83

544 54 19
                                    

ithaf, rosynepenthe

Ve o bölüme geldik... Uzatmayacağım, iyi okumalar <33

Mavi Gri, Dünyanın En Güzel Kızı

-

Vural Akan

Sahile ağır ağır yürüdüm, dışında kalan sahalara ilerlerken stersten elimin altında topu sektirmeye bir an bile ara veremedim. Top sert ve tok ses çıkartarak sekerken heyecan bütün bedenimi ele geçiriyordu.

Çakıl taşlı, sahaya giden yolun başında durunca topu sektiren elim durdu. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum.

Oradaydı. Yere oturmuş, sırtını potaya yaslamıştı. Yalnız omuzlarına dökülmüş saçları görünüyordu buradan. Buna rağmen öyle güzeldi ki. Onun olduğuna emindim. Hemen yanı başına bırakılmış, içinde sıkıştırılmış kağıtlarla kabarmış, eskimiş bir defter vardı.

Topu elimden gitmesin diye zorlukla sektirirken ne yapacağımı bilemedim. Donup kalmıştım. Ellerim buz kesmişti. Biraz sonra sesini bu defa canlı duyacak, onunla konuşacaktım.

Omuzlarımı esnetip derin bir nefes aldım ve daha fazla dayanamadım. Sahaya giderken arkasında kalan tel örgülü kapıdan içeri girdim. Top tok zeminde ses değiştirirken sektirmeye ara vermeden uzun, ikiye ayrılmış sahalardan, ikincisine ilerlemeye başladım.

Kabim boğazımda atarken geriginlikle gidiyorum. Sonra birden ayağa kalktı, kalktı ve ipler koptu.

Top ellerimin arasından kayıp giderken arkasını döndü. Arkamızda yalnız üç adım vardı.

İlk gördüğüm gözleriydi. Parlak, kocaman, masmavi gözleri vardı. Uzun kirpiklerini kırpıştırdı birkaç defa. Dudakları titredi. Uzun uzun yüzüme baktı.

"Sen... Buzlu Kahve?" diye kaybolduğunu zannettiğim sesimle konuştuğumda ellerim bu defa terliyordu.

"Evet."

"Şifre?" diye dudaklarımı oynatarak fısıldadığımda duraksamadan cevap verdi.

"Nefes alan şiirler ölmez."

"Sana sarılabilir miyim?"

Beklemedi, iki saniyede aramızdaki o üç adımı kapattı ve kollarını açarak bana sarıldı. Kendim istememe rağmen ellerim ne yapacağını bilemeyerek havada kalmıştı. Sonra korkarak avuçlarımı sırtına yaslayıp sıkı sıkı sarıldım.

Başını göğsüme yasladı. Sessizce, sıkı sıkı sarıldı bana. Kaybettiği birini bulmuş gibi. Bir daha bırakmak istemez gibi. Yıllardır sevdiği çocuğa ilk defa sarılır gibi.

Geri çekildiğinde o güzel gözleri dolmuştu. Kırpıştırıp yaşları geriye ittirirken ben hâlâ donmuştum. Güldü. Gülüşü bir melodi gibiydi. Elini uzattı.

"Tanışalım mı? Ben Mevra. Nam-ı diğer Buzlu Kahve."

Elini sıkarken gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Güzelmiş." O da güldü, saçlarını kulağının arkasına ittirdikten sonra bileğimden tutup beni kalktığı yere götürdü. Onunda elleri buz gibiydi.

"Gel bak."

Potanın altına oturduğumuzda yere bıraktığı defteri aldı. Kapağını açmadan önce nemli gözlerinin altını sildi.

"Sana anlattığım şeyler. Her şeyi buna yazıyorum."

İnce parmaklarıyla sayfaları çevirirken sessizce izledim. Bir sürü şey vardı içinde, anlattı. Bazı sayfalar kısa hikayeler, bazıları şiir bazılarıysa çizim doluydu. Sessizce onu dinledim, o da anlattı.

Sonra defteti kapatıp kucağına bıraktı. Arkasına yaslanırken "Şaşırdın mı?" dedi.

Bağdaş kurup yüzüne bakacak şekilde arkaya döndüm. Başımı salladım. "Şaşırdım tabii. Sen o gün bilerek sen değilmişsin gibi yaptın, değil mi?"

"Aslında öyle bir amacım yoktu. Sadece düşüncelerini merak etmiştim."

"Anladım ama s-" Sözlerim gürültüyle bölününce dönüp sahanın dışına baktım.

