99

379 32 0
                                    

Saat geç olmadan atayım dedim. Kısacık bir şey, iyi okumalar <3

-

"Mevra. Kalk, geldik."

Omuz silktim. "Ben gelmiyorum."

"Ne demek gelmiyorum?" Gözlerimi açmamak için direndim ve sıkı sıkı kapattım. "Canım istemiyor. Siz gidin."

"Kızın seni bırakmaya geldik, ne demek siz gidin ben gelmiyorum?" Bu ses Vural'ın değildi. Daha uzaktan geliyordu. Yine de düşünmedim ve tekrar uyuyabilmek için çabaladım.

"Mevra, hadi. Kalk bak annen merak eder." Saçlarım yüzüme düşerken uzanıp benim tarafımdaki kapıyı açtığını duydum. Serin hava içeri dolarken huzursuzlandım ve gözlerimi açtım. Çatılmış kaşlarımla ona baktığımı görünce güldü. "Hadi yürü, geç oldu."

Mecburen kabullenip başımı salladım, sonra üzerimdekilere baktım. "Bunlar? Rabia!"

"Salak mısın kızım ya? Niye bağırıyorsun?" Vural yüzünü buruşturup geri çekildi.

"Ya bunlar benim değil ki. Unuttun mu?"

"Yarın verirsin, tamam in artık haydi." Tekrar başımı salladım, Vural inmem için iteklerken öne eğildim ve Keskin'in koltuğun arkasından omzuna pat pat vurdum. "Gürşürüz." Rabia uyuyordu.

"Gürşürüz?"

Başımı sallayıp arabadan indiğimde Vural da indi ve kapıyı kapattı. Esneyerek kolumu koluna dolandığımda apartmandan içeri girdik.

Kapıyı arkamızdan bıraktı ve asansöre ilerledik. Benimle birlikte bindiğinde, "Yaşasın, bizde mi kalacaksın?"

Kahkaha attı. "İster misin?"

"Ben kahvaltı hazırlayabilirim. Ama akşam yemeği yapamam. Aç kalırız. Olmaz gelme sen."

Kolunu bırakıp yana kayarak uzaklaştım ama tekrar tuttu. "Tamam tamam, gelmiyorum korkma." Başımı salladığımda asansör durdu. İçinden çıkıp dairemizin kapısına geldiğimizde "Bana bak," dedi çenemi tutup çevirerek.

Gözlerimi ardına kadar açtım. "Zil nerde?"

"Ne zili?"

"Evin zili. Basıp içeri gireceksin."

"Ben mi?"

"Evet. Ben basamam çünkü beni burda görmeleri pek iyi olmaz." Başımı bilmem kaçıncı defa salladım.

"Zili göster şimdi bana?"

"Ne zili?"

Gözümün önğne düşen tutamları çektiğinde, "Ya! Tamam zil işte." diye söylendim.

Kapanan gözlerimi açıp iyice düşündüm ve etrafıma bakındım. Duvardaki zili görünce işaret ettim. "Bu mu?"

"Evet! Tamam, gidiyorum ben. İyi geceler." Kollarımı açıp sarıldığımda uzun süre sarılmama izin vermedi. "Uyuyorsun sonra. Hadi bas gidiyorum ben." Yanağımı öpüp asansöre geri girdi ve kapı kapanana kadar gülümseyerek bana baktı.

Koridorun ışığı sönene kadar kapalı asansör kapısına sırıtarak baktığımı fark edememiştim. Bir süre etrafıma bakındım ve sonra dedikleri aklıma geldi. Zile bastığımda kapıyı açan annem, "Hoş geldin." dedi. "Senin... Doğum günü elbisesi almamış mıydık sana?" Geri çekilip üzerimi süzdü.

Başımı salladım ayakkabılarımı çıkarıp fırlatırken. "Denize düştüler."

"Denize mi düştüler?"

"Hı hı." dedim. "Ben şimdi uyumaya gidiyorum. Babam nerde?" Odaları dolanmaya başladığımda salonun kapısını açtım ve içeride maç izlerken buldum. "Sen erken kutladın, pasta aldın tamam. Ama hediyem yok ortalıkta bak unutmadım!"

Güldü. "Hoşgeldin. Bu halin ne? Uyu sabah konuşalım."

"Hayır efendim!" diye reddettim. İşeret parmağımı sallayarak yanına yürüdüm ve kendimi koltukta yanına attım. "Sen verecektin bana," diye parmağımı sallamaya devam ederken sesim yavaş yavaş soluyordu. "Sonra söz verdin... Başka.. Gün... Ama pasta çok güzeldi. Yine alalım..."

Sözlerim ağzımdan çıkar çıkmaz televizyondaki yeşil yerler ve kıpırdayan noktalar birbirine karıştı.

-

Buzlu Kahve | Texting [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin