88

511 40 5
                                    

İthaf: kirliyuzlumelek

İyi okumalar <3

-

"Sizinde ikinizden biri illa rahat durmayacak yani, öyle mi?"

Ayakabılarımı elime almış, sırılsıklam olmuş pantolonumla kumların içinde bata çıka ilerlerken söylenerek koluna tutundum. "Üstümün başımın haline bak, nasıl geleyim oraya kadar?"

"Ağlama ağlama." diyerek güldüğünde koluna bir tane yapıştırdım. "Acımadı ama çok içten vurdun yalnız. Bekle bir iki dakika ölmezsin kızım ya."

"Çok kötüsün." diyerek homurdandım nihayet kumsaldan çıkıp yola adım atarken. Denizin içinde birkaç kere suya batırıp çıkardığım, kumlardan temizlenen ayakkabıları yere bıraktım ve giydim. Pantolonum bol paça olduğu için ona yapabileceğim herhangi bir şey yoktu.

"Ne olacak şimdi?" Tekrar kolumdan sürükleyip sahil yolundan çıkardı ve caddede kolunu uzatıp taksilerden birini durdurdu. Arka kapıyı açıp bindirdikten sonra yanıma geçip oturdu. Üniversitenin adresini tarif ettikten sonra dönüp bana bakıp sırıttı. "Sabır biraz sabır."

Ona kötü kötü bakıp başımı cama çevirdim. Yanımda ne çantam ne telefonum vardı, hepsini araçta bırakmıştım ve bunu bildiği için bilerek yapıyordu.

Taksi kalabalığın içinde güç bela ilerleyerek üniversitenin tıklım tıklım kapısının önünde durduğunda parayı ödedi ve indik.

"Yazıklar olsun. Cık cık cık."

"Bu kalabalık hâlâ dağılmamış," diye mırıldandı ilerlerken. Etrafa bakıldığında gerçekten de sanki maç daha az önce bitmiş gibi bir kalabalık vardı.

"Mevra!"

Şeyda'nın sesini duyunca başımı çevirdim, koşa koşa gelip önümüzde durdu. "Ya Keskin oyunculardan birini tutmuş çıkışta. Birdenbire oldu bende anlamadım."

"Nerdeler şimdi?"

Düzenlemeye çalıştığı sesiyle sahanın olduğu tarafı gösterdi. "Sahanın önündeydiler."

Hızla koşmaya başladığımızda "Rabia nerde?" dite bağırdım.

"Keskin'i durduramayınca mecburen geri çekilmek zorunda kaldı." dedi. Sahanın önündeki kalabalığa yetişince Vural'ın uzun boyuyla açtığı yoldan kalabalığı bölüp ileredik. Sonunda ortadaki alana gelince ilk defa Keskin'i sinirli gördüm.

"Annene et sen o küfürleri," diye bağırıyordu yumruğunu yapıştırdığı oyuncuya. Vural bir saniye bile beklemeden önüne atıldığında Keskin dönüp ona baktı. "Çekil, çekil Allah aşkına!"

"Yeter!" Rabia kalabalığın arasından çıkıp yanlarına yürüdüğünde Keskin dönüp ona sinirli bir bakış attı.

Açık konuşmak gerekirse, Keskin mi daha sinirliydi Rabia mı çözememiştim.

Oyuncunun omzundan tuttuğu gibi geriye savunduğunda şaşkınlıkla izliyordum. "Kalk git, gelme bir daha!" diye bağırdı. Ortalıktan kaybolduğunda Keskin'e doğru sinirli adımlarla giderken etraftaki izleyenleri ellerindeki telefonları fark ettim. Üstelik kameramanlarda hâlâ buradaydı. Kahretsin.

Çekim yapan kameramana ilerleyip, "İndir misiniz?" diye rica ettim kameranın önüne geçerek. Kamerayı indirip geriye çekilirken yanındaki mikrofon tutan kadında onunla beraber hareket ediyordu. Hoş, alacaklarını çoktan almış olmalıydılar.

Diğerlerinin telefonlarına elimi uzatıp tek tek indirmelerini rica ederken bu defa telefonları bana çevirmeleri beklediğim bir şey değildi. "Beyefendi indirir misiniz şunu!" diye yüksek sesle ricada bulunmama rağmen hiç oralı olmayıp ön kamerayı açtı ve canlı yayın açarak çekmeye devam etti.