"Salak, al işte! Sıçtık." diye söylenerek üzerini silkeledi ve ayağa kalktı Rabia. "Harika." diye söylendim gözlerimi sıkıca kapatıp elimle ensemi kaşırken. "Bundan gerçekten haberim yoktu!" dediğimde güldü. "Sorun yok."

"Aman bir şey olmaz. Zaten duyamıyorduk. Bu çöpler döküldü ya. Kaç yıldır almıyorlar bunları leş gibi kokuyor anasını."

Mevra, yani Buzlu Kahve. Her neyse. İkisini dikkatle izliyordu. Bende onun gibi yanımıza gelmelerini bekledim. İçeriye dolanıp geldiklerinde iki yanımda bağdaş kurdular. Bende elimden geldiğince normal davrandım.

"Şaşırmadım." dedim göz devirirken. "Bu Keskin." Sırıtarak baktığında güldüm. "Genelde işleri sakat iştir. Böyle sırıtıyor hep. Simülasyon hatası olduğunu düşünüyoruz. Keskin, Mevra. Yani-"

"Yani Buzlu Kahve Agam." Elini şiddetle sıkarken yerinden sarsılan Mevra gülüyordu.

"Bu da Rabia." Rabia hâlâ dikkatle bakıyordu. "Bu da biraz sıkıntılıdır ama kötü çocuk değil yani ısırmaz." Koluma sert bir dirsek yediğimde kısa kestim. "Rabia, Mevra. Mevra, Raiba. Ne çok R var isimlerinizde."

"Vural!"

"Tamam tamam sustum." Rabia'nın uzattığı eli biraz çekinerek sıktığında bende ikisine kararsızlıkla bakıyordum. Rabia herkesle anlaşabilen biri değildi, kaldı ki çoğu kişi de kişiliği yüzünden onunla anlaşabiliyor değildi.

Yine de çığlık atarak elini sıkmayı bırakıp sarılmasını beklemiyordum.

"Ay bu kız çok tatlı!"

Mevra gülerek dengesini sağlamaya çalışırken Rabia geri çekildi ve havaya uçmuş birkaç saç telini düzelttikten sonra bana yandan bir bakış attı.

"Bu Vural. Senin gibi tatlı cici mükemmel bir kız, nasıl buldun böyle bir işssizini aşkım? Neyse boşver onu. Gözlerin çok güzel. Tabii benim kadar değil ama," diyip yukarıdan bağladığı saçlarını savurdu. Saçını böyle görünce benim başım ağrıyordu, o nasıl dayanıyordu hiçbir fikrim yoktu.

"Ona ne şüphe," dedi gülümserken. Gerçekten de güzel bir kızdı. Çok güzeldi. Ya da ne bileyim. Sadece birinin seni sevdiğini bilmek bile onu gözünde güzel kılıyordu.

Bir saat kadar beraber sohbet edip bolca bağırıştıktan sonra Keskin ve Rabia daha fazla uzatmayıp eve döndüler. Bizde sahil kenarındaki taşlara gitmeye karar verip sahadan çıktık.

Onun elinde defteri, benim elimin altındaki topla sahile ilerlerken, "Rabia seni sevdi." dedim. "Beni herkes sever." diye cevap verdiğinde güldüm.

Sessizce sahildeki kayalara yürüdük. Bazen durup bana bakıyor, orada olup olmadığımı sorguluyordu sanki. Bende bazen, onun kim olduğunu aklıma getirdikçe, gözlerimi çeviriyordum.

Sahildeki kayalara oturup saatlerce sohbet ettik. Bana bir sürü şey anlattı. İçinde benim olduğum olmadığım, kendine dair bir sürü şey. Bende anlattım. Tıpkı benim onu dinlerken olduğu gibi büyük bir dikkatle dinledi beni.

Büyük mavi gözleriyle her bana baktığında aynaya bakıyor gibi hissediyordum. Sanki gözlerimiz birdi. Onun söylediklerini dinlerken gözlerine durmadan bakıyordum. Bazen gülüp elini aramızda sallamak zorunda kalıyordu.

Her şeye rağmen, o Mevra'ydı ve söz verdiği gibi bir deniz kıyısında beni dinlemişti.

-

Arkadaşlar 🥲🥲🥲🥲🥲🥲

Mevra 🥲🥲 Üzümlü Kekim 🥲🥲

Sonraki bölümleri çok bekletmeden atacağım, bende heyecanlı olduğum için  🥲 Umarım Mevra'yı sevmişsinizdir...

Buzlu Kahve | Texting [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin