Misafirlerimiz tek tek içeriye girmeye başladı.
Önce Hatice teyze girdi, annemle sık sık görüşmüyorlarmış gibi hasretle sarıldılar, ardından sıra bana geldiğinde bana da aynı sıcak kucaklamayı yaparken konuşarak beni utandırmayı da başardı." Deniz oğlum pek de yakışıklı olmuşsun bu akşam. Hep oğlum olmanı isterdim, Rabbim dualarımı kabul etti, Ömer'imin gönlündesin çok şükür. Sen benim damadım değil duamsın oğlum."
Babası Akif amca araya girmese daha konuşacak gibiydi.
Ömer'in gönlündesin demesiyle nere bakacağımı şaşırdım doğrusu.
"Hanım yeter yahu. Deniz oğlumu utandırma, sonra konuşursunuz bunları. Arkamızda sabırsızlanan birileri var baksana."
Bakışlarım anlık onu buldu.
Zaten duyduğum bu güzel sözlerle kıpkırmızı oldum kesin bir de onun sert yüzünü görüp iyice heyecanlanmam hiç lehime bi durum değil şu an.Akif amcanın hemen elini öptüm. Ardından amcası ve eşi girdi güzel dilekleriyle içeriye. Onların da elini öptüm.
Dedesi girdiğinde sert çehresinden ürksem de onun da elini öptüm. Kesinlikle dedesine çekmiş ciddiyetiyle.
Tanımadığım birkaç akrabası da girdiler kendilerini tanıtarak.
Başka şehirde yaşıyorlarmış, söz için gelmişler, tanışmak bugüne kısmetmiş gibi konuşmalar yaptılar.Demek ki benden başka herkes bugün sözümüz olacağını önceden biliyormuş.
Ben nasıl bi şeyin icine düştüm diye düşünürken kuzeni ve iş ortağı Salih abi girdi, gülümseyerek tokalaştı benle.
Komşularımız da girdiler içeriye.
Mahalleden tek arkadaşım Sinem de girdi imalı sırıtarak. Yanağımdan öperken azar çekmeyi ihmal etmedi.
Haklı valla da ben bile bilmiyordum ki durumu, hangi ara ona anlatacaktım ki.
Nihayet içeri adımını atan Ömer, annem ve babamın elini öptükten sonra elindeki mavi gülleri bana uzattıktan sonra izin alır gibi babama baktı.
Babamsa bizi beklemeden içeriye yönelerek annemi de belinden destekleyerek yanında sürüklemiş gibi oldu, zira Türkan sultana kalsa eline çekirdek alıp dizi izler gibi bu anı kaçırmazdı asla.
Giden annemlerin ardından imdat çığlığım içimde patlamış oldu.
Önümde olanca heybetiyle duran adamın yüzüne bakmaktansa elimdeki mavi güllere baktım, sesimi bulamadım ki konuşayım.
Bi adım daha yaklaştığında evimizin verendasında bulunan otomatik lamba da yandı.
Ne ara kapanmıştı ki, güllere bakarken çok mu vakit geçirdim acaba?
Gözlerimi yukarıya doğru kaldırdığımda gördüğüm ilk şey yutkunmasıyla hareket eden ademelmasıydı.
Kömür gözleriyle buluştuğumdaysa ısırdığım alt dudağıma başparmağıyla dokundu.
Gözlerimi kocaman açmış, naptığını anlamaya çalışıyordum.
Napıyorsun be adam biri görecek.
" Yeme dudaklarını öyle, benim onlar."
Ya ne diyorsun öyle, bi de çapkın bakmıyor mu?
Bu adama nolmuş ya?
Hiç böyle açık konuşacağını bilmezdim valla.
" Tamam." dedim salak gibi.
Neye tamam?
Tamam, yemem mi?
Tamam, dudağım senin mi?
Adam iki dakikada aklımı aldı.
Eğilip alnımdan öptü ve elimden tutup içeriye soktu.
Elleri soğuktu ama benim içim sıcacık olmuştu.
Kendime gelip elimi ondan çektim.
Sert bi nefes alıp verdi önce, sonra iceriye son adımını atıp tüm akrabalarımla selamlaştı.
Kızmıştı galiba bana, elini bıraktım diye.
Ama napıyım ya, içeriye el ele giremezdim.
Zaten canımı teslim etmek üzereyim heyecandan.Ne ara oturduğumu bilmediğim sandalyede onunla göz göze gelmemeye çalışıyordum.
Konuşulan hiçbir şeyi de duymuyordum.
Koltukta tüm karizmasıyla oturan yakışıklıyla az önceki halimiz vardı sadece aklımda.
Ama aklımın yerinde olmadığı beni defalarca çağırdıklarını ortamdaki gülüşmelerle ve Sinem'in kolumu çimdiklemesiyle kanıtlanmış oldu.
Anında ona baktığımdaysa sert bakışları yerli yerinde dursa da hafif gülümsediğini gordüm.
Kahve yapmak üzere mutfağa gittiğimizde sağ olsun Sinem kahveleri yaptı çünkü benim elim ayağıma dolaştı.
Tencere ile kahve yapmıştı ki anca yeter di dimi?
Herkesinkini orta şekerli yapmıştı çünķü kimin nasıl ictiğini öğrenmemiz mümkün değildi.Damat kahvesine tuz koymak isteyen arkadaşımı engellemek çok zor olsa da bi tek onunkini ben yaptım istediğim şekilde.
Sinem ile beraber herkese kahve ve su servisini yaptık. Hem de bi sakarlık yapmadan.
Sıra ona geldi en sonunda.
Kahvesini uzattım, gözlerine bakamamıştım yine.
Yerime oturduğumda herkes ona bakıyordu, o ise sadece bana bakarak ballı kahvesini içti.
Bitirdiğinde gülümseyerek bana bakıyordu. Çatık kaşları gitmişti.
Tabi sürpriz sonu ne bilsin?
Tuzlu suyu içince hafif öksürdü ama gelenek bozulmamış, sonuna kadar içmiş ve benden gelecek her şeye razı olduğunu ispatlamış oldu.
Kahveler içilirken dedesi beni babamdan Allah'ın emriyle istedi. Babamsa önce bana baktı ardından itiraz etmediğimi görünce verdim gitti, dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağır Romantik (B×B)
RomantizmMahallenin ağır abisi, minik sevdası Deniz'e görücü gidince hikaye başlar. Mahalle aşkında klişe sayılan olaylar yaşanırken tatlı bir telaşla okuyacağınız tadımlık bi hikaye olacaktır. Homofobiyi bi kenara bırakalım ayrıca gay evliliğinin normal ve...