birinde güldü, Birinde söndü, Birinde öldü. O gün, kelebeğin özgür olduğu son gündü. Gökten düştü Yerde öldü üçünü de gördü... ♕KIRIK KANATLAR SERİSİ♕