"Bakın yanımda kim var? Ünlü hesabın sahibini nihayet buldum!"

Gözlerimi kırpıştırarak bakarken telefonun ekranı ortadan kayboldu. Gencin yakasından tutup sarsarak Keskin kenara savurmuştu. "Siktirme belanı kalk git."

Düştüğü yerden toparlanıp arkasına bakmadan giderken diğer telefonlarda yavaş yavaş inmişti. Kalabalık dağılırken caddede otoparktan çıkmış takım aracını gördüm.

"Buraya gelin!" diye bağırıp en yakınımda duran ve birilerine sataşıp duran Keskin'i de tuttuğum gibi koşmaya başladım. Caddeye çıkana kadar durmadan koştum ve yavaş ilerleyen aracın önüne atladım.

"Gerizekalı mısın?"

"Sus. Senin konuşmaya hiç hakkın yok."

Şoför bana dehşet içinde bakarak aracı durduğunda açılan kapıya ilerledim. İlk önce Keskin'i içeri ittirdim. "Çok kabasın be Mevra."

Arkasından Şeyda'nın ve Vural'ın binmesini bekledikten sonra durgunca bakan Rabia'yı koluma alıp bindim. İçerisi açılan müzik ve bağırarak söyleyenler yüzünden gürültülüydü. Koltuklara çöküp şarkıyı söyleyenleri boş gözlerle izlediğimizi görünce bizi rahat bırakmayıp dibimizde bittiler.

"Ya Arda bırak ya yoruldum oğlum." Vural kolundan tutmuş kaldırmaya çalışan çocuğu oturmaya ikna etmeye çalışıyordu. "Olmaz kalk kaptansın sen ne biçim kaptansın ya? Harbi kim kaptan yaptı seni ya bir siktir git."

"Şükür." dedi Vural kolunu bırakıp giden Arda'nın arkasından. Arda ise daha iki adım atmadan geri dönmüştü. "Ya hadi kalk böyle eğlencesi olmaz abi."

Rabia birden canlanıp kalktığında şaşırarak bakmıştım. Benimde kolumdan tuttuğunda ne yapmak istediğini anlayıp kalktım. "Bekle şarkıyı ben seçip geliyorum aşko." Başımı salladığımda şarkıyı açmak için gitti. Geri döndüğünde şarkı yeni başlıyordu

Benim gönlüm sarhoştur
Yıldızların altında
Sevişmek ah ne hoştur
Yıldızların altında

Kalkıp bizde söylemeye başladığımızda düşen moralimiz yerine çoktan gelmişti.

Mavi nurdan bir ırmak
Gölgede bir salıncak
Bir de ikimiz kalsak
Yıldızların altında

Artık araç kalabalık caddeden kurtulmuş, bomboş yola çıkmıştı. Artık gönlümüzce bağırabiliyorduk.

Yanmam gönlüm
Yansa da
Ecel beni
Alsa da
Gözlerim kapansa da
Yıldızların altında

Nakarat yeri yeniden geldiğinde artık herkes ayak uydurmuş, kendini kaptırmış söylüyordu. Vural oturduğu yerden kalkmıştı, yumruk yaptığı kolunu kaldırmış, ilk cümleyi söylüyor ve sonraki cümleyi bize bırakıyordu.

"Yanmam gönlüm,"

"Yansa da!"

"Ecel beni,"

"Alsa da!"

"Gözlerim kapansa da,"

"Yıldızların altında!"

Sonra gözgöze geldik. Bağırarak söylemeye devam ettik hep beraber.

Hayatımda hiç unutmak istemediğim, sıkışıp kalmak istediğim anlar bir elin parmaklarını geçmezdi. Ama onunla olan her anımı bir kavanoza koymak, her zaman yanımda taşımak istiyordum.  Hep sen, Mavi Gözlü Çocuk. Hep sen. Ecel beni alsa da.

-

Şu şekil bir ortamda söylesem şarkıyı derdim tasam kalmaz gibi... 🥲

Buzlu Kahve | Texting [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin