85

532 48 2
                                    

Onunla pazar gününe kadar her gün sahile gittik.

Üç gündür kısıltı zamanımda yapmam gerekenleri hemen hallediyordum ve sahilde hep aynı yerde, aynı kayanın üzerine oturup konuşuyorduk.

Bugün pazardı ve maç günüydü. Çalıştığı takımıyla antrenmanda olduğu için gelemeyecekti. Çalışmalarını izlemek için gelmek istemiştim, ama reddetmişti. Sebebini sorduğumdaysa gülüp geçiştirmişti.

Şimdi sahile tek başıma inmiş, aynı yerde oturuyordum. Dizlerimi kendim çekmip, taşlara vuran suyu izlerken kulaklıkta çalan müzik kesildi ve telefon titremeye başladı. Kulaklığı çıkarıp taşın üzerine bıraktığım telefonu elime aldım.

Mavi arıyor...

Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde ilk başta ses kopuk zannetim, sonra kalabalık sesi olduğunu çıkardım. Fazla gürültülü bir yerdeydi. "Susun iki dakika!"

Vural'ın bağırmasıyla arkadaki gürültü kesilince telefonu uzaklaştırıp bağırmaya devam etti ve sesler tamamen kesildi. Söylediklerine gülerken telefondan sesi geldi. "Niye gülüyorsun? Nerdesin sen? Maça gidiyoruz arabadayız, sen yetiştin mi?"

"Siktir." diye küfür ağzımdan kaçarken apar topar çantamı sırtıma aldım ve kulaklığı cebime sıkıştırıp ayağa kalkarak koşmaya başladım.

"Vurak ben dalmışın dışardayım ama gitmedim."

"Ciddi misin? Nerdesin sen şimdi.?"

"Sahil yolundan şimdi çıktım."

"Yolu değiştirebilir miyiz? Daha var. Hadi be, bir şey olmaz olmaz." Benimle konuşmuyordu, kaşlarımı çatıp koşmaya devam ederken en kısa nereden taksi bulabileceğimi ve gidebileceğimi düşünüyordum.

"Adamsın. Sen orda bekle biz geliyoruz, gitme bir yere. Ayrılma ordan tamam mı?" Acele ederek konuşurken başımı salladım. "Tamam."

Telefon kapandığında ekranı açıp saate baktım. Zaman bu kadar hızlı geçmiş olamazdı. Kendi kendime hayret ederken dizlerime kadar gelen duvara oturup beklemeye başladım.

Biraz sonra telefon elimde titrerken hemen açtım. "Geldik. Gördüm seni."

"Nerdesi- Sen klüp aracını getirdin?" diye mırıldandım caddede gelen araca bakarken. "Gelmeme ihtimalini yok etmem gerekiyordu." diye cevap verdiğinde ne cevap vereceğimi bilemeyerek dudaklarımı birbirine bastırdım.

Telefon kapanırken otobüs tam önümde durdu ve kapısı çok az aralanmasına rağmen bağırışlar, çığlıklar ve ıslıklar hemen dışarı taşmıştı. Vural bileğimden tutup içeri çekti. "Kapıyı kapat çabuk."

Otomatik kapı kapanırken camdan yoldan geçenlerin baktığını görmüştüm buna rağmen içerideki bağırışlar susmuyordu. Tüm takım, çığlık atarak şarkı söylüyor, tezahürat yapıyordu.

"Tamam beyler," diye bağırıp otobüsün koridorun ilerledi Vural. "Gücünüzü saklayın. Pek kullanacağınızı zannetmiyorum ama."

"Ukala." diye mırıldandığımda güldü. Tekrar bir şey söyleyecekti ki arkadan birinin bağırdığını duydum. "Bu kim?"

Hepsi orada olduğumu yeni fark edince başlar bana döndü ve otobüsün içini birden sessizlik kapladı. Hepsi sessizce bir bana bir Vural'a bakarken şoför bile arkasını dönüp bakmıştı.

Çığlıklar tekrar havayı doldururken bu sefer Vural'ı da çekip aldılar ve beraber otobüsü sallayarak bağırmaya başladılar. İlk defa maça giden bir takım aracına bindiğim için neye uğradığımı şaşırmıştım.

Gülüp hepsi ayrı kafada olan gençleri izlerken onu takım arkadaşlarının yanında bıraktım ve şoför koltuğunun yanındaki boşuktan öne sıvıştım. "Teşekkür ederim. Size de mahcup olduk." dedim şoföre öylece durmamak için. Başını salladı. "Keratalar. Tutup başka ülkeye bile götürsem fark etmeyecekler ki sorun olmadı kızım."
Ben de gülmeye başladığımda artık sahaya giden caddeye çıkmıştık.

Telefonu çıkarıp artık pek de umursamadığım hesabımı açtım. Otobüsün ön camını ve tıklım tıklım caddeyi çekip üzerine geldiğimizi söyleyen bir şeyler yazdıktan sonra attım. Attığım an binlerce bildirim yağmaya başlamıştı. İnterneti kapatıp çantama fırlattım ve titreyen ellerimi dizlerimin altına sıkıştırdım.

-

Buzlu Kahve | Texting [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin